Bugünlerde ekonomi cephesinde, gazetelerin köşe yazıları ve haberleri içinde en fazla yer işgal eden konu, IMF görüşmeleri.
Türkiye'nin IMF konusunda alacağı karar en fazla merak edilen husus. Umarım yazılanlardan siz de bir şeyler anlıyorsunuzdur! Benim bildiğim, arkası yarın gibi her gün IMF ile ilgili haber yazan gazetecilerin de kendi yazdıklarına artık inanmadıkları. Neyse, bu konu daha çok su götürür.
Dün, Ankara'da süper yetkilerle donatılan
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan, ekonomi bakanlarını topladı. Burada IMF konusu gündeme geliyor mu bilmiyorum! Ancak Babacan göreve geldiği günden bu yana, üçüncü kez
Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nu (EKK) topluyor. Gündemde yer alan konular ise bildik sorunlar.
Dünkü toplantıda diğerlerinde olduğu gibi istihdamdaki gelişmeler ile yeni yatırım
teşvik sistemine ilişkin çalışmalar ele alındı. Öyle anlaşılıyor ki, uzun zamandır bekleyen Türkiye'nin bu iki temel sorununu Babacan, kabinedeki yeni ekonomi bakanları ile bir an evvel çözmek istiyor.
Umarım yakın zamanda atılan somut adımları da öğrenme fırsatımız olur. Bu oturumların, sonuçları olmayan toplantılara dönüşmesi en büyük korkum.
Geçmiş yıllarda da Türkiye, benzer sorunları çözmek için hop oturup hop kalktı. Ne yazık ki bir
arpa boyu yol kat edemedi. Neden söz ettiğimi anlamış olmalısınız. Son günlerde IMF ve istihdamın yanında en fazla gündeme gelen konu, verimli arazilerin
mayınlardan temizlenmesi. Tartışılan konu, daha çok,
ihaleyi alacak
firmanın kimliği noktasında düğümleniyor.
Arşive baktım, geçmiş yıllarda bu ihaleler iki kez iptal edilmiş. Birinde
Bakanlar Kurulu Kararı,
Danıştay tarafından iptal ediliyor. Başka bir zaman ise ihaleye girecek firma bulunamıyor. Ve bugünlere kadar geliniyor. Türkiye ile
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine yönelik
yasa tasarısı
Meclis Genel Kurulu'nda görüşülüyor. Şimdi, tekrar aynı konuları tartışıyoruz.
Gelinen noktada, toplumun bir kısmı çözümsüzlük öneriyor.
CHP ve MHP tasarıya karşı çıkıyor. Neden peki? Korkunun odağı, ihaleyi alan firmanın Türkiye ve Suriye sınırında bağımsızlığını ilan etmesiymiş!
Konuyu önce 2001 yılında,
koalisyondaki hükümet ele aldı. Ve mayınları temizleme görevini Genelkurmay'a verdi. Bu iş o tarihten bugüne sonuçlandırılamadı.
Geçmişte bu mayınlı araziden geçerken hayatını kaybetmiş ya da
sakat kalmış binlerce insan var. Pek çok
ocak söndü bu
bölgede. En önemlisi de verimli araziler mayınla döşeli olduğu için kullanılamadı.
İstihdama, ekonomiye ve bölge güvenliğine katkı sağlayacak bir proje için, neden çözüme gidilmiyor?
Kıbrıs Adası büyüklüğündeki sınır bölgesinin tarıma açılması fena mı olur? Konu öyle bir noktaya geldi ki, kitabı bile çıkmış. Yakında klibi çekilirse şaşırmam. Dün,
mail adresime kitabın tanıtımı ulaştı.
AK Parti hükümeti, sınırda Mayın Temizleme Yasası ile 216 bin hektarlık tarıma açık araziyi, Siyonist
İsrail devletine devretmeye hazırlanıyormuş! Hatta mevcut tasarıya, şanlı Türk ordusunun yüksek komutanları onay bile vermiş!
Bırakalım hamaset yapmayı, artık. Gerçekten istihdam sorununu çözmek istemeyenlerin ağzına bir
parmak bal sürmek istemiyorsak, bu arazilerin tarıma açılması için
iktidar ve muhalefet el ele vermeli. 2001 yılının koalisyon hükümeti olarak sorunu çözemeyen bugünün muhalefet partileri de böylece kendilerini affettirmiş olurlar.
Çözümü ister bu arazileri ihale ederek bulabilirler, isterse 2001 yılında olduğu gibi mayınları temizleme görevini Genelkurmay'a verirler. O zaman bu işin finansman kısmını karşılamak için hükümete
bedelli askerlik konusunda
destek vermek zorunda kalabilirler...
HÜSEYİN SÜMER-ZAMAN