Geçtiğimiz hafta
Pakistan ve
Afganistan liderleri
Türkiye'nin öncülüğünde sorunlarını çözmek için Ankara'da bir araya geldiler. Gündemin yoğunluğundan bu girişim hak ettiği yeri bulamadı medyada. Dün Mısır'da önemli bir toplantı başladı; fakat kamuoyunun böyle bir zirveden haberi yok. Oysa "Irak'a Komşu Ülkeler Toplantısı" Türkiye'nin projesiydi. Şimdi Irak'ın geleceği tartışılıyor Mısır'da; ancak Türkiye'nin ağırlığı hissedilmiyor. Vakıa, toplantıya
Devlet Bakanı Mehmet Aydın katılıyor; ancak Türkiye 'komşu
ülkeler' için
seçim sürecine girmiş, gece yarısı muhtırası almış, siyasî didişmelerden kafasını kaldıramayan bir ülke görüntüsü veriyor. Yazık, hem de çok yazık!
Ne zaman bu ülke derlenip toparlansa ve dünya dengelerinde varlığını hissettirir hale gelse, tuhaf şeyler olur ve ülke kendi içine kapanır. Düşünün bir süre önce Kerkük'ün statüsünü tartışmıyor muyduk?
Kuzey Irak'ta yeni bir devletin varlığından, onun Türkiye'yi olumsuz etkilemesinden bahsedilmiyor muydu? ABD işgali altındaki Irak'ta
referandum takvimi işliyor. Şu anki
gündem referandumla ilgili kaygıları çoktan unutturdu. Türkiye 'muhtırayı', 367'yi,
Anayasa Mahkemesi'ni vs. konuşurken etrafımızda önemli ve geri dönülmez hadiseler yaşanıyor. Bugün, siyasi sorumluluğunu bir kenara itip şımarık çocuk pozlarında megaloman sataşmalarla
ekran zevkini tatmin etmenin, bununla güya muhalefet yapmanın zamanı değil. Yakın
siyaset tarihimiz içi boş ideolojik kavgaların dış etkenlerini de defalarca tespit etti; yine edecek.
Daha düne kadar
PKK askerimize saldırıyordu.
Sınır ötesi harekât sabahtan akşama, akşamdan sabaha konuşulan bir konuydu. Şimdi n'oldu da teröristler silahlarını bıraktı,
operasyon gündemden düştü, ABD ile Türkiye arasında bir türlü tam verim alınamayan PKK ile mücadelede
işbirliği unutuldu?
Barzani Diyarbakır'ı karıştırmaktan bahsetmişti. Öfkeyle karşılanan bu gelişmeyi bugün hatırlayan var mı? Ve daha açıkçası, yanı başımızda bu kadar kritik olaylar yaşanırken TSK tarafından
bildiri yayımlanmasının bir mantığı olabilir mi?
Ya Türkiye'nin iç dengeleri?
Ekonomi hassas bir çizgide seyrediyor. 5,5 milyon insanın 70 milyar YTL şahsî borcu var. Araba, ev ve diğer maksatlar için kullanılan krediler yüzünden yaklaşık 20 milyon insanın yüreği ağzında. İstikrarsızlık geçmişt
e devleti ve özel şirketleri vurdu; bu sefer oluşabilecek bir
küçük kaos halkı bizzat çarpacak. Özel sektörün omuzlarında 121 milyar dolar borç bulunuyor.
İhracat patlamasının 100 milyar doları işaretlemesine rağmen cari açık 30 milyar dolar. Hal böyleyken yeni maceralar aramanın makul bir izahı yapılabilir mi? Siyaset ve hukuk, kaos üretmek için kurulmuş mekanizmalar değil. Bu iki önemli unsur hem kendilerine zarar veriyor hem de bu ülkeye.
Artık ufukta seçim gözükmüştür. Bu saatten sonra kimse çamura yatmaya tevessül etmemeli. Çünkü dışımızda yaşanan hadiseler, acil ve
sivil irade gerektiren meselelerdir. Bunu göz ardı etmek, Türkiye'nin yarınlarını başkalarının ipoteğine teslim etmektir. Dışımızda bunca olay yaşanırken nasıl olur da siyasi çekişmelerle
vakit kaybedilebilir? Türkiye belirsizlik ortamından bir an önce çıkmak zorunda. Tandoğan ve
Çağlayan mitingleriyle umuda kapılan sol parti(ler)nin sandıktan kaçmak için
mevsim şartlarını öne sürmesi yanlış oldu. Birkaç gün öncesine kadar '
erken seçim' nutku çekenlerin mızıkçılık yapması da yanlış olur... Türkiye'nin iç ve dış gündemlerini, hayati unsurlarını ve risklerini görüp Türkiye'yi sivil otoriteden mahrum bırakmamak gerekiyor. Türk halkının vicdanı en doğru kararı verecektir.
Ekrem Dumanlı - Zaman