Yargıçların görmedikleri!
Seçmenlerin yarısının desteğine sahip bir
iktidar partisinin kapatılmasını isteyen davanın kabulünden birkaç saat sonra
Türkiye'nin
EXPO 2015 yarışını kaybetmesi manidardı.
Cumhurbaşkanı ve başbakanı şaibeli hale getirilen, bu belirsizlikler yüzünden ekonomisinin riski artan bir
ülke fotoğrafının, kuşkusuz dünyanın en büyük
fuarına ev sahipliği yapma iddiasıyla örtüşmediği açıktı.
Bu karar için oy kullananların, Türkiye'nin verdiği bu fotoğraftan etkilenip etkilenmediğini bilmiyoruz. Ama şahsen böyle bir seçimde oy kullanmak zorunda olsaydım, tercihimi kolay kolay Türkiye'den yana yapamazdım.
Çünkü Türkiye garip bir ülke. 5 yıl dünyayı imrendirecek bir
yıldız ülke gibi performans gösterse de bir anda bütün işlerin karışmayacağını kimse garanti edemez. Bir de bakmışsınız, fuar tarihi geldiğinde Türkiye'de tanklar yürümeye başlamış; televizyonlardan askerî müdahale bildirileri okunmaya başlamış; hatta halkın seçtiği isimler hapsi boylamış olabilir. Siz olsanız, bu riskleri göze alarak Türkiye'ye oy verir misiniz?
Bu sorunun cevabı önemli, çünkü EXPO 2015, Türkiye'nin son dönemde uluslararası arenada kazanmak için en fazla
mesai harcadığı iki
hedeften biriydi. Diğer hedef ise 2009-2010 yıllarında
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmek.
Bu iki hedef için Türkiye'nin ne kadar çaba harcadığını yakından izliyoruz. Bu kararların alınmasında, irili ufaklı her ülkenin vereceği oyun önemi olduğu için Cumhurbaşkanı Gül ve
Başbakan Erdoğan, şimdiye kadar hiçbir Türk liderin katılmadığı uluslararası toplantılara katıldılar. Mesela
Arap Birliği ve
Afrika Birliği bunlardan ikisiydi.
Dışişleri Bakanı
Babacan ilk kez New York'taki
BM Genel Kurulu toplantıları çerçevesinde bir araya gelen isimlerini zor hatırladığımız Karayip ülkelerinin toplantısına katıldı. Geçtiğimiz günlerde, bu önemli iki hedefin hatırına, 100 bin nüfuslu bir ada ülkesi olan St. Vincent ve Grenadinler Başbakanı Gonsalves, Ankara'da krallar gibi ağırlandı. Cumhurbaşkanı Gül, sırf EXPO hatırı için iki kez yurtdışı seyahatine çıktı.
Ancak dün dünya medyasında yer alan Türkiye haberleri bütün bu gayretleri yerle bir etti. Dünyayı yönetenlerin her sabah mutlaka göz attığı birkaç yayındaki haber başlıklarına bakmak yeterli: The
Economist: "Türkiye'de
kaos tehdidi",
Newsweek: "Siz buna
darbe deyin", New Yok
Times: "Türk yargısı siyasi açıdan
patlayıcı davayı kabul etti", Khaleej Times: "Türk ikilemi"...
Umarız, ortaya çıkan bu tablo ve EXPO 2015'in kaybı Türkiye'nin diğer hedeflerinin de kaybedileceğinin habercisi olmaz.
Ancak mesele keşke sadece bu iki konuyla sınırlı olsa. Türkiye, dünyanın hızla yeniden şekillendiği bir coğrafyanın tam ortasında bulunuyor. Her biri bizi yakından ilgilendiren
Balkanlar, Kafkaslar, Orta
doğu,
Rusya ve Orta Asya'da büyük değişimler yaşanıyor.
Mesela biz parti
kapatmayı konuşurken, dünya iki komşumuz
Gürcistan ve Ukrayna'nın geleceğini tartışıyor: Bu iki ülke için NATO'ya üyelik kapısı açılacak mı, yoksa Rusya'nın itirazına uyularak bu talebe hayır mı denecek? Her ikisi de Türkiye'nin dış politikası açısından hayati derecede önem arz eden ülkelerin kaderiyle ilgili bu kritik tartışmaya, Türkiye kamuoyu sıradan bir Afrika ülkesi kadar uzak. Rusya ile
Amerika arasında büyük krize yol Doğu Avrupa'ya yerleştirilecek
füze sistemleri tartışmasından da pek kimsenin haberi yok. Şükürler olsun, Ürdün'deki
Ortadoğu görüşmesi, Şam'daki Arap Birliği zirvesi ve Irak'ta günlerdir tırmanan şiddet de gündemimizde değil.
Tabii, bu kadar içine kapanmış ve dünyadan uzaklaşmış bir Türkiye'nin,
Kerkük,
Kıbrıs ve enerji gibi kritik konuları nasıl takip edeceği ayrı bir merak konusu. Bu
manzara, son 6 yılda dünya ekonomi liginde 9 basamak sıçrayarak 17. sıraya yükselen Türkiye'ye yakışmıyor. Yaşadığımız
bölge de maalesef böyle başsız ülke lüksüne hiç uygun değil. Bu çılgınlığa bir an önce kalıcı çözüm bulmamız gerekiyor.
ABDULHAMİT BİLİCİ/ZAMAN