Özal, "Bu olay araştırılırsa Başkan Nixon'ın istifasıyla neticelenen Watergate gibi bir skandal ortaya çıkar" dedi.
Eski Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'a yönelik suikast ve zehirlenme iddialarıyla ilgili çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Özal'ın oğlu
Ahmet Özal ve eşi Semra Özal'ın açıklamalarının ardından
Korkut Özal şok bir iddiada bulundu. Özal, "Birini Köşk'e sokup öldürdüler. Köşk'teki doktor ve hemşirelere o gün kim izin verdi? Araştırılmalı. Köşk'e kadar uzanan bir organizasyon var" dedi.
Korkut Özal, Yakın
Plan Yayınları'ndan çıkacak olan 'Devlet
Sırrı' adlı kitabında Turgut Özal'ın siyasi yaşamının perde arkasını ilişkin önemli bilgiler verdi. 11 bölümden oluşan kitap Nail Güreli tarafından daha önce hazırlanan hatıralar ve Özal Ailesi'nin kısa hikayesiyle başlıyor.
Kitapta Özal'ın gündeme ilişkin röportajları ve makaleleri de yer alıyor. Kitapta öne çıkan ayrıntılardan bazıları şöyle:
ERGENEKON ÖLDÜRDÜ
Türkiye'de bugün gizli
teşkilat ortaya çıkarılıyor.
Ergenekon adı altında, Menderes'i de Özal'ı da öldürenler o grupların kontrolündedir. Turgut Bey'i de Ergenekon'un zehirlediği artık bir kanı halindedir. Doktor ve hemşirelerin o gün izinli olması dikkat
çekici. Köşk'teki işleyici bilmiyorum. Açık
kalp ameliyatı geçirmiş, rahatsızlığı bilinen bir Cumhurbaşkanı'nın Köşkü'nde doktorun bulunmaması ilginç. Bunların araştırılması lazım. Turgut Bey'in ölümüyle de Türkiye'de öyle şeyler değişti ki, bir çağ kapandı, bir çağ açıldı. O öldükten sonra Türkiye batağa gitti. Eğer cumhurbaşkanlığında kalsaydı bugün
Anayasa Mahkemesi'nin yapısı farklı olabilirdi.
SUİKASTI YAPTIRANI BİLİYORDU
Turgut Bey'e suikast yapıldı. Kimden olduğunu biliyordu, bana isim bile verdi. Ama dedi ki "Bunu burada kapatalım." Ben o ismi yıllar sonra DGM'ye bildirdim. Bu isim oradan medyaya sızdırıldı (
Erol Simavi). Turgut Bey'in ölümünde öyle boşluklar var ki ölümü iyi incelenirse, Amerika'da Başkan Nixon'ın istifasıyla neticelenen Watergate gibi bir skandal çıkar ortaya. Gerçek olan ölümünün normal olmadığıdır. Çok açık, kardeşimi zehirlediler.
KÖŞK'E UZANAN TERTİP VAR
Evet, ağabeyimin ölümünde tertip vardı. Bu da araştırılmalı.Birini Köşk'e sokup ağabeyimi öldürdüler. Köşk'teki doktor ve hemşirelere o gün kim izin verdi? Araştırılmalı. Köşk'e kadar
uzanan bir organizasyon var. Kalp krizi geçirince müdahale edilmiyor ya da ettirilmiyor. Kendi haline bırakılıyor. Adeta ölmesi bekleniyor. Bu da Köşk'ün içine kadar girmiş bir organizasyonu işaret ediyor. Emniyetin ve istihbaratın içinden bilinen kimseler bu işin içindedir diye düşünüyorum.
SIKIYÖNETİME MECBURUZ
Kahramanmaraş'ta hava öylesine gergin.
Sedat Celasun Paşa ve Şenocak Paşa'yla konuştum. Alevilerin evleri işaretlenmiş. Dışarıda Sünniler silahlanmış gelecek.
Hükümet,
sıkıyönetim ilan etmemekte kararlı. Sıkıyönetim olmadıkça da askeriyenin bir şey yapma imkânı yok. Sivil idarenin o anda işin üstesinden gelme şansı kalmamış. Sivil idare güvenilirliğini kaybetmiş. Şenocak Paşa'nın bir sözünü hiç unutmuyorum: Sayın Bakanım, biz bazılarına bir tokat vurur, onu ayıltırız. Ama yapısal bir bozukluğu düzeltmek bizim işimiz değildir. Ecevit'e
telefon ettim; "Sıkıyönetim ilan etmeye mecburuz. Bir an önce ilan edin ki millete bir güven gelsin" dedim. Bunun üzerine sıkıyönetim ilan edildi.
ECEVİT GİZLİ GÖRÜŞME YAPTI
Kıbrıs Barış Harekatı'na başladık. Ecevit, hemen ertesi sabah, bütün bakanları evlerinden toplattı.
Bakanlar Kurulu toplantısı için kapıdan içeriye girer girmez, daha koltuğuna oturmadan 'Hemen ateşi kesiyoruz,
Genelkurmay da bunu istiyor' dedi. Biz
itiraz ettik. Genelkurmay, ateş kesmenin doğru olmadığını söyledi. Sonradan öğrendik ki o gece Ecevit, ABD
Dışişleri Bakanı Kissinger ile bize açıklamadığı gizli bir görüşme yapmış. Kissinger, derhal ateşi kesin demiş. Ama istediğini yaptıramadı.
HEPSİNİ EMEKLİ ET!
1979 yılının son günlerinde,
Demirel Hükümeti kurulduktan kısa bir süre sonra,
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının imzasıyla, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e bir
muhtıra
verildi. Muhtıra,
Başbakan Demirel'e iletildi ve 2 Ocak'ta basına da yansıdı. Ertesi gün, Kenan
Evren Paşa bizzat beni arattı. "Bir görüşme ihtiyacımız var" diyerek beni davet etti. Ağabeyime bir telefon açtım.
DEMİREL'E GİTTİK
Kenan Paşa'nın beni çağırdığını söyledim ve "Gel, beraber Başbakan'a gidelim, bu muhtıra önemli bir siyasi olay. Başbakan ne yapıyor, ne düşünüyor, bir soralım." dedim ve kalktık, Turgut Bey'le beraber Başbakan Demirel'e gittik. Muhtıra için Demirel, "Bunun adresi yanlış, çünkü ben göreve yeni geldim, bunun muhatabı olamam" dedi. Önemsemedi yani. Ama durup dururken bu niye geldi diye de rahatsızdı. Orada ağabeyimin söylediği sözleri unutamam. İlk sözleri şunlar oldu: "Tam Türkiye'yi düzlüğe çıkaracakken, bu çıktı ortaya." Sonra Turgut Bey, Başbakan'a, "Abi bunların hepsini
emekliye sevk et" dedi. Demirel buna
cevap vermedi. Fakat olumlu baktığını düşünmedim.
Turgut Bey, Genelkurmay Başkanlığına getirilmesi beklenen Necdet Öztorun Paşa'nın yerine
Necip Torumtay Paşa'yı getirdi. Bu hareketine gerekçe olarak şunları söylüyordu: "Bir
sistem kurulmuş, biz
sivil idare olarak hiç söz sahibi değiliz. Orada kimin geleceğini, kimin gideceğini kendi aralarında tespit ediyorlar. Hatta 2 bin senesine kadar kimin nereye geleceği belli. Biz
milli irade olarak bunu etkileyemezsek işlere hâkim olamayız. Türkiye'nin sivilleşmesi ve bir askeri gölgenin kalkması için buraya bizim müdahalemiz gerekir. Bugüne kadar kimse müdahale edememiş."
DEMİREL YARARLANDI
Turgut Bey'in vefatından
Süleyman Demirel yararlandı, kendi bakımından. sonrasında askeri de kullanarak Türkiye'nin gidişatını etkileyecek işler yaptı. Bana göre bugün Demirel hala bir şeylerin içindedir. 1993-2003 arası ülkeyi yönetenler; ellerine verilen iktidardan kendileri için faydalandılar. Politika yaptılar.
KARŞISINDA 'ESTABLİSHMENT' VAR
AK Parti'nin hemen yapması gereken bu bozuk düzeni değiştirmektir. Devleti, milletin hizmetine veren, insanlarının hukukunu koruyan demokratik bir devlet yapısını getirmektedir. Ama karşısında 'establishment' var. Muhalefet partisi de buna dahil.