Laçiner,
CHP Lideri Deniz Baykal’ın
Balyoz Harekat sonrasında
emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınmasını eleştirerek,
Malta sürgününe benzetmesine karşılık; "Gözaltılar,
üniversite mezunu polisler tarafından, saat 4’te değil, 8’de başladı. İfadeler de olağanüstü nazik ve kibar şartlar altında polis değil, başsavcı ve vekilleri tarafından yapıldı. Daha nasıl bir ayrıcalık söz konusu olabilir ki. Tüm bu yaşananlar için şunu söyleyebilirim , bir vatandaş olarak hakkımı
helal etmiyorum.
Hakimlerin ve savcıların karşısında daha önce ne yaptığınızın ve görevinizin bir önemi olamaz. Bu ülkenin köylüsü de, generali de,
paşası da, ses sanatçısı da
mahkemede, aynı muameleyi görmeli" diye konuştu.
Laçiner, "Eskiden karakollarda işkence olayları, işkence olmasa bile dayak mutlaka yaşanırdı. Zaman içinde basın ve
toplum tüm bunlara karşı direnerek, kararlı duruşu ile ortadan kaldırmayı başardı. Artık, bazı istisnaların dışında karakollarda işkence ve dayak kalmadı" dedi.
Operasyonlar savcı ve hakimlerin kararıdır
‘’ Ortada kuvvetli şüpheler ve
deliller var. Gerçekleşen
gözaltılar, toplanan bu delil ve belgelerin sonucunda alınan savcı ve mahkeme kararıyla yapılmıştır. Yaşanan
darbe dönemlerini ve bugünkü TSK anlayışını düşünecek olursak, ordu içinde bazı yanlışların kemikleşmeden temizlenmesi gerektiğini söyleyebilirim, ’’ diyen Laçiner, ‘’ Bu operasyonlar polis operasyonları değil, savcı ve hakim operasyonlarıdır.
Polis bu mercilerden talimat almadan elini-kolunu bile kıpırdatamaz. ‘’ dedi.
AKLANMANIN TEK YERİ YARGIDIR
Dava konusunun yeterince siyasi olduğunu söyleyen
USAK Başkanı, ‘’
Ergenekon doğru çıkarsa, birileri avukatı olduğunu , ama aklanırsa da savcısı olduğunu söyleyenler sıkıntı duyabilir. Konu zaten siyasi, daha fazla siyasallaştırmaya gerek yok. Aklanmanın tek yolu yargıdır. Eğer varsa bir yanlış, yargıda bunun çözüm bulması aklanmak için tek yerdir. Hakimler sisteminde kalan ordunun tek yapacağı şey de mahkemeye gitmektir. Balyoz doğru çıkmazsa
Genelkurmay Başkanlığı buna sevinmez mi’’ sözlerini kaydetti.
27
Nisan Muhtırasından sonra AKP’nin en yüksek oyu aldığına da dikkati çeken
Sedat Laçiner; ‘’ Bence ordunun yaptığı hataya yönelik alınan oylardı bunlar’’ açıklamasında bulundu.
NİYE ASKERE VE CUMHURİYETE DÜŞMAN OLSUN Kİ?
"Hepimiz çocuğumuzu askere gönderiyoruz,TSK için ayrılan önemli bir
bütçe söz konusu. Niye askerime düşman olayım, niye ülkemin rejimine, cumhuriyete karşı olayım , insan kendi organına düşman olabilir mi ki’’ diyen USAK Başkanı,’’ Dava için siyasi tartışmalar ve kutuplaşmaların olması çok
doğal, ama sonuçta yargı gerçekleri ortaya koyacaktır." dedi.
Laçiner, "Balyoz ile
sivrisinek öldüremezsiniz,
terörle mücadeleyi geçtik, Balyoz ile memleket mi düzeltilecek’’ diyen USAK Başkanı; ‘’ Yeri geldiğinde
siyaset bilimcileri ve hukukçular da terör konusunda TSK için, kendisinin de zaman zaman söylediği gibi hatalar yapıldığını belirtiyorlar. Hem ciddi maddi kayıpların hem de şehitlerin verildiği bu hatalar önemlidir, geçiştirilemez." dedi..
"En rahat kurum Savunma Bakanlığıdır. Ne sevk edilir, ne idare edilir, ne de gözetim altında tutulur. Başbakanın bile getirin bakayım diye, orduya yönelik bir yaklaşımı olamaz" sözlerini kaydetti.
YARGITAY VE DANIŞTAY HİÇ Mİ YANLIŞ YAPMIYOR?
Laçiner; ‘’
Yargıtay ya da
Danıştay’da , aynı hadise ve
dava için birbirinin tersi farklı sonuçlar söz konusu. Ya da bir işadamının davası için dağıttığı milyon dolarlar. Yüksek mahkeme tarafından bozulan sayısız davalar…. Hiç mi yanlış yapan hakim yok.YÖK,
rektör, paşa herkes hakim karşısına çıkıyor da, niye bir hakim ya da savcı için sorgulanma olamaz. Bu yargının kendi içindeki hukuka olan saygısının olmadığının bir göstergesidir. Aslında bütün düğümler ve büyü bu noktaya girildiğinde çözümlenir. Yargının tarafsız işlemesi ve tarafsızlığının önemi tartışılmaz.’’ dedi.
MECLİS GÜNAH KEÇİSİ DEĞİL
Meclis için
dokunulmazlık tartışmalarına da değinen Sedat Laçiner; ‘’
Asker için de
bürokrasi içinde aklanmanın tek yolu var, yargı’’ diyerek; Hukuk sistemi mükemmel değil belki, ama istenildiği kadar
küfür edilen mecliste
yetki de belli bir yere kadar. Müdahalesi beklenilen konularda meclisin de yetki sınırlarının gözardı edilmemesi gerekir. Meclis ne günah keçisi ne de düşman değildir’’ diye konuştu.