İktidar olsaydı aynı şeyler MHP’ye de yapılacaktı...
Türkiye'ye de askeri
darbeye giden günler, aylar ve yıllarda MHP kitlesi kullanılmıştır.
Daha doğrusu bu kitlenin vatan, millet, mukaddesat konularındaki yaklaşımları suiistimal edilmiştir.
Fakat her darbeden sonra bu kitle de ne hikmetse hep safdışı edilenler kervanına katıldı.
1960 darbesinde
Alparslan Türkeş'in rolü büyük olmuştur, ama daha sonra Türkeş ve adamları bir şekilde
tasfiye edilerek
yurt dışına sürülmüştür. Cumhuriyetçi Köylü
Millet Partisi'nde görev alan Türkeş ve arkadaşları, 1965'ten 1972 muhtırasına kadar, oradan da 1980 darbesine kadar üstlerine düşen her şeyi yaptılar.
Her defasında
senaryo Kemalist elitin oldu. Fakat oyuncular Milliyetçiler, ülkücüler ve solcular oldu.
Onlar komünizme karşı mücadele ettiklerini sanıyorlardı.
Ne oldu?
Devlet solcularla birlikte onları da astı. Hem de bir sağdan bir soldan mantığıyla... O dönemde cezaevlerinde işkence gören ülkücülerden bir kısmı hâlâ MHP saflarında.
28 Şubat'ta da ülkede irticaya karşı mücadele adı altında ülkücüler arasına sokulan nifak sokuldu.
Milliyetçilik ideolojisinin
inanç boyutu yok sayılarak Türkçü, Kızılelmacı ve içi boşaltılmış milliyetçilik karışımı bir
nane olan "Ulusalcılık" kavramı hortlatıldı. Perinçek ve MHP ulusalcılık ideolojisi ile bir araya getirilmeye çalışıldı.
Yakın tarihimiz
Ülkücülerin her defasında aldatıldığını gösteriyor.
Vatan, millet, devlet vs. denilerek sahaya çekilen ülkücüler iş devlet yönetimin gelince sürekli saf dışı edildiler. Tıpkı "Kalkınız ey ehli vatan dediler, ayağa kalktık, bir baktık ki, yerimize oturmuşlar biz ayakta kaldık" sözlerinde olduğu gibi.
Peki yaşadığımız şu son darbe sürecinde, 27
Nisan muhtırası, 367 kataküllisi vs. MHP ne yapmıştır, ne yapmaktadır?
Bu süreçte MHP'liler şehit cenazelerinde kabaran milliyetçilik duygularının istismarıyla ulusalcı mitinglere çekilmeye çalışıldılar.
CHP ve MHP seçimlerde
işbirliği yapacaktı güya.
Bu oyuna gelinmedi.
22 Temmuz sonrası ortaya çıkan tabloda MHP lideri
Devlet Bahçeli Jakoben kökten Kemalistlerin TBMM'yi kilitlemek, cumhurbaşkanını
AK Parti'ye seçtirmemek oyunlarını bozdu. Böylece milletten büyük bir takdir aldı. Hatta başörtüsü yasağının kaldırılmasına yol açacak anayasa değişikliğine de
destek verdi.
Ancak MHP'nin bu milletten yana tavırlarını AK Parti'ye açılan
kapatma davasından sonra MHP'de görememekteyiz.
Bu süreç MHP'nin duruşunu bozdu. AK Parti'yi savunmak ile milli iradeyi savunmak arasındaki ince çizgiyi algılayamadı.
MHP'nin bu tavrı hâlâ sürmekte.
Türkiye'de yaşanan mücadele dış destekli statüko ile demokratik değişim dinamiği arasında devlet
iktidarının paylaşımı noktasında yaşanan güç mücadelesidir. Laiklik ve rejim tartışmaları asla değildir.
Böyle kuruldu, böyle gelmiş böyle gidecek diyenlerle, böyle gelmiş ancak böyle gitmez diyenler arasındadır mücadele. E, Y, D muhtıraları vs hepsi statülerini güçlerini, iktidarlarını kaybedenler tarafından veriliyor. Kayıplar arttıkça mücadele kızışıyor. AK Parti bu süreçte hep dik durdu. MHP ise son dönemde 22 Temmuz sonrası gösterdiği basireti göstermiyor.
Elbette bir kırılma yaşanıyor. Bu kırılma noktasında MHP'den beklenen 60 yıldır bedelini fazlaca ödeyen kitlenin ve milletin isteklerini göz önüne almasıdır. AK Parti'den değil milletten yana tavır koymasıdır. Bugün AK Parti yerinde MHP olsaydı aynı şeyler MHP'ye yapılacaktı!
NUH GÖNÜLTAŞ/BUGÜN