Paris'te toplanacak Meclis'te yarın oylanacak
Kürt raporunda çarpıcı tespitler bulunuyor.
Araştırma,
terör örgütü
PKK'nın, Doğu ve Güney
doğu'da gerçekleştirilmek istenen reformlara karşı çıktığını ortaya koyuyor. Ayrıca DTP'nin PKK'nın etkisinde olduğu ve söylemleriyle provokasyona yol açtığı dile getiriliyor. 22 Temmuz'da
AK Parti'nin
bölgede yüzde 50 oy aldığına dikkat çekilen çalışmada, bunun "
Kürtlerin büyük bir kısmının ayrılıkçı olmadığı ve
Türkiye'nin parçası olmak istediklerini gösterdiğine" vurgu yapılıyor. Türkiye'nin içinden geçtiği dönem için "Ülke, hayati bir kavşakta, cumhuriyet tarihinin belirleyici bir noktasında bulunuyor" yorumunda bulunan raporda,
Avrupa'nın PKK ile mücadelede daha fazla Türkiye'ye
destek vermesi talep ediliyor. Sonuç bölümünde, PKK'nın
tasfiye imkanını araştırmak için BAB ve AB Ortak Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana'ya görev verilmesini
tavsiye ediyor. Raporu hazırlayan
İngiliz parlamenter Robert Walter,
Ankara'da Genelkurmay'la da görüşmelerde bulunmuş.
Batı
Avrupa Birliği (BAB) ve Avrupa
Güvenlik ve Savunma Meclisi, "Türkiye'de yaşayan Kürt kökenlilere, kültürel kimlik isteklerinin gizli ayrılıkçı bir ajanda amaçlı olmadığını Türk
halkına gösterme ve bu iddialarını barışçıl yollarla devam ettirmeye yönelik önlemler alma" çağrısında bulunuyor. Raporda Kürt sorunuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuluyor:
DTP'nin, bölge meclisleri ve bölge hükümetleri aracılığıyla istediği "
demokratik özerklik" ve PKK üyeleri için istediği af üzerine kurulu
iletişim stratejisi ve PKK üyeleri için af istemesi Türkleri son derece provoke ediyor. Bu tür uzun vadeli vizyonlar milyonlarca Kürt'ün günlük hayatında hiçbir işine yaramıyor. İmkansız istenerek, mümkün olacak olan imkansız kılınıyor. Türkiye gibi üniter
ülkelerde, bölgesel özerklik denemeleri için fazla yer bulunmuyor.
Ankara,
Diyarbakır ve
İstanbul'daki görüşmelerden sonra elde edilen kanı; Türkiye zor bir döneme doğru gidiyor. Halk, gittikçe bölünüyor. Durum, PKK'nın terör ve
propaganda eylemlerinin yükselmesiyle daha da kötüleşiyor. PKK'nın, eylemlerde öldürülen üyelerinin Kürt köylerindeki
genç kadın ve erkeklerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, burada gördüğümüz olay, adı konulmamış bir
iç savaş. Fakat bunu böyle görmüyor. Türkiye'ye göre, saldırıları düzenleyenler uluslararası
toplum tarafından
terörist grubu olarak görülen bir örgütün üyeleri ve bu
terör örgütüne karşı savaşanlar da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üyeleri.
BAB ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Meclisi, Türkiye'nin PKK terörizmine karşı mücadelesinde destek verecek ve meşru güvenlik çıkarlarını ciddiye almaya devam edecek. Bundan dolayıdır ki, AB üyesi ülkeler, PKK ile ilgili yasadışı faaliyetlerle mücadele etmek için önlemler almalı ve
Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'ne PKK'nın bölgedeki hareket özgürlüğünü kısıtlaması çağrısında bulunmalılar. Fakat, Kürtlerin daha fazla kültürel ve kimliklerinin tanınması taleplerine başarılı bir
cevap verebilmek için başka önlemler de alınabilir. Terörizm ve Kürt kültürel kimliği aynı şey değil, ama bir madalyonun iki yüzü olabilirler. Son askerî operasyonların, bölgeye yönelik
ekonomik ve sosyal önlemlerle birlikte gitmesi, Türk hükümetinin bunu anladığını gösteriyor. Terör eylemleri, tamamen canice fakat bu, terörün aynı zamanda hissedilen bir adaletsizliğin sonucu olduğunu yok saymaz.
Hükümet, Kürtler ve teröristler arasında bir çizgi çekmekte kararlı. AK Parti'nin
Güneydoğu bölgesinde desteğini artırmasının nedeni bu. Fakat PKK, hükümetin sosyal ve ekonomik
gelişim politikalarına, Kürtler arasındaki desteğini düşüreceği endişesiyle karşı çıkıyor. Avrupa Birliği ile müzakere sürecinde hükümet, Kürtleri PKK'dan uzaklaştıracak çalışmalar yapıyor. PKK'nın içerisinde, bu reformların başarısını çıkarlarına aykırı gören güçler var. Türkiye, tarihî bir kavşakta. Bir yandan Türklerin çoğu, merkezi hükümetin ülkenin sosyal gerçeklerine uygun bir şekilde cevap verememesinden dolayı mutsuz. Siyasetçilerin çoğu ve askerî ve güvenlik uzmanları, terörizm sorununun sadece askerî araçlarla çözülemeyeceğini kabul ediyor.
Malî destek AB ülkelerinden
PKK, bazı AB ülkelerindeki; zorla para toplama, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi
kanun dışı faaliyetlerden gelen mali kaynaklardan yararlanıyor. Avrupa'da PKK'ya karşı mücadele edilmediği yönündeki
algı, Türklerin AB'ye güvenmemesine ve şüpheyle bakmasına neden oluyor. Türklerin çoğu, başka yerlerdeki terörle mücadelede diğer ülkelerle birlikte çalışan Türkiye'nin müttefikleri tarafından PKK ile mücadelede yalnız bırakıldığını düşünüyor. Türkiye'nin PKK terörü ile mücadelesinde her türlü desteğe ihtiyacı var.
Ergenekon şüphesi
Temmuz ayında İstanbul'da meydana gelen 17 kişinin öldüğü
bombalama olayı, Türk kaynaklarına göre PKK tarafından gerçekleştirildi. Fakat PKK bunu yalanladı. Terör saldırılarının başka aktörler tarafından da işlenmiş olma ihtimali bulunuyor. Geçmişte insanların öldürülmesi ve bombalamalarla ilgili karanlık Ergenekon grubundan şüphelenildi. İstanbul bombalamalarıyla aynı zamanda, hükümet,
darbe planı yapmakla suçlanan Ergenekon grubu üzerine gitti.
BAB ve AB'ye öneride bulunuluyor:
AB ülkeleri, kendi topraklarında PKK ile mücadelede daha aktif ve daha gayretli olmalı. Özellikle, PKK'ya insani ve mali destek kazandırmak amacıyla yürütülen kanun dışı faaliyetler ve PKK propagandası yapan yayınlar dikkatle takip edilmeli. Kuzey Irak'ta Bölgesel Kürt Yönetimi, PKK terörüne karşı mücadelesinde desteklenmeli. Türkiye, PKK terörü ile mücadele ederken orantısız güç kullanmamaya çağrılmalı. Kürtler, daha fazla kültürel hak talep ederken Türk halkına gizli bir ajandaları olmadığını göstermeye davet edilmeli. AB, Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi ve Batı Avrupa Birliği'nin Genel Sekreteri Javier Solana'ya PKK'nın tasfiye edilmesinin araştırılması yönünde misyon verilmeli.
DTP'lilerin tuhaf tespiti de raporda yer aldı
Kürtlerin siyasetteki temsili sınırlı. 550 milletvekilinden 20'si DTP'ye bağlı ve Kürt yanlısı olarak düşünülüyor. Fakat, AKP başta olmak üzere başka partilerde de Kürt asıllı vekiller var. DTP üyeleri, son terör saldırılarını kınamaları yönünde
baskı altına girdi, fakat kınamadılar. DTP'lilerin, siyasi desteklerini kaybedecekleri endişesiyle bunu yapamayacakları söyleniyor. DTP'li vekillerin çoğunun PKK ile bağının olduğu varsayılıyor. Fakat, uzmanlara göre DTP'nin PKK'nın lider kadrosuna ulaşmak için bir kanal olması zor. Çünkü etki varsa bile DTP, PKK'yı değil, PKK DTP'yi etkiliyor. Raportörün Ankara'da buluştuğu DTP'li parlamenterler, PKK'nın, 1980 askerî darbesine tepki olarak doğan "29. Kürt isyanı" olduğunu iddia ediyorlar. DTP'nin bu zayıflığı, Türkiye'nin
Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerini güçlendirme ihtiyacı hissetmesinin diğer bir nedeni.
Rapor Türkiye hakkında iki
senaryo çiziyor
İyimser senaryo: AK Parti, Türkiye'yi hızlandırılmış bir reform sürecine sokmayı başarıyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkiler gelişiyor. PKK eylemlerini sürdürse de saldırılar sınır bölgelerinde kalıyor, şehirlere yayılmıyor. 2009
Mart seçimleri, AK Parti'nin Kürtler arasındaki güçlü desteğini teyit ediyor. Türkler ise Kürtlere daha fazla kültürel haklar veriyor. Bölgede PKK'ya halk desteği çok düşük seviyelere inerken
Tahran,
Erbil ve Ankara arasındaki
işbirliği PKK'yı askeri açıdan iyice zayıflatıyor.
Karamsar senaryo: AK Parti reformları gerçekleştirecek gücü bulamıyor. AB'nin büyük ülkelerinin AB üyeliğine
soğuk baktığını gören Türkiye'nin cesareti kırılıyor ve giderek içine kapanıyor. Türkiye'ye özgü politikalar isteyen bir neo-ulusalcı dalga, ülkeyi kaplıyor. Kürt
seçmenin AK Parti'ye güveni kalmıyor ve mart seçimlerinde oyunu PKK'ya yakın adaylara veriyor. Özellikle şehirlerde PKK saldırıları artıyor. Türk ordusu, operasyonlarını başlatıyor ve
olağanüstü hal ilan ediliyor.
AB ve ABD'nin desteği, Türk ve Kürt tarafların sabrı ve soğukkanlılığıyla karamsar senaryo önlenebilir. Belirsizlik,
İran ve Bölgesel Kürt Yönetimi'nin içindeki yağmacılardan kaynaklanıyor.
AK Parti, Kemalist ile Kürt seçmen arasında kaldı
Geçtiğimiz yılki seçimlerde Kürt seçmenin oyunu almayı başaran AK Parti'nin, mart ayında yapılacak olan seçimlerde, 2007'deki gibi başarılı olamayabileceği ileri sürülen raporda AK Parti'nin "Geleneksel Kemalist değerlere bağlı Türk seçmenler tarafından kabul edilir kalma ve Kürt seçmenlere çağrısını devam ettirme arasındaki zor muvazenede" durduğu belirtiliyor.
Batı Avrupa Birliği
Genel sekreterliğini, 1999 yılından bu yana AB Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın yaptığı Batı Avrupa Birliği, 1948 yılında
Brüksel Anlaşması ile kuruldu. Bir
savunma ve güvenlik örgütü olarak kurulan Birlik, bir konsey ve meclisten oluşuyor. Birlik üyeleri, 2000 yılından bu yana örgütün operasyonel işlevlerini, Avrupa Ortak Savunma ve Dış Politikası bünyesine aktarmaya çalışıyor. Birlik'in meclisinin hazırladığı raporların bağlayıcı özelliği bulunmuyor.
ZAMAN