TBMM’de görüşülmeye başlanan 2015 Yılı Bütçesinin vergi yükünü tamamen yoksul kesimlerin sırtına bindiren bir bütçe olduğunu vurgulayan Adan," 2015 Yılı Bütçesi; adaletsiz ve kalkınmanın göz ardı edildiği bir bütçedir." ifadelerini kullandı. Adan ayrıca bütçenin sadece yüzde 9’unun yatırımlara ayrılmış olduğunu hatırlatarak, "Bütçenin sadece yüzde 9’unun yatırımlara ayrılmış olması,ülkemizi zor günlerin beklediğinin tescili bakımından manidardır." açıklamalarında bulundu.
"AKP’NİN RANT DAĞITIMININ VE KENDİNE YAKIN YENİ ZENGİNLER YARATMASININ BÜTÇESİDİR"
TBMM’de görüşülmeye başlanan 2015 Yılı Bütçesi; vergi yükünü tamamen yoksul kesimlerin sırtına bindiren, adaletsiz ve kalkınmanın göz ardı edildiği bir bütçedir. Bütçenin sadece yüzde 9’unun yatırımlara ayrılmış olması, ülkemizi zor günlerin beklediğinin tescili bakımından manidardır.
Bu haliyle 2015 bütçesi milletin bütçesi değil, AKP’nin rant dağıtımının ve kendine yakın yeni zenginler yaratmasının bütçesidir. AKP’nin bütçeden anladığı şey; özelleştirme ve sıcak paradan ibarettir. Sadece satarak ve arsa spekülasyonlarından gelen sıcak parayla 12 yıldır Türk ekonomisini ayakta tutmaya çalışılmaktadır.
"BU BÜTÇE SAYIN ERDOĞAN’IN SARAY BÜTÇESİDİR"
Bu bütçe bir yanıyla da Sayın Erdoğan’ın saray bütçesidir. Zira bütün kurumların bütçesi ortalama yüzde 8,3 artarken, sarayın bütçesi (397 milyon TL) yüzde 97 artırılmıştır. Tek başına bu artış bile ayıptır, günahtır. 2015 yılı boyunca her gün 1 milyon 87 bin lira (eski parayla 1 trilyon 87 milyar lira) saray harcamalarına akıtılacaktır. Başka bir hesapla 1200 asgari ücretli vatandaşımızın bir ay boyunca cebine giren para, bir günde Erdoğan’ın sarayına harcanacaktır. Bu bütçenin mürüvvetini saray görecek, yükünü vatandaş çekecektir. Sadece kendi şahsi hakimiyeti ve egosu için milletin vergilerini israf edenler, bunun hesabını hangi yüzle vereceklerdir? Bu nasıl bir aymazlıktır, nasıl bir yüzsüzlüktür, nasıl bir insanlıktır? Ve bu nasıl bir Başbakandır ki; böyle bir vahşi artışı, israfı içine sindirip onaylamaktadır?
Bu bütçenin içinde geniş yoksul kitlelerin lehine ve geleceğine ilişkin hiçbir şey yoktur. Vergiler yine bildiğimiz vergiler, soygun yine bildiğimiz soygundur. Türkiye yılda yüzde 3 büyüyerek hiçbir yere varamaz. Bu hükümetin anlattığı büyüme sadece masaldan ve aldatmacadan ibarettir. Türkiye büyümüyor, aksine küçülüyor. Üretim yerinde sayıyor, ihracat yerinde sayıyor, ithalat artıyor, cari açık ve bütçe açığı büyüyor, insanlarımızın alım gücü düşüyor. Türkiye’nin dünyadaki toplam refah pastası içinde aldığı pay giderek küçülüyor. Rekabet gücümüzü kaybediyoruz, gelir adaletimizi tamamen yitiriyoruz, gelir dağılımımda adalet ve denge tamamen ortadan kalkıyor.
Geliri bu kadar adaletsiz bölüştürürseniz, ondan sonra devletin bekasından söz edemezsiniz. Türkiye’de insanlar yoksulluğun bedelini daha çocuk yaşlarda ödüyorlarsa orada adaletten söz edilemez. Hala bu ülkede milyonlarca insan işsizse orada adaletten söz edilemez.
Mesele apaçık bir gelir adaleti meselesidir, işsizlik meselesidir, fukaralık meselesidir. Bu meseleye çare bulamayanların ortaya yapay gündemler atmasının Türkiye’ye en küçük bir katkısı yoktur.