Nurcan Akçay’ı tanıyor musunuz? Ben tanımıyordum da, sağ olsun mütekait
general Çevik Bir sayesinde ismi hafızalarımıza adeta kazındı ve bir daha da silinmedi.
Her şey Akçay’ın, eşi Tabip
Albay Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol’dan ayrılmasıyla başlıyor.
Nurcan Hanım, nerden icap ettiyse, ilgili makamlara, eski eşi hakkında ‘irticai faaliyette bulunuyordu’ şeklinde bir
mektup yazıyor.
Bunun üzerine Kahramanyol
Ağustos 1997’de Yüksek Askeri
Şura (YAŞ) kararıyla ordudan atılıyor.
Hani, Cumhurbaşkanı Gül ve
Başbakan Erdoğan’ın, ikide birde ‘şerh’ koyarak ihtirazi
kayıt düştükleri ünlü
YAŞ kararları...
Kahramanyol gidiyor, ama vicdanı Nurcan Hanım’ı rahat bırakmıyor.
2005 yılında, bazı
gazetelere, kocasının ‘irticacı’ diye ordudan atılması için, aralarında dönemin
Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Çevik Bir’in de bulunduğu bazı üst rütbeli subayların, kendisine ‘para ve iş vaadi’yle asılsız mektup yazdırdıklarını açıklıyor.
Bu açıklama üzerine, Akçay, istahdam edildiği
Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki işinde sorunlar yaşamaya başlıyor.
Önce
yönetim kadrosundan çıkarılıyor.
Ardından, tesisi zarara uğrattığı gerekçesiyle memur kadrosuna alınarak maaşından
kesinti yapılıyor.
Bir süre sonra da (2007’nin 28
Şubat’ında) işini kaybediyor.
İşten atılan Akçay,
Kartal 2. İş Mahkemesi’nde
Sabiha Gökçen Havalimanı’nın işletmesini yürüten şirket aleyhine
dava açıyor.
Mahkeme, Akçay’ın işe iadesine karar veriyor.
Şirket yönetimi kararı
Yargıtay’a götürüyor ama,
Yargıtay 9. Dairesi yerel
mahkemenin kararını onayladığı gibi, Nurcan Akçay’a 6 aylık maaşıyla birlikte 25 bin YTL tutarında tazminat ödenmesine karar veriyor.
Niçin bu hikayeyi anlattım?
Son zamanlarda bir
teamül oluştu... ‘YAŞ kararları yargı denetimine açılmalıdır’ diyenler ya ‘
hain-i vatan’ muamelesi görüyor, ya da ‘ordu düşmanı’ ilan ediliyor.
İşin ‘haklar’la ilgili boyutunu kurcalayan yok.
Tek başına Kahramanyol örneği bile, niçin artık bir ‘hukuk devleti’ olmamız gerektiğini anlatmaya yetiyor da artıyor bile.
Kahramanyol, verilen kararı sineye çekti. Geriye doğru bir muhakeme, kimbilir daha ne haksız uygulamalar çıkaracak karşımıza.
Demek ki, YAŞ Kararları yargı denetimine açılmalıymış.
Demek ki bunu istemek ‘ordu düşmanlığı’ değilmiş.
Şimdi gelelim asıl mevzuya...
Hatırlayacaksınız, ‘28 Şubat süreci’nin kudretli generali Çevik Bir, bundan bir süre önce, ismi ‘Apo’yla
İmralı’da görüşenler’ listesine girince kıyametleri koparmıştı.
İddia, Taha Kıvanç’ın sütununda dile getirilmişti ama, Çevik Bir’in İmralı’yla ilgili olduğu, hatta birkaç kez İmralı’ya gizli ziyarette bulunduğu birçok
kalem tarafından yıllarca yazılıp çiziliyordu.
Çevik Paşa, demek ki, bu yazılanları görmedi.
Fakat biz, Paşa’nın iyi bir gazete okuyucusu olduğunu biliyoruz.
Bunu, 28 Şubat sürecinde hakkında dava açılan yazarlar da biliyor.
Hatta, kötü niyet sahibi bazı kişiler, bu davalar için, ‘iyi bir gazete okuyucusu olan’ Çevik Paşa’nın bizzat ‘suç duyurusu’nda bulunduğunu bile söylüyor.
İyi bir gazete okuyucusu olan Çevik Bir, Nurcan Akçay’ın, ‘Beni asılsız ihbar mektubuna Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu bazı üst rütbeli subaylar
teşvik etti’ iddiasını mutlaka duymuştur.
Buna bir cevabı var mı?
Mahkeme, Nurcan Akçay’ın haklılığını ortaya çıkardığına göre, illa ki bir cevabı olmalı.
Peki, bağımsız yargı ne diyor?
Nurcan Akçay’ın ifadelerini ‘ihbar’ kabul eden bir savcı çıkıp, bazı
emekli askerler hakkında ‘
komplo davası’ açar mı?
Açarsa,
Sacit Kayasu ve Ferhat
Sarıkaya’nın akıbetine uğrar mı?
Benimki sadece masum iki soru...
AHMET KEKEÇ/STAR