Irak'taki direnişin mezhep çatışmasına zemin hazırladığını ve bu çatışmanın gelecekte
Türkiye'yi de içine alarak bölgesel nitelik kazanacağını ileri süren Prof. Dr.
Mahir Kaynak, "Direniş dedikleri şey işgalcilere karşı görünmekle beraber esas olarak hayatlarını kaybeden Iraklılar. Orada hayatlarını kaybeden askerler,
ABD askerleri ancak bir tesadüfle açıklanacak düzeyde. Bu harekat gelecekteki mezhep çatışmasının yolunu açmak üzere yapılıyor; ama bunun Türkiye açısından ciddi önemi var. ABD, İran'a karşı bir
askeri müdahalede bulunamayacağını düşünüyor. En fazla yapacağı şey nükleer tesislerini bombalamaktan ibaret. Eğer İran'a karşı bir müdahale yapılacaksa bunun Türk askerleri tarafından yapılmasını
tercih eder, bunun için de bir sebep lazım. Bu sebep öyle anlaşılıyor ki Irak'ta ortaya çıkartılacaktır. Yani oraya başlayacak bir mezhep çatışmasının Türkiye'yi de içine alacak şekilde genişletilmesinin provokasyonları yapılacaktır" dedi. Kaynak, Hz. Muhammed'i
terörist şeklinde betimleyen
karikatürlerin Haçlı zihniyetinin ürünü olduğu iddiasının gerçeklerle örtüşmediğini, ABD'nin
Avrupa'yı Orta
doğu'da devre dışı bırakmak için dini motifler kullandığını ifade etti. Kaynak, Bunun dini temelleri olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Mesele dini değil. Çok sistemli bir hareketle karşı karşıyayız. Esas itibariyle yapılmak istenen şey, Avrupa'nın
Ortadoğu'daki petrol kaynaklarıyla ilişkisini kesmek ve sistemli bir proje ortaya koymak. Onun için dini kavramlarla veya terimlerle yapılan her iddia yanlıştır" diye konuştu.
Prof. Dr. Kaynak, "Avrupa'yı, Ortadoğu'da devre dışı bırakan güçler, bölgesel siyasi kırılmalar neticesinde doğacak iki kutuplu bir dünya düzeni mi planlıyor?" şeklindeki soruyu, "Evet, dünyanın gittiği yer iki kutup dünya. Üstelik bu çok anlamsız bir
senaryo yapılmaz. Çünkü, uzun süre 2. Dünya
Savaşı'ndan sonra bu ikili yapıyla dünya yönetildi ve nisbi bir sükun ve denge sağlandı. Dengenin başka türlü sağlanamayacağı da anlaşılıyor. Yani gene tahterevallinin bir tarafında ABD diğer tarafında
Rusya olacak gibi gözüküyor ve dikkat ederseniz Avrupa sistemin dışına itiliyor ve daha doğrusu bağımlı hale getiriliyor. Böylece yine Avrupa geçmişte olduğu gibi,
Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Rusya ve ABD'nin farklı bir biçimde de olsa esareti altında kalacaktır ve ikili bir güç yapısı oluşacaktır" sözleriyle yanıtladı.
ORTADOĞU İNGİLİZLERDEN SORULUR
Hamas'ın sürgündeki lideri Halid Meşal'in
sürpriz Ankara ziyaretinin Ortadoğu'da inisiyatifi Rusya'ya kaptırmamak adına yumuşama gösteren ABD
politikasının bir ürünü olup olmadığına ilişkin soru üzerine Kaynak, "Burada başka bir aktörü herkes göz ardı ediyor. Aslında Ortadoğu'da ve
İslam konusunda en tecrübeli olan, en iddialı olan
ülke İngiltere'dir. Ben, Hamas ziyaretinin Türkiye tarafından yapılmasına öncülük edenin İngiltere olduğunu düşünüyorum" dedi. Türkiye'nin, yeni dünya düzeninde üstleneceği asıl görevi için gelecekte
Avrupa Birliği (AB) ile yollarını tamamen ayıracağını da iddia eden Kaynak, "Ben hayatımın hiçbir döneminde Türkiye'nin AB'ye üye olacağını düşünmedim. Bunu her zaman ifade ettim. Türkiye ile AB'nin yolları tamamen ayrılacak. Dünyada kurulacak yeni düzenin içinde Avrupa yok. Daha doğrusu Avrupa bir aktör değil. Türkiye, aktör olmayan gücün yanında olmayacak. Çünkü ona başka bir görev veriliyor. Dünya ikili bir denge üzerine oturacak. Yani bir tahterevalli gibi bir ucunda Rusya öbür ucunda ABD olmak üzere Türkiye'nin yeri bu tahterevallinin
destek noktası. Türkiye, olmadan bu tahterevalli ile oynanamaz" açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Mahir Kaynak,
Ermeni soykırımı iddiasının asıl amacının ilerde
Güneydoğu'da çıkarılması planlanan Türk-
Kürt çatışmasına askeri müdahale için zemin hazırlamak olduğunu ileri sürerek, "Burada yapılmak istenen şey önce Türkiye'yi soykırımcı olarak dünyaya tanıtmak. Bu fikri yerleştirdiğiniz zaman, eğer Güneydoğu'da herhangi bir Kürt-Türk çatışması olursa ve Türkiye bu olaya müdahale eder, bastırmaya kalkarsa bu soykırım olarak nitelenecek ve Türkiye'nin elini kolunu bağlayacaklardır. Hiç kimse Ermeni meselesini geçmişin muhasebesi olarak algılamasın; çünkü bu geleceğe yöneliktir. O zaman Türk-Kürt çatışmasını engelleyecek bir politika yürütmemiz lazım. Aksi halde şu olur. Biz Güneydoğu'ya müdahale ederiz. Bütün dünya Türkiye'yi soykırımcı tanıdığı için birleşir ve belki de askeri müdahaleye varabilecek ölçüde karışabilir" diye konuştu.
Kuzey Kıbrıs'ın AB'ye entegre olmasının ABD'nin Doğu Akdeniz'deki çıkarlarına ters düştüğü için mümkün olamayacağını ifade eden Kaynak, ABD'nin, Kuzey Kıbrıs'taki çıkarlarının Türkiye'nin çıkarlarından daha fazla olduğunu söyleyerek, "Önümüzdeki dönemde Türkiye dese ki 'Kıbrıs'ı AB'ye veriyorum' ABD, bunu engeller. Kıbrıs'taki nihai çözüm ayrışmadır ve kuzeyde Amerikalıların stratejik üsler kurmasıdır. Türkiye'nin oradaki askeri mevcudiyeti stratejik değildir. Daha açık bir ifadeyle Güney Kıbrıs'a yöneliktir ve herhangi bir biçimde Doğu Akdeniz'i
kontrol edebilecek bir mekanizmaya sahip değil. ABD, kimse merak etmesin, Kuzey Kıbrıs'ın AB'ye girmesine izin vermez" dedi.