Genelkurmay Başkanı'nın bile 'Bazı sorulara
cevap verememiş olabiliriz.' dediği noktada devreye girdi bu gazeteciler. Senaryo üstüne
senaryo yazıyorlar. O kadar hızlı yazıyorlar ki, bugün söyledikleri dünle çelişiyor. Ama taktikleri hep aynı. Önce isimsiz bir güvenilir kaynağa atıf yapılıyor. Hemen ardından
emekli asker ya da CHP'li sözcü konuşturuluyor. (Bunlar nedense hep aynı isimler oluyor) Gün içinde gazetede yer alan senaryo,
akşam haberlerinde Deniz Baykal'dan 'müthiş iddia' halini alıyor. Bu durum, '
soruşturma sulandırılıp etkisiz hale getirilecek' endişelerine yol açıyor.
Ortaya konulan birinci senaryo, Genelkurmay'ın 'iki
subay askerî bilgileri sızdıran bir subayı izliyordu' açıklamasına uygun geliştirildi. Buna göre;
sivil bir
muhbir, albay ve binbaşıya, köstebeklik yapan subayın adresini verecekmiş. Subaylar muhbirle Arınç'ın evinin yanındaki pastanede buluşmaya karar vermiş. Ama muhbir vatandaş ikili oynamış. Köstebeğin adresi yazılı kâğıt yerine Arınç'ın
apartman ismi bulunan kâğıdı vererek kandırmış subayları. Sonra da polise ihbar edip yakalatmış.
İkinci senaryo ise biraz daha farklı. Subaylar meçhul bir
telefondan aranmış. Bilgi ve
belge sızdıran subayın Arınç'ın evinde toplantıda olduğu söylenmiş. İki subay anında olay yerine gelmiş. Ama o gizli telefon, aynı zamanda polisi de aramış.
Askerler Arınç'a suikast yapacak demiş. Ve
baskın olmuş.
Dün üçüncü senaryoyu dolaşıma soktular.
Seferberlik daireleri, işgal durumunda kendi bölgesinde yaşayan devlet büyüklerini işgal bölgesinin dışına çıkarmak için
kaçırma planı yapıyormuş. Yani iki subay,
Ankara işgal edildiği zaman Bülent Arınç'ı nasıl kurtarırızın kaygısı içindeymiş. Bilgiler askerî kulislerden alındığı için, sahte isimlerle kiralanan araçlar,
kamera görüntüleri vb. gerçekler ilgilendirmiyor bu gazetecileri.
Bazı gazeteciler neden böyle yapıyor? Sorunun cevabı Seferberlik Tetkik Dairesi'nin ne iş yaptığında gizli.
Gazeteci İsmet Berkan, dairenin çalışmasını bir örnekle anlatıyor: "Diyelim
Kürtler, Kürt milliyetçiliği bir iç tehdit olarak sınıflandı. Peki ne olacak? Hemen birileri, bu tehdidi bertaraf etmek için, etkisizleştirmek için, kendince çabaya girişiyor. Fişlemeler yapılıyor, izlemeler yapılıyor, raporlar tutuluyor, istatistikler hazırlanıyor... Bu işleri askerler yapıyor. Daha çok da iki gündür ara ara bitmeyen Seferberlik Dairesi yapıyor." Askerler bunu kiminle yapıyor? İşte burada
Albay Dursun Çiçek'in kirli planını hatırlamakta fayda var. O planda tam 6 yerde 'dost medyaya haber yaptırılacak' deniyordu. Bazı kişilerin etkisizleştirilmesi ve yok edilmesi yok muydu o planda? Bugün üst üste senaryo yazanlar, dün o ıslak imzalı belgeye 'kâğıt parçası' diyordu.
Şimdi bazılarının
kalp atışları anormalleşmiş durumda. Taha Kıvanç'tan öğreniyoruz bunu: "Kolay değil işleri. Bunca yıl kendilerini 'başka' bir kılıkla izledik; ya bu hengamede esas darbeyi onlar yerse? Ya bir yerlerden çıkacak liste veya listelerde 'gerçek kimlikleri' faş oluverirse?" Korkuları boşuna değil. Dünkü haber ve yorumlarında 'devlet bu bilgileri sızdırmamalı' diyordu hepsi. ALİ AKKU-ZAMAN