Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Avrupalıların
Kürt kökenli vatandaşları adeta
azınlık gibi gördüğünü söyleyerek, ''
Hayır, azınlık değiller onlar. Kürt kökenli vatandaşlarımıza, 'Siz azınlıksınız' dediğiniz zaman sizi
tekme tokat dışarı atar. Çünkü onlar bizim asli unsurlarımız, asli yapımızın içerisinde onlar'' dedi.
Başbakan Erdoğan,
İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde, ''AB ve
Türkiye'' konulu toplantıda soruları yanıtladı.
Erdoğan, Türkiye'nin NATO ve AB güvenliği açısından önemi konusundaki bir soru üzerine, NATO'nun, atacağı adımlarda Türkiye'yi çok iyi anlamak durumunda olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Çünkü Türkiye, NATO için sıradan bir
ülke değildir. Adeta NATO'nun olmazsa olmaz ülkelerinden bir tanesidir; geçmişi itibarıyla aynı noktada olan ve ikinci en önemli güç konumundadır NATO içinde. Şu ana kadar dünyada attığı bütün adımlarla, bunun ta eski dönemlerini,
demir perde dönemlerini düşündüğümüzde o bölgelerde NATO'nun adeta en önemli gücü Türkiye'ydi ve Türkiye o gün nasıl görevlerini icra ettiyse şu anda da aynı kararlılıkla değişik ülkelerde bu görevini icra etmektedir, bundan sonra da edecektir.
Tabii şimdi NATO, AB, uluslararası güvenlik konusunda burada bazı takıntılarımız var, sıkıntılarımız var. Bunları kendileriyle de konuştuk, görüştük. Bunları karşılıklı anlayış içerisinde yapmamız lazım ama bize kalkıp da farklı dayatmalar getirirseniz, kusura bakmayın. Çünkü Türkiye'nin, AB sürecinde
Güney Kıbrıs'ın bloke etmesiyle önünü kesiyorsunuz ama NATO'daki şeylere geldiği zaman Türkiye'nin veto etme yetkisine müdahale etmeye kalkıyorsunuz. Biliyorsunuz bununla ilgili yapılmış birçok anlaşmalar var, 'Bu anlaşmaların gereği neyse biz o anlaşmalara uyarak yine süreci devam ettiririz' dedik. Bunu son
Münih Zirvesi'nde de çok açık, net ortaya koyduk.''
-''TEK DEVLET, TEK BAYRAK, TEK VATAN''-
Bir katılımcının, ''
Almanya ziyaretinizde 'Asimilasyon insanlık suçudur' dediniz. Şanlıurfa'da da 'Tek devlet, tek
bayrak, tek vatan' dediniz'' sözleri üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
''(Asimilasyon bir insanlık suçudur) ifademi sordunuz. Bunun önünü ve arkasını iyi görmemiz lazım. Ben entegrasyonu savunan birisiyim. Almanya'daki konuşmamda da 'Entegrasyon konusunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak ne gerekiyorsa bunu yapmamız gerekir. Almanya'daki 2.7 milyon Türk, Almanca dilini konuşmalı, bulunduğu toplumla uyum içerisinde olmalıdır ve buna yönelik de ne yapmamız gerekiyor biz bunu yapmaya hazırız' dedik.
Ancak asimilasyona gelince... Hiçbir insandan, hiçbir toplumdan kendi dilini, dinini, kültürünü, geleneklerini yok etmesini, onları terk etmesini isteyemezsiniz. İsterseniz, bu bir insanlık suçudur. Bu ifadelerin bugün de arkasındayım, aynı şeyi yine söylüyorum ama entegrasyon noktasında tam aksini destekliyorum, entegrasyonun her zaman yanındayım.
Ülkemde yaşayan İsveçli herhangi bir misafirimizden veya yerleşenimizden biz kalkıp da 'Sen İsveç'teki kültürünü, geleneklerini bırak'... Böyle bir şey deme hakkını ben kendimde bulamam. Bunu en yanlış husus olarak görürüm. Benim Almanya'da söylediğim bu.
Diğer noktaya gelince, tek ülke, tek millet, tek bayrak, tek devlet... Bundan daha
doğal ne olabilir? Hangi ülke bunun aksini iddia edebilir? Hangi ülke kendi ülkesi içerisinde, soruyorum sizlere, tek ülke değil bu ülke çift ülkedir diyebilir? Bu ülkenin çift bayrağı vardır diyebilir mi? Veyahutta burada çift devlet var diyebilir mi? Veya İsveç'te çift vatan vardır diyebilir mi?
İsveç tek vatan, İsveç'in tek bayrağı vardır, İsveç'in tek milleti vardır. Başkası varsa ben bir yanılgı içerisinde olabilirim.
Eyalet sistemi falan olabilir, onlar ayrı şeyler. Onlar eyalet bayraklarıdır ama yine de merkezin bayrağı ile eyalet bayrağı orada yan yanadır ama uluslararasında eyalet bayrağı değildir temsil eden. Nedir? İsveç'in kendi bayrağıdır. Bunu da lütfen bu şekilde anlayın. Bu noktada da bu dört tane kavramın arkasındayız.''
-''ETNİK VE DİNSEL MİLLİYETÇİLİĞE KARŞIYIZ''-
Etnik milliyetçiliğe karşı olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında asla etnik milliyetçilikten yana değiliz. Herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu savunmalı ama kendi etnik kimliğine de kimse müdahale etmesin diyoruz. Bölgesel milliyetçiliğe de karşıyız. Ülkenin 780 bin kilometre karesinin tamamı aynı çağdaş,
modern devlet imkanlarına kavuşmalıdır. Aynı şartlara, alt yapı, üst yapıya kavuşmalıdır.
Dinsel milliyetçiliğe de karşıyız. Ülkemde halkımın yüzde 99'u Müslüman'dır ama bunun dışında
Hristiyan,
Musevi olanlar da var. Hristiyan vatandaşımın da Musevi vatandaşımın da inancı, yaşama güvenliği bizim teminatımız altındadır. Bu hizmeti vermek, bunların o güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir. Şu ana kadar bunları yerine getirdik, getiriyoruz, atılması gereken birçok adımları da attık.''
Vakıflar Yasası'nın çıkarıldığını anımsatan Başbakan Erdoğan, yasada yaptıkları değişikliklerle daha önceden imar planlarında cami olarak geçen ibadethaneleri mabet şekline dönüştürdüklerini belirtti.
-TCK'NIN 301. MADDESİ-
Erdoğan, TCK'nın 301. maddesinin yeniden yazım çalışmalarının
Adalet Bakanlığı tarafından olgunlaştırıldığını belirterek, ''Bu konuyu Türkiye-AB ilişkilerinin gündeminden en kısa sürede düşüreceğiz. Türkiye AB'yi zayıflatmayacak, güç katacaktır. Biz aslında lütuf beklemiyoruz. AB müktesebatı içerisinde ne varsa, bizden de o istensin'' diye konuştu.
-''ONLAR BİZİM ASLİ UNSURLARIMIZ''-
Başbakan Erdoğan, ''Terör barışçıl yöntemlerle çözülmeli, askeri yöntemlerle değil'' ifadeleri üzerine, olayın sadece askeri ve güvenlik boyutu olmadığını, siyasi, diplomatik,
ekonomik, sosyal,
psikolojik boyutları olduğunu ve şu anda hükümetin konuyu bu boyutların tümüyle ele aldığını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bütün bu boyutları çalıştırıyoruz ama karşınızdaki insan silahlı. Operasyonel imkanlar kullanıyor, operasyonel güç kullanıyor. Siz bu operasyonel güce karşı ne yapacaksınız? Ne diyebilirsiniz? İsteklerini, taleplerini, zaman zaman bunlar adına konuşanlar dile getiriyor. Bunlar hiçbir ülkede, kimseden istenmeyen şeyler. Bunları görmemiz lazım. Ben
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bu tür taleplerin yerine getirildiğini görmedim. Kaldı ki onlar ülkemizde bir azınlık hukukuna tabi değiller, onlar ülkenin asli insanlarıdır. Benim Kürt kökenli vatandaşlarımı istismar edenler var, bunları da lütfen iyi takip edin.
Az önce de bir toplantıdaydım, buna benzer bir şey gündeme geldi. Adeta Kürt kökenli vatandaşlarımızı azınlık gibi görüyor Avrupalı. Hayır, azınlık değiller onlar. Kürt kökenli vatandaşlarımıza, 'Siz azınlıksınız' dediğiniz zaman sizi tekme tokat dışarı atar. Çünkü onlar bizim asli unsurlarımız, asli yapımızın içerisinde onlar.''
Başbakan Erdoğan, bölgede partisinin açık ara birinci parti olduğunu ifade ederek, partisinin milletvekilleri arasında 70'e yakın Kürt kökenli milletvekili olduğunu, 24 kişilik Bakanlar Kurulunda ise 4 Kürt kökenli bakan bulunduğunu belirtti. Erdoğan, ''Biz de böyle bir ayrım söz konusu değil. 81 vilayetin 80 tanesinden milletvekili çıkaran tek parti biziz. Niye? Ayrım olmadığı için'' dedi.
Türk
boğazlarında
kirlilik olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine ise Başbakan Erdoğan, boğazı kullanan gemilerin atıklarıyla çok ciddi mücadele ettiklerini kaydetti. Başbakan Erdoğan, tankerlerin boğazdan geçişinin azaltılarak yok seviyesine getirildiği anda boğazların sağlıklı hale getirileceğini, bu çerçevede
Bakü-
Samsun-
Ceyhan ve Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol
boru hatlarının çok büyük önem taşıdığına işaret etti. Erdoğan, ''Boğaz, 5 yıl,10 yıl öncesine göre çok daha
temiz konumdadır. Daha da iyi olması gerekir'' dedi.
''AB sürecinde Türkiye'nin sabrı ne kadardır?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Sabrın sonu yoktur. Çünkü sabrın sonu selamettir diyoruz. Okey?'' dedi.
(AA)