'Kürtçe Ezan'a tepki büyüyor

Kürt vatandaşlar, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşanan 'Kürtçe ezan' provokasyonundan ve 'Xwade mazine' faşizminden ziyadesiyle rahatsız

'Kürtçe Ezan'a tepki büyüyor

'Milli Şef' İsmet İnönü döneminin tek parti diktası altında 'Tanrı Uludur' şeklinde zorla okutulan ezan, yeni bir faşist anlayışın tehdidiyle karşı karşıya. ORHAN TURAN - YENİ ŞAFAK Camileri protesto ederek sokakta cuma namazı kıldıran BDP'nin şimdi de 'Kürtçe ezan' provokasyonuna imza atması, dini duyarlılığı yüksek olan bölge halkının inanç değerlerine bir saldırı olarak algılandı. Terör örgütü PKK'nın geçmişte Kur'an-ı Kerim eğitimi veren medreselere yönelik saldırılarının benzerini son günlerde İHL öğrencilerine yöneltmesi de örgütün ve BDP yönetiminin, ideolojisini 'din düşmanlığı' üzerine kurduğu görüşünü doğrular nitelikte. PKK'nın baskı ve saldırıları sonucu birçok medrese kapandı; çocuklara din ve Kur'an öğreten, bölgenin dini duyarlılığında önemli rol alan medrese hocaları da ölüm tehditleri karşısında başka bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Cami dışında cuma namazı ve Kürtçe ezan çıkışı, PKK'nın silahla ve şiddetle varmak istediği hedeflere BDP'nin sivil görünümlü taktiklerle varması şeklinde değerlendiriliyor. BİREYSEL BİR PROVOKASYON DEĞİL Bölgedeki gelişmelerle yakından ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının yöneticiler ve kanaat önderleri, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesindeki 'Kürtçe ezan' çıkışının bireysel bir provokasyon olmadığına, parti ve örgüt yönetimi tarafından benimsenen bir politika olduğuna dikkat çekiyor. Uzmanlar kendisine karşı en büyük engeli 'din' olarak gören ve Marksist-Leninist bir dünya görüşünü benimseyen PKK'nın bu tür hareketlerle İslami değerleri istismar etme taktikleri geliştiğini belirtti. TEK PARTİ CHP'SİNİ HATIRLATIYOR "Kürtlerin dini Zerdüştlük'tür", "medreseler gericilik odağıdır", "camiler ve resmi imamlar halkı asimile ediyor" gibi söylemleri yıllardır dile getiren PKK ve BDP çevrelerinin dindar kesimlere yönelik saldırılarını şiddete dönüştürmesi, bir dönem CHP yönetiminin medreselere ve dini değerlere karşı uyguladıkları sistematik baskıları ve 'Türkçe ezan' uygulamasını çağrıştırıyor. Uzmanlara göre BDP ve terör örgütü, 60 yıl önceki CHP zihniyetini aynen taklit ediyor. Örgüt gerçek yüzünü gösteriyor Batman Mustazaf-Der Genel Başkanı Abdurrahman Cens: "Burada olanları, buradakilerden daha iyi bilen yoktur. Kürtçe ezan meselesi çok önemli değil. Bakınız Türkiye'de hiç kimsenin haberdar olmadığı gerçeklerden haber vereyim size... Hakkâri'de geçen 5 Mayıs'ta Mustazaf-Der Şube Başkan Yardımcısı Ubeydullah Durna'yı örgüt katletti. Kimsenin haberi yok. Dernek Başkan yardımcımızı önce yakmak istediler. Kendisi çatıya çıktı, çatıda kurşun yağmuruna tuttular. Buradaki İslami ve insani çalışmalardan dolayı rahatsız oldular. Geçen hafta Mavi Marmara için düzenlenen panelde anons aracımıza saldırdılar. Kutlu Doğum Haftası için hazırlanan afişleri, astığımız her yerden toplattılar. Bu afişleri camlarına asan esnafın camlarını kırdılar. Örgüt burada bizi sindirmeye çalışırken, ülke genelinde İslam'ı istismar ediyor. Bakın 26 Haziran'da Susa katliamının yıldönümü olacak. Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 26 Haziran 1992'de Susa Camii'nde, 11 Müslümanı kurşuna dizen bu zihniyeti Türkiye yakından tanımalı." En büyük engel din olduğu için Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya: "PKK'nın bölgedeki amaçlarına ulaşma konusunda önündeki en büyük engel İslam ve Müslümanlardır. Bu engeli ortadan kaldırmak için izledikleri yol da ikili siyasettir. Bu siyaseti biz Kurtuluş Savaşı yıllarından başlayarak tek parti hükümetinin sonlandığı döneme kadar Türkiye yakın tarihinden de tanıyoruz. Aslında dine düşman olan PKK, amacına ulaşmak için İslam'ı istismar ediyor. Gelişim süreci ve kuruluş ideolojisi anlamında Türk milliyetçiliğiyle arasında hiçbir fark yok. Tek parti döneminde halkın yaşadığı sıkıntıları doğudaki vatandaşlar şimdi de yaşıyor." PKK, halkı mecaraya sürüklüyor Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal: "BDP'nin bunu en üst düzeyde yalanlamış olması çok önemli bir şey, genel merkezin inisiyatifi dışında taşra yönetimi böyle bir şey yapmış olsa bile, üst düzeyde kesin dille yalanlanmasını önemsiyoruz. Böyle bir şey olmuşsa, bu bize bir dönem Türkiye'de uygulanan ulusçuluk sürecinden, bugün PKK'nın da geçtiğini gösterir. Milliyetçilik ve benzer davranışları baskıyla uygulamak isterse halkı benzer maceralardan geçiriyor." Başlarını açsın diye genç kızları zorluyorlar Sosyolog Müfid Yüksel: "PKK'ın ne tür bir baskı uygulayacağını kestirmek zor değil. Şu anda örgüt ve yandaşları etkin oldukları köylerde 18 yaşından büyük kızları başı açık olmaya zorluyorlar. Bu konuda ciddi bir baskı uyguluyorlar. Dine karşı acımasız bir düşmanlık içerisindeler. Tüm bunlar aslında örgütün Stalinist-Marksist geçmişini de ortaya koyuyor. Marksist-Leninist sistemden beslenen bu kimseler her ne kadar bugün bunu benimsemediklerini söyleseler de uygulamalarıyla Marksist-Leninist bir bakış açısına sahip olduklarını ortaya koyuyorlar. Çünkü bunlar dini afyon gibi gören, özellikle Müslümanlığı, Kürtleri gerileten, Kürtleri başkalarına esir kılan, Kürtlerin özgürlüğünü kısıtlayan bir şey olarak görüyorlar. Bu temel varsayımdan hareketle bu uygulamaları yapıyorlar." BDP 'Milli Şef' özlemi içinde Mehmet Metiner: "Bölgede yaşanan olaylar aslında örgütün ve BDP'nin tek parti ve Milli Şef özlemi içinde olduklarını gösteriyor. BDP, şu anda Kemalizm'in Kürt versiyonu yani Kürtlerin CHP'si olarak işlev görüyor. Nasıl ki 1930'da devlet, yeni bir toplum inşa etmek için ezanın dilinden ibadet hanelere varıncaya kadar müdahale etmeyi gerekli gördü ise ve dinin sadece devlet hayatında değil toplum hayatından da sökülüp atılması gereken bir ura benzeten Recep Peker laikçiliğine sarılıyordu ise, BDP de aynı anlayışı esas alıyor. Bir yandan kendine ait bir 'diyanet işleri topluluğu' oluşturarak dini kullanmak istiyor, bir yandan da ideolojik genlerinde var olan din karşıtlığını Kürt halkı üzerinde uyguluyor. Her şeyi Türkleştirmek yerine her şeyi Kürtleştirmek mantığını yerleştirmeye çalışıyor. Kürk halkı buna asla onay vermeyecektir. Aslında BDP'nin arkasında silahlı bir güç olmamış olsa BDP'nin bölgede siyaset yapma şansı bile olmaz. Ama ne yazık ki hâlâ bölgede BDP'yi besleyen vasat da olsa bütünüyle ortadan kalkmamış bir güç var. Bu gücün ortadan kalkmasını istemiyorlar, direnç gösteriyorlar. Çünkü arkalarındaki bu güçle korku imparatorluğu oluşturmaya çalışıyorlar. BDP'nin ezanı Kürtçeleştirme saygısızlığı dine ve inanca müdahale anlamına gelebilecek tek parti ve milli şef özlemcisi Stalinist zihniyetine Kürt halkı fazlasıyla tepki koyacaktır. İmam Hatip yurdunu yakmalar... Medreselere saldırmalar... İmam öldürmeler... Bunlar aslında faşizmin Kürt versiyonudur. Kürt halkı bunu görüyor. Kendi iradesi üzerine silahla ipotek koymaya çalışan ceberut gücün asıl amacını görüyor. Ama maalesef bölgede silahlı bir güç var, güce dayalı bir vesayet var, bunu kırmak da sanıldığı gibi kolay değil. Ama Kürt halkı giderek bunların zihniyetini anladı. Bunların Ergenekoncu güç odaklarına hizmet eden taşeron örgüt olduğunu gördü. Tahammülsüzlüklerinin hat safhaya ulaşmasının sebebi de budur. Kürtçe ezanı da herkesin gözü önünde yapmaya cesaret edemiyorlar. Çünkü Kürt halkının tepkisinin sert olacağını biliyorlar" Türk ırkçılarını örnek alıyorlar Sosyolog Yazar Ali Bulaç: "Kürtçe ezan okunmasını garip karşılamam, çünkü Kürt milliyetçiliği Türk milliyetçiliğini örnek alıyor. Kürtlerde elde başka örnek olmadığından Türklerin bir dönem uyguladığı milliyetçiliği takip edecektir. Yani dolayısıyla Türkiye'de 18 yıl ezan Türkçe okutulduysa belki Kürtlerde hakim olduklarını düşündükleri yerlerde Kürtçe ezan okutacaklardır. 1930'lu yıllarda Anadolu'da yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar ve Çerkezler Türk milliyetçiliğinden ne çektiyse bir kere daha Güneydoğu Anadolu halkı şimdi aynı şeyi Kürt milliyetçilerinden çekeceklerdir. Aslında bölgede yaşanan son olaylarda BDP'ni dindar Kürt seçmenin hassasiyetini göz önüne alarak aday göstermesi arasında bir çelişki var. Hem aday göstermede muhafazakar kitleyi dikkate alıp Altan Tan gibi adaylar göstereceksin, bir yandan da İmam Hatip öğrencilerine saldıracaksın. Kürt halkının ana gövdesi dindar muhafazakar hayat yaşayan insanlardır. Kürt halkı Türkiye'de seçimlerin olduğu günden beri her zaman dindar muhafazakâr partilere oy vermiştir. Kürt halkının yaşanan son olayları tasvip ettiğini sanmıyorum." Umarım seçimlerden sonra da devam etmez İmam-Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği ÖN-DER Genel Başkanı Hüseyin Korkut: "O bölgedeki siyasi yapılanmayı araç olarak kullandığı çok açık. PKK ile ne alakası var Cuma namazlarının... Tamamen bir istismar var. İHH'lı öğrencilerle alıp veremedikleri ne... Tamamen siyasi projeksiyonları için bu tutumu sergiliyorlar. Ümit ediyoruz, seçim atmosferi gereği yapılıyor olsun. Eğer seçimden sonra da devam ederse Türkiye için sıkıntılı bir süreç olacaktır. PKK Doğu ve Güneydoğu'daki insanların çoğunun dindar olduğunun farkında... İslam kardeşliğini pekiştiren tek şey din... İşte PKK bu birliktelik unsurunu kendi lehine çevirmeye çalışıyor."
<< Önceki Haber 'Kürtçe Ezan'a tepki büyüyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER