Avcı MİT'e verilen yetkiler ve kanuna eklenen kritik hükümlerle ilgili konuyu bugün köşesine taşıdı. MİT Kanununun Türkiye'de otoriter dönemden totaliter döneme geçişin bayrağı olduğunu söyleyen Avcı, söz konusu yasayla servise hem sınırları belirsiz operasyon hem de yargı denetimi dışında bir kolluk nüfuzu tanındığını ifade ediyor. Avcı, MİT'in hem istihbarat, hem operasyon hem de polis gücü elde ettiğini vurgulayarak, kanuna eklenen 7 kritik noktanın altını çiziyor.
İşte Gültekin Avcı'nın 'MİT'e Gestapo modeli' isimli köşe yazısı;
17 Aralık adli soruşturmasıyla Türkiye'de otoriter bir dönem başladı.
Otoriter tasarruflara sebep olarak iktidarca "paralel devlet-çete" iddiaları ortaya atılmasına rağmen tek delil gösterilemedi.
Meclis'e gelen HSYK, internet ve özellikle yeni MİT Kanunu ise Türkiye'de otoriter dönemden totaliter döneme geçişin bayraklarıdır.
Yeni kanun MİT'e Almanlar'ın 3. REİCH günlerini hatırlatan istihbarat+operasyon+kolluk (polis gücü) yetkilerini veriyor.
Oysa tüm demokratik ülke istihbarat servislerinde, operasyonun başlamasıyla istihbarat biter.
Yeni MİT Kanunu'yla servise hem sınırları belirsiz operasyon hem de yargı denetimi dışında bir kolluk nüfuzu tanınıyor.
Kanunun ne manaya geldiğini anlaşılır şekilde izah etmeye çalışacağım. MİT Kanunu'na eklenen kritik hükümler şunlardır:
1-"Dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu'nca verilen her türlü görevi yerine getirmek."
Ve "...yabancı istihbarat teşkilatlarının kullandığı usul, yöntem, imkân ve kabiliyetleri ile teknolojik gelişmeleri takip etmek, uygun görülenleri temin etmek, kullanmak veya uygulamak."
Burada MİT'e verilen operasyonel yetki sınır dışı gibi gözükse de, dolaylı olarak sınır dışıyla bağlantı tanımıyla ülke içi operasyon yetkisi de tanınmaktadır.
Adam öldürme, bombalama, ajitasyon, istismar, propaganda, provokasyon, kundaklama, sabotaj, adam kaçırma, sistematik sorgu (işkence) ve tüm özel harp yöntemleri.
"Her türlü görev" ibaresinin ucu açıktır ve tüm suç faaliyetlerini içerir. Böylece MİT'e yukarıda saydığım tüm suç faaliyetleri için yetki verilmektedir.
Serap Eser'in yakılması gibi, bir MİT operasyonunda çocuğunuz öldürülse, eviniz/aracınız kundaklansa bile, savcı ve polislere "MİT meselesidir" dendiğinde kimse hesap soramayacak.
Sadece ağlayacaksınız.
2-"Telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, milli savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabilir."
Bu konuda ülke içi ve dışı sınırsız teknik dinleme izni de verilirken kullanılan ibare çok çarpıcıdır:
"...diğer kanunlardaki düzenlemelere bağlı kalmaksızın..."
Sanırım MİT'e nasıl bir yetki verildiğini anladınız.
Böylece özel hayat ve iletişim hürriyeti tarihe karıştı.
Çünkü konuşmaların "dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenlik" gibi oldukça belirsiz kavramlarla ilişkili olup olmadığına mahkemeler değil MİT (ve Başbakan) karar verecek.
3- MİT suç faaliyeti yürütürken bile herkes ona yardımcı olmak zorunda bırakılıyor. Dahası MİT kaos çıkarsa, suikast yapsa, ev ve otomobil kundaklasa, bu şeamete yardımcı olanlara bile koruma getiriliyor.
Hüküm şöyle:
"Bu kanunda MİT'e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz."
Böylelikle MİT emriyle yaptırılan bir bombalama, molotoflama, kadına taciz/tecavüz, yolsuzluk, hırsızlık faaliyetlerinde kullanılan kişilerin suçundan/soruşturulmasından bahsetmek mümkün olmayacak.
Ve katmerli hüküm:
"Bu kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması halinde bu kanun hükümleri uygulanır."
Açık söylemeliyim ki A haberleri'>CIA, MI6, BND gibi meşhur servislerde bu tür yetkiler yoktur.
Ama KGB ve Gestapo'da vardı.
4-"Her türlü görev" ibaresiyle sınırlı tanım yapılmadığı için; MİT bir cinayet işlese, uyuşturucu ve kadın ticareti yapsa veya başka bir suç işlese bile, bunu bilen başka MİT mensupları için tanıklık yapma yasağı getiriliyor.
Bununla birlikte MİT bilgi ve belgelerini yayınlayana ve yayana en az 4 yıl hapis cezası getiriliyor.
Bu da MİT'teki illegal eylemlerin deşifre olmasını zorlaştıracak.
İşte hüküm:
"MİT mensupları ile MİT'te görev yapmış olanlar, MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlarda tanıklık yapamaz."
5-Adli soruşturmanın hükümet ve MİT'e karşı gizliliği bitiyor.
Velev ki MİT ve hükümet içi ağır suçlar işlenmiş olsa bile, adli soruşturmanın tüm delilleri "zanlı"ya teslim edilmek zorunda.
"...suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişebilir, bunlardan örnek alabilir."
Böylelikle MİT'in işlediği ve MİT kanalıyla işlenen hiçbir suç asla aydınlanmayacaktır.
Bu da hükümetleri MİT üzerinden daha çok suç işlemeye ve toplumu korkuya sevk edecektir.
6- MİT görevlileri alenen adam öldürse, uyuşturucu ve kadın ticareti yapsa bile, üstelik bunu pek çok kişi görse bile "soruşturma izni verilmezse" hiçbir şey (arama, yakalama, el koyma, tutanak tutma) yapılamayacak.
Sokakta bir kişinin diğerini öldürdüğü, kaçırdığı görülse, bir silah ve uyuşturucu ticaretine rastlansa ve orada bir tek MİT mensubu olsa bile "MİT'le ilgili" dediğinde hiçbir savcı ve polis işlem yapamayacak.
Kadını dahi kurtaramaz
İşte suçüstünde bile yapılabilecek ilk şey:
"Cumhuriyet Savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde MİT ile temasa geçerler..."
Suçüstü durumu alenen görülse bile ancak Başbakan ve MİT'in onayı alındığı takdirde müdahale edilebilecek.
Velev ki adam öldürmeyi bizzat görseler hatta kurşunlanan/kaçırılan kişinin çığlıklarını duysalar bile.
Açık söylemeliyim ki bir kadın zorla tecavüze uğrasa ve orada bir MİT mensubu "görevle ilgili" dese, savcılık ve polis o kadını MİT'e haber vermeden ve izin almadan kurtaramayacak.
7-Hükümet MİT üzerinden yolsuzluk yaparsa, kaos üretirse, siyasal patilere, gazetelere eylem yaptırırsa işin içinde MİT olduğu için, kimse soramayacak, soruşturma açamayacak, yayın yapamayacak.
Böylece TIR'larla kadın ve silah taşınsa, uçaklar dolusu altın götürülse ve bunu savcılar/polisler/askerler dahil herkes görse, hiçbir devlet makamı Başbakan ve MİT izin vermediği sürece hiçbir şey yapamayacak.
Böylece hükümet tüm illegal faaliyetlerini yargıdan, halktan ve medyadan en korunaklı alan olarak MİT sahasına kaydıracak.
Bu tam bir Gestapo modelidir, açık bir diktadır, ara rejim uygulamasıdır ve demokratik dünyada benzeri yoktur.
Sonuç: Hükümet ve MİT'in geçmiş ve gelecek suçları hukuksuz bir kanunla örtülmekte, toplum kaosa sevk edilmektedir.