Ağız birliği etmişçesine
Genelkurmay Başkanı’nın üslubunu sert bir şekilde eleştiren yazarlar,
Aktütün saldırısı ile ilgili ortaya atılan
belge ve görüntülerin yalanlanmaması üzerinde duruyor. Başbuğ’un, iddialar yerine medyayı
hedef alması, gazetelerin genel yayın yönetmenleri ve usta yazarlarına işte aşağıdaki yazıları yazdırmış.
İsmet Berkan – Radikal
Aktütün’de ne oldu, ne olmadı?
Genelkurmay Başkanı Org.neral
İlker Başbuğ’un bu habere ve onun ima ettiklerine gösterdiği tepkide kullandığı üslubu onaylamaya da, anlayışla karşılamaya da imkân yok.
Belki
PKK’lılar
intihar niyetiyle gelmişlerdi ama sonuçta bu toplu intihar da gerçekleşmedi, TSK’nın verdiği
cevapla kaç PKK’lının öldüğü hâlâ tam olarak anlaşılamadı.
Bayraktepe’nin kaybedilmemesi elbette kendi çapında bir kahramanlık destanıdır ama burada bölgede yüz binlerce askeri olan, helikopterleri her an havalanmaya hazır bekleyen TSK’dan söz ediyoruz.
Yapılacağı saatler önceden saptanmış bir saldırıya bu denli zayıf bir cevap verilmiş olmasını
tartışmak gerekir.
…Genelkurmay sakin bir dille bizlere anlatır mı acaba?
Murat Yetkin – Radikal
Genelkurmay Başkanı’nın öfkesi
Başbuğ, medya ve kamuoyuna belki astlarına dahi hitap etmeyeceği bir üslupla hitap etti. Olmadı. Üslubu hayal kırıklığına neden oldu.
Bu, kalpleri ve kafaları kazanmaya
yardımcı olacak bir görüntü değildi. Yapıcı eleştiriyi kasıtlı eleştiriden ayırmaya çalışan bir yaklaşım da olmadı.
Gizli bilgi ve belgelerin sızması ayrı bir sorun, o belgelerin gerçekliği ayrı bir sorun, gerçekse o belgelerden doğru sonuçlara varılıp varılmadığı ayrı bir sorun.
İşin başka boyutu da var.
Orgeneral Başbuğ’un açıklamalarından hemen önce,
İstanbul Emniyet Müdürü
Celalettin Cerrah, bir
basın toplantısıyla İstanbul’da
eylem yapamadan yakalanan PKK intihar bombacısı ve onun Van ve diğer yerlerde yakalanan yönlendirici ve yardımcıları hakkında bilgi verdi. Polisin militanı nasıl günlerce görüntülü olarak takip ettiği ve kanlı sonucuna ulaşmasını engellediği anlatıldı. Belki de polisin elindeki istihbaratı iyi değerlendirdiği mesajının altı çizilmek istiyordu. Bu başarılı bir medya adımıydı, çünkü içinde somut bilgi vardı.
Ekrem Dumanlı – Zaman
Terörle böyle mücadele edilmez ki!
Bilmek gerekiyor ki 'bir avuç eşkıya'nın asker ve polisimize bu kadar pervasız saldırılar düzenlemesi ve gencecik fidanlarımızı şehit etmesi
halkı infiale sevk ediyor.
Vatandaş haklı. Tamam;
terör kalleştir, sinsidir; ama aynı taktiklere aynı senaryolara da
boyun eğmemek gerekir.
Genelkurmay'dan somut iddialara somut cevaplar beklenirken, en azından 'sorumlular ya da
ihmali görülenler hakkında işlem yapılacağına dair' bir beyan beklenirken, Genelkurmay Başkanı çok sert bir üslupla açıklamalarda bulundu. Kışlada asker azarlar gibi medyayı fırçalıyor; hatta tehdit ediyor gibi bir üslupla konuşuyordu Orgeneral Başbuğ.
Taraf'taki iddialara cevap veriyor muydu? Maalesef hayır. Oysa kamuoyu önce Taraf'ta sonra bütün gazetelerde yer alan fotoğraf ve görüntüler hakkında ikna edici açıklamalar bekliyordu.
Mehmet Altan – Star
Divan-ı Harp
Gecenin bir yarısı olmasına rağmen aklım
Taraf Gazetesi’nin haberinde...
İnsan, dehşetinden ürperiyor...
Gece yarısı üç gibi Genelkurmay’ın web sitesine bakıyorum...
Birkaç saat uyuyup, yazının başına oturmadan gene aynı şeyi tekrarlıyorum...
Henüz bir açıklama yok...
Haberde söylenenler doğru ise, bu nedir?
Belirli
yönetim odakları ‘kürt sorunu’ konusunda insanlarımızı feda ederek, yeni demokratik açılımları mı önlüyor acaba?
Çünkü Aktütün olmasa,
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın...
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün farklı bir yaklaşımı söz konusu olabilecekti... Ama bu
baskın bütün havayı değiştiriyor.
Nitekim Abdullah Gül, Türk müteahhitlerin yaptığı
Kuzey Irak’taki yeni hava limanı inşaatının açılışına gidemiyor...
Baskınları bilerek önlememek buna mı yarıyor?
Ama olayı anlamak da sindirmek de kolay değil... Çünkü eğer bunlar doğruysa, askeri inisiyatifi kaybetmemek ve tüm çözümleri önlemek için insanların ölümü pahasına bile bile saldırıyı önlememek, tam divan-ı harp’lik bir suç.
Genelkurmay Başkanı’nın televizyon ekranına yansıyan o öfkeli ve tehditkar konuşması, Aktütün konusunda herkesi susturmaya çalışırken bu konuda tek satır açıklama yapmaması ise kuşkuları ve ümitsizliği daha da artırıyor.
Güngör Mengi - Vatan
Aşırı tepki
Orgeneral Başbuğ’dan dün bilgi içerikli bir açıklama bekliyorduk ama öyle olmadı.
Tepki içerikli bir ihtar çekti medyaya!
“Hizaya gel” türü bir komutu işittik.
Bir
komutan, düşük yoğunluklu da olsa savaş içindeki ordusunun moralini her daim üst seviyede tutmak zorundadır.
Genelkurmay Başkanı, medyanın doğru olduğuna inandığı bilgiyi, yasal engel yoksa her yerde değerlendirdiğini, bizde de değerlendireceğini kabul etmelidir.
Bilgiyi sızdıranı değil de yayanı baskılamak, yanlış hedefe ateş etmektir.
“Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum!”
Demokratik bir
ülkede herkes zaten “doğru” olduğuna inandığı yerde durur.
Böyle bir uyarıyı adresi belirtilmemiş bir
çağrı olarak yapmak, askerine güvenmeyi gelenek haline getirmiş bu ulusa haksızlık olur
katil sürüsüne de hiç hak etmedikleri bir övünme sebebi verir.
Ruhat Mengi – Vatan
Kuralsız değil, korkusuz demokrasi!
…Aktütün saldırısı milletin sabrını taşırdı artık... Ordunun da bunu görmesi gerekiyor.
Başbuğ’un dediği gibi “terör örgütünün saldırısı intihar eyleminden farksız” olabilir. Böyle olsa bile halk ve medya kendi topraklarımızda birliklerimizin -hele de bir gün önceden
teröristlerin izlendiği Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız tarafından açıklandığına göre- duruma hakim olmasını ve 17 şehit verilmesinin önlenmesini beklemekte tamamen haksız mıdır?
Aynı olay
İngiltere’de,
Fransa’da, ABD’de olsa medya bunları tartışmayacak mıydı?
Demokrasilerde hoşa gitmeyen yayınlar da olabilir, farklı
hesaplar içinde yayınlar da... Bu durumlarda bile kurumların toplumsal barış havasını, sükuneti elden bırakmamaları gerekir.
TSK soru işaretlerini
muhtıra verir gibi değil, bu hava içinde cevaplamaya dikkat etmelidir.
Halit Kakınç – Akşam
Başarılar konuşsun!
Genelkurmay Başkanı Org.
İlker Başbuğ’un basın toplantısı yayınlandı. Beyanlarını dinledim. Şaşırdım. Bir
Türk vatandaşı ve bir medya mensubu olarak bu aşırı sertlik karşısında irkildim. Üzüldüm.
Sayın Başbuğ’u anlamakta güçlük çekiyorum. Ortada birtakım hatalar varsa, medya sussun ve bunları duyurmasın mı demek istiyor?
Bölücülükle mücadelenin böyle ilerleyeceğini mi düşünüyor?
Dikkatliyim ve doğru yerdeyim. Sayın Başbuğ’un da Türk Milleti’ne karşı Silahlı Kuvvetler’in PKK karşısındaki başarıları ile konuşmasını bekliyorum...
Böyle basın toplantıları ile değil!
Mehveş Evin – Akşam
TSK sorgulanamaz!
Org. İlker Başbuğ’un sert sözleri üzerine soğukkanlılıkla düşünelim:
‘
Dağlıca’dan sonra Aktütün baskını da biliniyordu’ demenin, teröristleri başarılı ilan etmekle ne alakası var? Asıl bu bilgiyi saklamak ‘akan ve akacak olan kanın sorumluluğuna ortak olmak’ değil midir?
Siyasi yahut askeri, yönetimde ve istihbaratta sorunlar varsa, bunların ortaya çıkarılmasını ve çözülmesini istiyoruz. Bu istek, bizi terörist mi yapıyor yani?
‘Sınırları aşan eleştiriler’ nedir, eleştirinin dozunu TSK nasıl belirleyecek, en önemlisi bu eleştiriler ‘doğru bilgiye’ dayanmıyorsa, gerçek nedir? Bunun cevabını da alamadık.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak ne olup bittiğini öğrenme,
sorgulama hakkımız olmalı. Ancak kol kırılır, yen içinde kalır hesabı, ‘söz konusu TSK olunca hiçbir şey sorgulanamaz’ deniyor.
Doğrusu Org. Başbuğ’un göreve gelmesiyle, TSK’nın daha farklı, daha
modern ve yenilikçi bir
iletişim stratejisi yürüteceğini umuyorduk.
Sadece şeklen değil, içerik olarak da. Olamadı...
Oktay Ekşi – Hürriyet
Kime kızmalı?
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un dünkü asabi ifadeli açıklaması bize 1970’li yılların meşhur "
Pentagon belgeleri" olayını anımsattı.
Gazetecinin verdiği haber gerçek ise, gazeteciden davacı olmak çıkar yol değildir. Çıkar yollardan biri, sözü edilen gerçek -özellikle kötü bir gerçek ise- onun değişmesi, düzelmesi ve tüm çabanın bu yönde olmasıdır. İkinci yol da gazeteciye değil o bilgi gerçekten
devlet sırrı türünden ise, bunu medyaya verene
fatura çıkarmaktır.
Umur Talu - Sabah
Okuma!.. Tartışma!
"Tartışma", istisnalar dışında, "terörü başarılı göstermek" amacıyla yapılmaz.
"Tartışma"...
Gaflet, ihmal, umursamazlık, sorumsuzluk, görevi suiistimal varsa, bunu anlamak ve hesabının verilmesi için yapılır.
"Sorumluluk" sahipleri, asli sorumluluklarını "tartışma"nın üstüne yıkamaz.
Genelkurmay makamı, "herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet" makamı değil. Topyekûn esas duruşa geçirme makamı değil.
Burası cumhuriyet; "doğru" ve "doğru yer" in tanımı, tarifi, mutlak hükmü kimsenin tekelinde değil.
Burası demokrasi; "tartışma" zaten "doğrular" arayabilmek, "doğru yer" zannedilenleri sorgulayabilmek için.
Burası hukuk devleti; "geçici" emanet makamlarda bulunan, meclis'e ve millete hesap vermesi gerekenlerden, ne Başbakan'ın, ne Genelkurmay Başkanı'nın "son sözü" tehdit olabilir.
"Onca istihbarata, görüntüye, uyarıya rağmen" bir "intihar saldırısı" olmuş, 17 can almışsa, niye tartışılmayacak?
Ülke bölünmesin, evlatlar ölmesin, analar ağlamasın, yüzler gülebilsin, hakikat bilinebilsin, hakikatli olunabilsin, güneş her haneye ufuktan doğabilsin diye... Okuyac
ağız, tartışacağız!
Nazlı Ilıcak – Sabah
Genelkurmay’ın açıklaması
Doğrusu Genelkurmay Başkanı'nın öfkeli üslûbunu hiç beğenmedim. Keşke, "belgeleri kim sızdırdı" diye
soruşturma açacaklarına, bu belgelerde yer alan bilgilerin doğru olup olmadığı hususunda bir açıklama yapsaydı. Kimse Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni yıpratmak veya PKK'yı övmek amacını gütmüyor. Sadece, zihinlerde beliren soru işaretlerine bir cevap aranıyor.
Güneri Civaoğlu – Milliyet
Duyarlı üçgen
“Çok duyarlı bulduğum konularda yazmadan önce en az 24 saat beklerim.
Aktütün ve Bayraktepe ile ilgili olarak "Taraf" gazetesinde tam sayfa yayımlanan fotoğraflar ve iddialar için de bu kuralı uyguladım.
İddialar vahimdi.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ beklenen açıklamayı yaptı. Ancak bu yayınların çizdiği soru işaretlerine cevap değildi.
Gazeteler ve TV'lerin bunları yayımlaması elbette gazetecilik gereğidir.
Buna karşılık -kimseyi suçlamıyorum- terör örgütlerinin
zafer havası verildiği yolundaki org. Başbuğ'un söylemini yeniden değerlendireceğim.
Demokrasilerde tüm kurumlar tartışılabilir. Elbette TSK da...
Kara Kuvvetleri'nin incelemesinin ve açıklamasının gecikmemesi gerekir. Çünkü fotoğraflar, video görüntüleriyle iddialar sürmekte.
Kenarları gazetecilik- insanlık- yurttaşlık olan duyarlı üçgendeyiz.”
Ahmet Altan – Taraf
Genelkurmay Başkanı'na...
Siz kimi korkutmaya çalışıyorsunuz?
Korkutabileceğinize inanıyor musunuz gerçekten?
Bazı insanların, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye her şeyi göze alabileceğini kavrayabiliyor musunuz?
"Doğru yer" neresidir biliyor musunuz?
Doğru yer, insanın mesleğini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptığı yerdir.
Biz, "doğru yerde" duruyoruz.
Mesleğimizin gereğini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri, yıllardır yalanlarla kandırılan bu halka açıklıyoruz.
Siz doğru yerde durmuyorsunuz.
Kendi mesleğinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz.
Sizin mesleğinizin gereği, size emanet edilen o
genç askerleri korumaktır.
Karakol baskınını an be an gösteren
kamera kayıtlarına rağmen gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarına aldırmamak, çatışma başladıktan sonra yeterince yardım göndermemek ve o çocukları ölüme terk etmek sizin suçunuzdur.
Siz bize Aktütün'ü anlatın.
O çocuklar niye öldü?
Niye baskını önlemediniz?
Bizim ülkemizde, yetmiş milyon insanın boğazından kesip verdiği paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz.