Kurulların kırdığı hayatlar

Genç yaşlarında sevdikleri mesleklerinden ayrılmaz zorunda kalanların hikayesi...

Kurulların kırdığı hayatlar

Tarih 9 Kasım 2005. Şemdinli’de patlayan bombalar, Türkiye için bir turnusol kağıdı olduğu kadar, onun kaderini de belirleyen sürecin başlangıcıydı. Genç yaşında 14 yıllık kariyeri olan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, meslek hayatına geçtiğimiz hafta noktayı koydu. Hazırladığı Şemdinli iddianamesinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ismi geçtiği için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından meslekten ihraç edildi. Sarıkaya, bankadan çektiği kredi ile 10 bin YTL’ye bir araba satın almış, ödemesine bu ay başlayacakmış. Onun için arkadaşları para toplayarak ödemesini yapacakmış. Hatta, arkadaşları Sarıkaya’ya çocuklarının eğitimi aksamasın diye Ankara’dan bir ev alacakmış. Şaka gibi bu sözler maalesef gerçek. Sebebi ise HSYK kararlarıyla görevden alınan savcının artık herhangi bir kamu görevinde bulunamaması, avukatlık bile yapamayacak olması. Türkiye’de kararlarına karşı yargı yolu kapalı olan kurullar, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) ve HSYK, daha önceki kararlarında benzer mağduriyetlere imza atmışlardı. ‘12 Eylül darbecileri yargılansın’ talebiyle iddianame düzenleyen Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu ile ‘disiplinsizlik’ten dolayı Beykoz Kurtarma Grup Komutanlığı’ndaki görevinden resen emekli edilen Astsubay Metin Özbay, bu isimlerden sadece ikisi. Onların penceresinden kararın hayatlarını nasıl değiştirdiğini dinledik. ‘Sakıncalı piyade’ beş yıldır işsiz Kenan Evren ve darbeciler hakkında düzenlediği iddianameden sonra ihraç edilen Sacit Kayasu, meslekten men edildiği 2000 yılından beri herhangi bir işte çalışmıyor. Büyükçekmece sahilindeki evinde emeklilik günlerini geçiriyor, “Teklif gelse değerlendiririm. Ben gittim birçok yerden arkadaşlar ‘bekle’ dediler. Ben sakıncalı piyadeyim. Birçok kişi ismimden çekiniyor.” sözleriyle de kırgınlığını ortaya koyuyor. Son bir aydır küçük ücretler karşılığında, “Hukuk Gazetesi” isimli aylık gazetede yayın koordinatörlüğü yapıyor, bir yayınevinin de sözleşmelerini düzenliyor. Bu yolla işini kaybedenlerin başvurduğu ticaret için ise, “Param yok ki, neyle ticaret yapacağım? Devlet beni emekli ettiğinde 15 yıllık savcıydım, 15 milyar emekli ikramiyesi verdi.” ifadesini kullanıyor. Kayasu’nun görevden ayrıldığı yıllarda Barolar Birliği başkanı ile görüşmesi olmuş, kanuna rağmen alabilirler mi diye; ancak bu yönde bir cesaret göstermemiş kimse. ‘Hukuk müşavirimiz ol’ yönündeki teklifleri de ‘kanun adamı’ olduğu için, özel şirketlerde kayıtlara düşmeden çalışmayı içine sindiremediği için kabul etmemiş. “Van Cumhuriyet Savcısı’na gösterilen ilginin az bir bölümü bana gösterilseydi burada olmazdım.” diyen Kayasu, iddianamesinden hâlâ vazgeçmiyor. “İddianame gündeme gelsin beni assınlar. Bırakın ihraç etmeyi, idam etsinler. Vatandaşa adaletin işlediğini göstermek istiyorsak o iddianame işleme konulmalıdır.” sözlerini kullanan Kayasu, asker düşmanlığı yapmadığının da altını çiziyor. Çünkü, kayınpederi ve bacanağı albay, dünürü ise astsubaymış. Ferhat Sarıkaya kararını değerlendirirken bunun diğer savcıları baskı altına alacağını belirten Kayasu, Kurul’un kararlarını da eleştiriyor: “Hakkında rüşvet davası olan, çetelerle bağlantılı veya gayri ahlaki yaşantısı olduğu iddia edilen hakimler, savcılar meslekten ihraç edilmedi. Çoğuna kınama cezası bile verilmedi. HSYK bugüne kadar böyle çalıştı.” Profesyonel dalgıç şimdi hırdavatçı Metin Özbay, 1997’de, ordudan resen emekli edilen bir astsubay. 15 yıllık görevini Beykoz Kurtarma Grup Komutanlığı’nda denizci olarak sürdürürken, buradaki görevi sırasında ordudan ilişiği kesilmiş. “Ailem, çocuklarım ve eşim karardan çok etkilendi. Özellikle de eşim. Başörtülü olduğu için kendini suçladı.” diyen Özbay, gelişmeleri tahmin ettiği için çok fazla etkilenmemiş. “Sevdiğim bir işti, mesleğimdi. Askeriyede para ve rütbe için durmuyor insanlar. Bir vatan sevgisi var, yurt sevgisi var. Bunlar önemli şeyler.” ifadesini kullanıyor. Görevden uzaklaştırıldıktan sonra bazı yerlere başvuruda bulunmuş, YAŞ mağduru olduğu için iş vermekten çekinmişler. 3-4 ay hangi işi yapabileceği noktasında kafa yorduktan sonra çevresi ve arkadaşlarının da teşvikiyle Karaköy Perşembe Pazarı’ndaki hırdavatçı dükkanını açmış. 1998 yılından beri sürdürdüğü işinden memnun “İşlerimiz iyi, çekip çeviriyoruz. Şu anda benim durumum, aynı konumdaki pek çok arkadaşımdan daha iyi. Memuriyet kökenli olduğumuz için ticarete girince sıkıntılar oldu; ancak işin içine girdikçe, çalıştıkça öğrendik.” ifadesini kullanıyor. Çubuklu Dalgıç Okulu’nda aldığı eğitimden sonra ordudaki görevini profesyonel dalgıç olarak sürdüren Özbay, şimdi dalamıyor; ancak yüzmeye devam ediyormuş. Ferhat Sarıkaya’nın ihracıyla ilgili olarak da, “Meclis Başkanımız Bülent Arınç gibi düşünüyorum. Savcıya yanlış yapılmıştır.” düşüncesini dile getiriyor. Sivil toplumun ve bireylerin susmasını da içine sindiremiyor: “Halkımız da bu olaya duyarsız, pek sesini yükseltmiyor. Ancak yapılan haksızlık eninde sonunda hepimize tesir edecektir. Yapılan haksızlıklara ses çıkarmayanları da bir gün başka haksızlıklar bulur.” MUSTAFA ERCAN Mazlumder İstanbul Şube Başkanı: HSYK üyelerinden tazminat isteyebilir HSYK kararında ‘şeref ve onur’ vurgusu var. Oradan kişisel tazminat davası açılabilir. Bir milletvekilinin kürsü dokunulmazlığı vardır; ama kişilik haklarına zarar verdiğinde tazminat davasına muhatap olur. Milletvekilleri ile ilgili bu yönde sayısız karar var. Ferhat Sarıkaya’nın yerinde olsaydım HSYK’daki 5 üyeye tazminat davası açardım. Onursuz davrandığı, mesleğin şahsiyetine uygun hareket etmediğini ispat etmeliler. Van Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek hukuka uygun olduğuna hükmediyor. Ancak Sarıkaya, mahkeme kararıyla sabit olan bir iddianameden dolayı hukuksuz olduğu gerekçesiyle ihraç ediliyor. Bu bir paradokstur. HSYK üyeleri hukuk karşısında hesap verebilirler. Hukuk mücadelesine devam etmeli Ferhat Sarıkaya. AİHM’den önce bunu yapmalı. ADNAN EKİNCİ Yeni Hukuk Dergisi sahibi: 70 baro neden açıklama yapmadı? Türkiye’deki yargı sistemi, devletin tekelinde olan, lehinde çalışan, hakimlerini maaş verdikçe memuru sayan zihniyet değişmedikçe böyle devam edecektir. Sarıkaya’ya verilen ceza kabullenilecek bir şey değil. Ama kimse konuşmuyor. 15 barodan açıklama geldi. Nerede 70 tane baro? Mesele ideolojik. Samimi değiliz hiçbirimiz. Hukuki olmadığında herkes hemfikir; ama kılıf buluyorlar. Hukuki değil; ama hak etti diyoruz. Bizim hukukçuluğumuz da sorunlu. Kararı duyduğum zaman sarsıldığımı hissettim. Oradaki savcıyla empati kurmaya çalıştım. Kolu kanadı kırık, omuzları düşmüş bir vaziyettedir. Onun adına ve Türkiye adına üzüldüm. İyilik yaptığını zannediyorlar; ama yapmadılar. Genelkurmay Başkanımız tepki gösterdi, siyasiler geri adım attılar. Yargıyı da korkuttular; ama bu, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarına olmadı. YÜCEL SAYMAN İstanbul Barosu eski Başkanı: Siyasi karardır, hükümet boyun eğiyor Savcı bir iddianame yazmış ve mahkemeye vermiş. Yargılama faaliyeti başlamış. Bu süreçte HSYK’nın yazılan iddianameyi yanlış bulması ve cezalandırılıyor olması verilecek kararın üzerinde baskıdır. Yargılama bittikten sonra hiçbir delil olmadan yaptığı anlaşılırsa o zaman disiplin cezası verir. Kara Kuvvetleri Komutanı ile ilgili olarak Genelkurmay’ın gönderdiği soruşturma iznine ilişkin ret kararı var. Ona karşı da, baskı yaptığı gerekçesiyle, yargı yoluna gidilebilir. Kara Kuvvetleri Komutanı söz konusu olunca, hukuk bazı durumlarda bazı kişilere karşı işlemiyor demektir. Bu, siyasi bir karardır. Bir hükümet istifa etmiyorsa buna boyun eğiyor demektir. Hükümetin de basiretsizliği söz konusudur. İktidara geldiğiniz zaman ne kadar demokrasi rüzgarı estirirseniz estirin, demek ki birileri de gelip tersine rüzgar estirebiliyor. Zaman
<< Önceki Haber Kurulların kırdığı hayatlar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER