Yeni Şafak'tan
Abdülkadir Selvi, BDP'li
Van Belediyesi'nin depremzedelere
yardım kriterlerini '
Kürtçe konuşmuyorsun diye' yazısıyla gözler önüne serdi. Belediye'den yardım isteyen depremzede Kamile Ceye'nin görevlisi tarafından
Kürtçe konuşmadığı için "Git Başbakan'ın versin" dediğini anlatan Selvi,"Bunların arzu ettiği
sistem kurulsa. O bölgeyi
PKK ya da KCK hadi buna BDP diyelim, onların başında olduğu bir yapı yönetse." neler olabileceğini sorguladı.
Selvi, 'Kürtçe konuşmuyorsun diye'
röportaj yapmayan ROJ TV'nin de depremzede Kamile Ceye üzerinden nasıl istismarcılık yaptığını da anlattı.
İşte
Abdülkadir Selvi'nin çarpıcı tespitleri:
Adı Kamile Ceye
48 yaşında 5 çocuk annesi.
İki çocuğu üniversitede okuyor. Bir kızı lise öğrencisi, iki kızı ise Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden yeni
mezun olmuşlar.
Doğunun şartlarını göz önüne getirdiğinizde çocuklarına iyi bir eğitim vermeyi başarabilmiş bir hanım.
Eşi Van'da bir işyerinde çalışıyormuş, depremle birlikte işyeri yıkılmış, o da işini kaybetmiş.
Kamile Ceye Van'ın
Gevaş İlçesi'nden.
Ancak Van merkezde Selim Bey Mahallesi'nde oturuyor.
Depremde evi
hasar görmüş. İlk günler evin bahçesine kurduğu derme çatma kulübede yaşamaya çalışmışlar, yağmur yağıp, bahçeye çamur olunca, çadır bulmanın derdine düşmüşler.
Çamurlu şalvarını çekip Van Belediyesine gitmiş Kamile hanım.
Onun gibi birçok insan yardım alabilmek için belediyenin önüne birikmiş.
Çadır istediğini bildirmiş Kamile Ceye.
Zabıta görevlisi, "Niye Kürtçe konuşmuyorsun" diye çıkışmış.
"Gevaşlı Kürdüm ama o kadar iyi Kürtçe konuşamıyorum. Yanlış bir şey söylerim diye korkuyorum" diye karşılık vermiş.
Kürtçe konuşmadığı için BDP'li Van Belediyesi görevlisi daha da kızmış.
"Git o zaman başbakanın versin" diye kovmuş.
Irkçılığın geldiği noktayı göstermesi açısından çarpıcı bir örnek.
Van'da, Erciş'te kardeşlerimiz deprem felaketiyle karşı karşıya kalmış.
Birinci deprem de 604 vatandaşımız hayatını kaybetmiş.
Van ve Erciş yıkılmış.
İkinci depremle birlikte 40 kişi hayatını kaybetmiş ama bir şehrin psikolojisi bozulmuş.
İmkanı olan Vanlılar şehirlerini terk ediyorlar. Herşeyi geride bırakarak yakınlarının yanına gidiyorlar.
Van'da kalanlar ise bir yandan devam eden sarsıntılarla, diğer taraftan kaybettiklerinin üzüntüsü ile boğuşurken, kışın ağır şartları gelmiş omuzlarına çökmüş.
Felaket içinde felaket...
Ancak kendisini Vanlıların temsilcisi olarak gören Van Belediyesi kendisine müracaat eden deprem mağdurlarının Kürtçe konuşup konuşmamasına bakıyor.
Bu bilgiyi Kamile hanımın Eskişehir'de üniversitede okuyan çocuğu aracılığıyla aldım. Önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Turizm ve Otel İşletmeciliği Yüksek Okulu mezunu olan kızıyla daha sonra ise kendisiyle konuştum.
Hem de her soru kafama takıldığında bir daha aradım. Soy ismini dahi
harf harf kodlattım.
Çünkü inanamadım.
İnsanlığın bu kadar sukut edeceğini düşünemedim.
Van Belediyesi Zabıtası-Ne istiyorsun.
Kamile Ceye-Evim hasarlı. Çadır istiyorum.
Van Belediyesi Zabıtası- Niye Kürtçe konuşmuyorsun Kamile Ceye-Ben kürdüm. Gevaşlıyım. Ama çok iyi Kürtçe konuşamıyorum. Yanlış bir şey söylemekten korkuyorum.
Van Belediyesi Zabıtası- O zaman git başbakanın yardım etsin.
Biran düşündüm. Bunların arzu ettiği sistem kurulsa. O bölgeyi PKK ya da KCK hadi buna BDP diyelim, onların başında olduğu bir yapı yönetse.
Van'da olduğu gibi Hakkari'de ya da Diyarbakır'da hastaneye başvuruda bulunan bir hastanın Kürtçe konuşup konuşmadığına mı bakacaklar. Örneğin Kamile Ceye gibi Kürtçe konuşmuyorsa ona sağlık hizmeti vermeyecekler mi?
Eğitim için okula başvuruna Kürtçe şartı koşup, bilmeyenin kaydını yapmayacaklar mı? Belediye'de işi varsa görmeyecekler mi?
Bu zihniyetin tek parti devrinden, insanların Türk olup olmadığı için kafa tasının ölçülmesini esas alan Atsız zihniyetinden,
Güneş Dil Teorisi saçmalığından ne farkları var. O zaman bu bir devlet politikasıydı. Bugünkü PKK terörüne o zihniyetler kaynaklık etti. Peki Kürt halkı adına mücadele verdiklerini söyleyenlerin, onlardan farkı ne?
Kamile Ceye sadece BDP'li Van Belediyesi görevlilerince horlanmamış.
Et Balık Kurumu tesislerind
e devletin
kriz masası var demişler. Ciddi bir muhatap bulamamış. Buldukları da kaydını almış, sen git yardım geliyor demişler ama ne gelen olmuş ne de giden.
En son
Vali yardımcısının huzurunda sinirleri boşalıp ağlamaya başlamış.
Bir de Belediye'nin arka tarafından yardım almak için koşuştururken, İstanbul'dan arayan kardeşinin sesini duyunca başlamış hüngür hüngür ağlamaya.
Kürtçe konuşmuyorsun diye röportaj yapmayan TV kanalı, ağlarken görüntülerini çekmiş ve "Vanlı
Kürtler ağlıyor"diye haber yapmış.
O kanal kim mi?
ROJ TV.
Hem Kürtçe konuşmuyorsun diye yardım yapma hem de ağlıyor diye haber yap.
İstismarın böylesi. Sadece "Kimse Yok mu "derneğinden
kurban payı alabilmiş kendisi ve engelli annesi için. Kamile Ceye'nin başına gelenler aslında binlerce Vanlı kadın ya da erkeğin dramından farklı değil. Van'da sorunlar dağ gibi.
Eğer bu kış Van'da ya da başka şehirlerde konut sorunu çözülemezse, felaket her an bir trajediye dönebilir.
Hani arama kurtarma ekipleri enkaza kulaklarını dayayıp, "Sesimi duyan var mı?" diye bağırırlar ya, Kamile Ceye'nin dramını da ona sayın.