Kuzey Irak'a sıkışmış bir 'N' hikâyesi

Terör örgütü PKK ile idealleri arasına sıkışmış kalmış 19 yaşındaki bir genç kızdı

Kuzey Irak'a sıkışmış bir 'N' hikâyesi

Meşhur 221. maddeden istifade edip hayata tutundu. Serencamının ağır izlerini silemiyor belki; ama şimdi yeni bir hayata başladı. ‘Dağdan döndükten sonra evde polisleri bekliyordum. Endişeliydim. Ama başıma gelecek her şeye de hazırlanmıştım. Polisler beni aldığında çok samimi davrandılar. Ben de samimi davranmaya karar verdim ve bildiklerimi anlattım’ diyor 19 yaşındaki N. Büyük şehirlerden birinde 15 yaşında bir lise öğrencisiyken terör örgütüne katılmaya karar vermiş. Kuzey Irak dağlarında dört yıl geçirdikten sonra, örgütten ayrılmaya karar vererek ailesinin yanına dönmüş. Dönerken, bugünlerde tartışma konusu yapılan ve aktif pişmanlık yasası olarak bilinen Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesini bilmiyormuş. Kendisi teslim olan, eylemlere katılmamış ve örgüt hakkında bilgi veren kişilere büyük ölçüde ceza indirimleri getiren, çoğu zaman da affedilmelerine yol açan bu maddeyi, kendisini göz altına almaya gelen polisler anlatınca, ikna olup faydalanmaya karar vermiş. N, şimdi yeni bir hayat kurmak istiyor. “İtirafçılık” olarak bilinen yasadan faydalandığı için güvenlik gerekçesiyle kimliğini saklamak zorunda. N, babasıyla birlikte, dağa gidiş öyküsünü ve bugünlerde kapsamı genişletilmesi düşünülen 221. madde ile ilgili görüşlerini anlattı. N’ye göre, bu maddenin daha etkin olması ve mümkün olduğu kadar çok insanı dağdan indirmesi için yapılması gereken bazı düzenlemeler var. N’nin babası A.Bey de, “böyle bir maddenin varlığını bilseydim, kızımı daha önce getirirdim dağdan” diyor. Bir de poliste korktuklarının başına gelmediğini, insanca muamele gördüklerini anlatıyor. Hatta polisler, ikna olması için babasına, 221. maddeyi kızı gözaltındayken okutmuşlar ve ikna olmasını sağlamışlar. DAĞA GİDEN YOLDAKİ ÇOCUK Maceracı bir yapım var” diyor yeşil gözlü N. yaşından daha küçük gösteriyor. Etrafa önce ürkek gözlerle bakıyor; ama fikirlerini savunurken sesi de tavırları da değişiyor. “DEHAP gençlik örgütünün eylemlerine katılıyordum” diyor Kürt kökenli N. “Lise öğrencisiydim daha. Bir de bizim evde Roj TV seyredilirdi. Orada, insanları öyle dağda görünce, hoşuma gitti. Ben de katılmaya karar verdim. Bir grup arkadaşımla birlikte bizi dağa götürdüler” diye ekliyor. Dağa dolambaçlı yollardan gitmişler. Yol üzerinde bir köyde konaklamışlar. Kaldıkları evde 4. sınıf öğrencisi bir çocuk varmış. N, çocuğun alfabeyi bile bilmediğini fark etmiş. Yola devam etmeden önce oturup, çocuğun öğretmenine bir mektup yazmış: “Bu çocuk doğru dürüst ABC’yi bile bilmiyor. Eğitimi biraz daha ciddiye alın.” Kendi dağa gidiş gerekçesini, maceracı yapısına, Kürt halkının ezilmişliğine inanmaya ve Roj TV’deki görüntülere bağlasa da, örgüt içinde tanıştığı diğer militanların gerekçelerinin farklı olduğunu vurguluyor: “Benim ailemin baskısı olmadı hiçbir zaman üzerimde. Rahat bir aileydi. Ama dağdaki kızların bazıları zorla evlendirmekten, erken yaşta evlilikten kaçmışlardı. TV dizilerinde buna benzer konular işleniyor şimdi. Ama ben onları doğru bulmuyorum; çünkü mevcut yapıyı meşrulaştırıyorlar.” Dağa gidenlerin başka gerekçeleri de var N’ye göre: “Kimisinin akrabası orada, o da peşinden gitmiş. Kimisi intikam peşine gitmiş, kimisinin hıncı var.” Burada N’nin babası anlatmaya başlıyor. A Bey, PKK’nın ortaya çıktığı ilk dönemlerde, ağalık düzenini hedef aldığını sandıklarını; ancak PKK’nın zamanla devlet düşmanı yapısını anladıklarını söylüyor: “Her şey ağaların elinde. Onlar ne derse o. Biz sanmıştık ki, PKK bu ağalık düzenine karşıdır. Ama öyle olmadıklarını anladık kısa sürede.” N, dağda ‘teorik ve pratik’ eğitimlere başladıklarını söylüyor. Dağ şartları zor gelmemiş: “Bazı bölgelerde yaşam zor. Savaş bölgelerinde. Tunceli gibi yerlerde. Ama biz Kuzey Irak’taydık. Hiç aç kalmadım ben. Yazın, sırtımızda çantamız dolaşırdık, kışın da çatı altındaydık. O anlamda bizim bulunduğumuz yerlerde sıkıntı yoktu.” Konuşurken bazen boynundaki Miki Fare kolyesiyle oynayan, minyon yapılı N, eline ilk silah aldığında ne hissettiğini sorduğumda duraksamadan cevaplıyor: “Aslında onun için gidiyorsun dağa. Silah almak o kadar etkilemedi de, ilk kez o kıyafetleri giyince bir tuhaf oldum. Acayip hissettim.” KUZEY IRAK’TAN KAÇAKÇILARLA DÖNDÜLER N silahlı eylemlere katılmadığını söylüyor; ama o yapı içinde olmak bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlamış. “Kabadayılık yapıyorlardı” diyor: “Komutandan izin almadan çorabımı bile yıkayamazdım. Kış için odun toplamaya gönderirlerdi ya da çukur kazdırırlardı. Yapmayınca konuşurlardı eleştirirlerdi. Kolektif yaşamaya, herkesle iletişim kurmaya zorlarlardı. Öyle birkaç kişiyle yakınlaşmaya izin yoktu. Herkesle alışverişin olmak zorunda.” diyor kendisini örgütten koparan şartları anlatırken. N, bu şartlara dört yıl dayanabilmiş. Örgütten ayrılmaya karar verince, Kuzey Irak’ta bir köye kaçmış: “Orada bir kadın buldum. Onu ikna ettim evinde kalmaya birkaç gün; bu arada da ailemi aradım, gelin beni alın diye.” Gerisini babası anlatıyor: “Kızımı görmeye tam 7 kez Kuzey Irak’a gittim; ama yalnızca bir kez görebildim. Örgüt, kaçmasınlar diye ailelerle görüştürmüyor pek. Telefon alınca endişelendik, yaralandı mı hastalandı mı, eşimle birlikte yola çıktık.” Etraflarında kızlarının dağda olduğunu bilen başka aileler olduğunu hatırlıyor baba A Bey. “Bizim gidip geldiğimizi de bilirlerdi. Sonuçta bizim imkânlarımız vardı ama çoğu ailenin yok o maddi gücü. Bazen aileler bize isim getirirdi bir kağıda yazıp, derlerdi ki bize, ‘Bir baksanıza hayatta mıdır hiç olmazsa sağ mı ölü mü onu bilelim!” N’nin saklandığı köye gelince, babasının yaptığı ilk şey, “Hele kalk ayağa’ demek olmuş. Kızının sağlığından endişe ediyormuş çünkü. “Sonra kaçakçılar bulduk. Onların yanına kattık. Suriye üzerinden gizlice Türkiye’ye soktuk” diyor kızının ‘eve dönüş’ hikâyesini anlatırken. Güvenlik güçleri N’nin evini kontrol altında tutuyorlarmış. “Her şeye hazırdım, endişeliydim tabii ki” diyor. Burada durup, gülümsüyor: “Polisler eylem için döndüğümü sanıyormuş, beni aldıklarında öyle söylediler.” 221’İ BİLSEYDİM KIZIMI DAHA ÖNCE İNDİRİRDİM Gözaltındayken insanca muamele gördüm diyor N. “Hiç de korktuğum gibi olmadı. Onlar samimi olunca ben de samimi olmaya karar verdim. Bildiklerimi anlattım.” diyor. N’nin babası da ekliyor: “Eğer 221. maddenin var olduğunu bilseydim kızımı daha önce alırdım. Öyle kaçakçılarla falan da uğraşmaz, sınır kapısından içeri sokardım. Polisin bu insanca tavrının anlatılması gerek.” Ve ekliyor: “O bize isim getirip, oğlum kızım hayatta mıdır diye soran aileler, N’nin kötü muameleye maruz kalmadığını duyunca inanmadılar. Emin misiniz, diye sordular.” N, ailesinin desteğini hiçbir zaman kaybetmemiş. Örgüt üyeleri için de ailelerle kurulan ilişkinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Ona göre, 221. ya da benzer içerikli bir düzenlemenin işletilmesi için ailelere yönelik bilinçlendirme çalışması yapılması şart: “Bir aile var tanıdığım. Örgüte söz vermişler. Her sene bir çocuklarını daha dağa gönderiyorlar. İkisi ölmüş çocukların. Üçü hâlâ dağda”. Babası ekliyor: “Genelde bölgede ailelere yönelik ağır bir baskı var, onları kazanmak yerine. Dağda kardeşleri olan iki kız kardeş vardı. İkide bir alınırlardı. Kim bilir nereye götürülürlerdi. Bir de böyle alınıp da ortalıktan kaybolunca diğer insanlar haklarında ajan mıdır nedir diye düşünüyor. Sonuçta kızlardan biri kendini öldürdü, dayanamadı. Öbürü de dağa çıktı.” ADI, TOPLUMA KAZANDIRMA OLMAMALI N’ye göre bu yasanın ya da yapılacak yeni bir düzenlemenin etkili olabilmesi için adında pişmanlık lafının geçmemesi gerek: “Teslim olan zaten pişman olmuştur. Ama bu onur kırıcı bir hale getirilmemeli.” Bir de yasanın zorunlu kıldığı ‘bildiğini anlatma’ konusunda da N’nin çekinceleri var: “Şimdi insanlar bütün bildiklerini anlatmak istemezler.” Babası ekliyor: “Bunlar genç insanlar. Bunu anlamak gerek. Öyle itirafçı, pişmanlık diye değil. Topluma kazandırmada da sanki tuhaf bir yaratıktan söz ediyorsun. O isim de iyi değil.” Mevcut 221. maddeye göre örgüt elebaşları bu düzenlemenin dışında bırakılıyor. N’ye göre, liderliği dışarıda bırakan bir düzenlemenin sakıncası yok. N, teslim olduktan sonra 15 gün cezaevinde kalmış, sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Mahkemesi hâlâ devam ediyor. Onun durumundaki birçok kişinin ceza almadığını bilerek, kendisinin de ceza almayacağını düşünüyor. “Yeni bir hayat kurmak istiyorum” diyor. “Keşke o yılları hafızamdan silebilsem. Ama bu mümkün değil. Yaşanmamış kabul ederek eğitime kaldığım yerden devam edeceğim. Açıköğretim lisesine gideceğim.” N, maceracı kişiliğinden ve fikirlerini savunmaktan vazgeçmediği için avukat ya da gazeteci olmak istediğini söylüyor. AKSİYON
<< Önceki Haber Kuzey Irak'a sıkışmış bir 'N' hikâyesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER