Genel affı da durup dururken ağızlarına almadıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bir yerde barış olacaksa,
terör örgütü koşulsuz
silah bırakacaksa, teslim olacaklarsa, toplumsal barış ve uzlaşma sağlanacaksa, biz de buna
destek oluruz." diye konuştu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu,
Kanal D Televizyonu tarafından
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nden canlı olarak yayınlanan 'Genç Bakış' isimli proğrama katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Doğu ve Güney
doğu'nun uzun yıllardır
ihmal edilen
bölge olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu özeleştiri de yaparak şunları söyledi; "Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgesi, bizim de az gittiğimiz bir bölge. O bölgede insanlar iki dar alana sıkışmış bir vaziyete. Bazı insanlar etnik kimlikleri esas alarak
politika yapıyor, bazıları da inançları esas alarak politika yapıyor. Yani inançlar ve etnik kimlikler üzerinden
siyaset yapılan bir bölge aslında. İnançlar üzerinden siyaseti
Türkiye üzerinde de yapanlar var. 21. yüzyılın dünyasında inançlar ve etnik kimlikler, siyasetin konusu değil.
Biz oraya (güneydoğuya) diyoruz ki; size iş, aş getireceğiz, yoksulluğu engelleyeceğiz. Fabrika kuracağız ve istihdam alanı yaratacağız. Ancak, biz bunu söylediğimizde belli bir kesim, bize şunu söylüyor; 'Biz dilenci değiliz. Bizim kimliklerimizi tanıyın.' Oysa biz hiç kimsenin kimliğiyle ilgilenmiyoruz. Herkesin kendi etnik kimliğine saygı duyuyoruz. Biz bir imparatorluktan devraldık Türkiye Cumhuriyeti'ni. Her etnik kimlikten insanımız var. Eğer etnik kimliği ve inancı siyasette temel alırsak, o zaman ülkeyi parçalamış oluruz. Ülkeyi entegre değil, ayrıştırmış oluruz. Bizim görevimiz, siyasetin görevi, yurtseverlerin görevi, ülkeyi parçalamak, bölmek değil, entegre etmektir. Bu güzel coğrafyada hepimiz kardeşçe yaşayabiliriz. Ayırmayı değil, entegre olmayı, beraber yaşamayı, ülkenin sorunlarına beraber çözüm üretmeyi denemeliyiz ve bilmeliyiz. Bizim dedelerimizin mezarı yan yana. Doğu ve Güneydoğu'ya Özel
İstihdam yaratmak durumundayız. Göçten değil, insanın yaşadığı yerde istihdam alanı yaratmaktan söz ediyoruz. Eğer bunları yaparsak sorunu çözeriz.''
'TERÖR ÖRGÜTÜ KOŞULSUZ SİLAH BIRAKACAKSA BİZ BUNA DESTEK OLURUZ'
Geçtiğimiz aylarda
Tunceli de dile getirdiği ve tartışmalara neden olan '
genel af' çağrısına da değinen Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Bir genel af söyledim, ama nasıl? Siyasete girerken her zaman doğruları söyleyeceğime söz verdim. 'Terör bitecek mi' diye soruldu? Evet, dedik. İktidara geldiğimizde çözeceğiz. Elbette bir sorun muhalefette çözülmez,
iktidarda çözülür. Biz engel değiliz. Şunu söyledim; Eğer bir toplumsal uzlaşma sağlanır,
terör örgütü silah bırakır, bir toplumsal uzlaşma olarak bir af gündeme gelirse bunu yapabiliriz dedim. Devletin temel işlevi barışı sağlamaktır. Silahın olduğu yerde insanlar bir araya gelmez. Bir yerde barış olacaksa, terör örgütü silah bırakacaksa, koşulsuz teslim olacaklarsa, toplumsal barış ve uzlaşma sağlanacaksa, biz de buna destek oluruz. Biz durup dururken genel affı ağzımıza almadık. Bunu da her yerde söyledim.''
Referandumda oy kullanmamasıyla ilgili olarakta açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, bu konuda oyuna getirildiğini söyledi. Referandumdan önce İstanbul'da belediye seçimleri süresince konakladığı eve polislerin görevlendirilerek gönderildiğini, bunun sadece kendisine özel olarak gerçekleştirildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Orada oturmadığıma dair
tutanak tutuluyor. Referandum süresince yurdu gezdim ve oy kullanamama konusu hiç aklıma gelmedi. Çünkü milletvekilleri istedikleri sandıkta oy kullanır diye bir
yasa var. Ancak benim kütüğüm tamamen kaldırılmış. Yani ben görünmüyorum hiçbir yerde." açıklamasını yaptı.
Bu gelişmelerden kendisinin haberinin olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapılan bu işler ne kadar yanlış. Demokrasinin geldiği nokta bu. Karşıma iktidarın kullanabileceği bir şey çıkıyor. İktidar sırf bu iş için kamu görevlisini görevlendiriyor. Benim dışımda hangi vatandaşın evine polis gönderildi? Bu benim karşıma, çalışmalarımın en yoğun olduğu dönemde çıktı. Bunun benim açımdan ne kadar rahatsız edici olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Utanması gereken ben değil, iktidardır. Bu,
demokrasi utancıdır. Referandum süresince böyle bir oyunun oynanacağı kimsenin aklına gelmedi açıkçası.''