Ege, kamuoyuna yansıyan '
Balyoz Darbe
Planı'yla yeniden
gündeme geldi. Planda, Ege'de Türk savaş
uçaklarının
Yunanlar tarafından düşürülmesine zemin hazırlayacak eylemler
uygulamaya konuluyor. Söz konusu plan ve
Türkiye'deki son gelişmeleri,
Yunanistan'da bu konulardaki en yetkin isimlerden olan Thanos Dokos, Cihan Haber Ajansı'na değerlendirdi. Yunanistan
Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELİAMEP) Başkanı Thanos Dokos, Balyoz planındaki Ege kışkırtmasını, "savaşa neden olabilecek endişe verici bir olay" şeklinde yorumluyor.
Uzun yıllar Yunan Savunma ve
Dışişleri bakanlıklarında çalışan Dokos, Türk-Yunan ilişkileri,
savunma ve güvenlik alanında önde gelen uzmanlardan biri. Dokos'la iki
ülke ilişkilerini, Yunanistan'ın '
derin devlet' ve
darbeler dönemini nasıl gündemden düşürmeyi başardığı gibi konuları konuştuk. Dokos,
Ergenekon davasında suçlulara gereken cezanın verilmesinin, darbeciler ve hukuk dışı işlere bulaşanlar için ciddi caydırıcı etkisi olacağını vurguluyor. Demokratik
açılım konusunda hükümetin çok iyi ve doğru adımlar attığını kaydeden Dokos,
AK Parti'nin asker-
siyaset ilişkisi konusunda bazı düzenlemeler yaptığını; ancak güçlü
demokrasi için işler bulunduğuna inanıyor.
Darbe teşebbüslerini 'demokrasiyi katleden delilikler' şeklinde tanımlayan Yunan savunma ve güvenlik uzmanı, Türkiye'deki son tartışmaların ileri demokrasi için imkânlar sağladığına vurgu yapıyor.
Avrupa Birliği'nde (AB) silahlı kuvvetlerin siyasi rolünün düşünülemeyeceğini belirten Dokos, özde AB'nin parçası olan Türkiye'den bu yönde atılım beklendiğine dikkat çekiyor. Son olarak Türk dış
politikasını öven Dokos,
Papandreu'yla ikili ilişkilerin güçleneceğini belirtiyor. Dokos, Ege'de yerleşimin bulunduğu adalar üzerinde Türk savaş uçaklarınca icra edilen alçak uçuşların negatif
mesajlar verdiğini ifade ediyor. ELİAMEP Başkanı Thanos Dokos, Cihan'ın sorularını şöyle cevaplandırdı:
- Türkiye'de gündem oluşturan Balyoz Darbe Planı'nda, Ak Parti hükümetini düşürmek için Ege'de bir Türk jetinin Yunan uçakları tarafından düşürülmesi de hedeflenmiş. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Çok endişe verici.
Balyoz Planı, aynen yansıdığı gibi ve doğruysa gerçekten işleri çok karmaşık hâle sokuyor. Çünkü Yunanistan ve Türkiye arasında 1974'e kadar uzanan problemler var. Taraflar arasında görüş ayrılıkları, anlaşmazlıklar, gerilimler ve mutabık kalınan konular var. 1996'daki Kardak krizini biliyoruz. Türkiye Silahlı Kuvvetleri'nden bir kısım üst rütbeli görevlinin iki ülke arasında sıcak bir çatışma ihtimalini güçlendirme amacıyla böyle bir plan ürettikleri anlaşılıyor. Bunu da Erdoğan hükümetine sorun çıkarmak ve darbe yolunu kolaylaştırmak için yapmışlar. Eğer böyle bir uçak düşürülmüş olsa ve sonrasında can kaybı yaşansaydı, bunun nasıl sonuçlanacağını kimse kestiremez. Taraflar ya gerginliği yatıştaracak ya da savaşacaklardı.
- Yunanistan da Türkiye gibi darbelerden çok çeken bir ülke. Albaylar Cuntası'nın düşmesinde hangi sebepler etkili oldu? Bu bağlamda
halkın tepkisi neydi? Ülke darbeler döneminin kapanmasını nasıl başardı?
Yunanistan'da silahlı kuvvetler 3 darbe yaptı. Bunlardan 3'üncü ve en etkilisi 1967'de yapılan ve 1974'te son bulan darbeydi. 1967'deki Albaylar Cuntası'na karşı halkta büyük bir rahatsızlık vardı. Cunta'nın düşmesi ise dramatik şekilde
Kıbrıs meselesiyle oldu. Yunanistan, darbeler konusunda Türkiye'den farklı bir yol izledi. Sivil mahkemede yargılanan cuntacılara çok ciddi
hapis cezaları verildi. Böylece siyaset-asker ilişkisine tam anlamıyla bir mesafe koyulması başarıldı. Bu sürece giden aşamalar şunlardı:
1) Gelecekte
yönetime elkoyma düşüncesinde olanlar için darbecilerin ağır şekilde cezalandırılması çok güçlü bir mesaj verdi.
2) Yunanistan'da ordu içişleri konusunda rol oynayamadı.
3)
Ordunun bütçesi ve harcamaları hükümet tarafından belirleniyor. Karar alma yetkileri yok. Türkiye'de bu konuda Silahlı Kuvvetler bir dereceye kadar etkili olabiliyor.
5) Yunanistan'da üst düzey ordu mensupları hükümet tarafından seçiliyor. Terfiler az çok otomatik bir sürece göre yapılmıyor. Bunun şöyle bir olumsuz yanı olabilir; hakkı olan ordu mensupları seçilmeyebilir. Örneğin hükümete göre iyi olan göreve getirilebilir. Ancak hükümet tarafından üst düzey atamalar temelde net biçimde askerlerin özerkliklerini
kontrol eden bir uygulama. Ayrca ordu mensupları da birer memur oldukları için siyasi iradenin emirlerini uygulamakla yükümlüdürler.
6) Sonuncusu ise Anayasa'yı ilgilendiriyor. Türkiye'de Milli
Güvenlik Kurulu'nun Erdoğan hükümetinin yaptığı değişikliklerle bir aşamaya kadar etkinliği daraltıldı. Ancak silahlı kuvvetler, ülkenin siyasetinde rol almaya ve söz söylemeye devam ediyorlar. Yunanistan'da ise Yunanistan Savunma ve Dışişleri Konseyi (KİSEA) var. Bu toplantıya orduyu ilgilendiren konularda sadece genelkurmay başkanı katılıyor. Bir
danışman pozisyonunda. Siyasi yönetimi bilgilendirme amaçlı görüş beyan eder. Yunanistan, 20. yüzyılda ülkeye çok zarar veren bir problemin üstesinden bu şekilde gelmeyi başardı.
BUNLAR, DEMOKRASİYİ KATLEDEN DELİLİKLERDİR
- 1967 darbesine zemin hazırlayan, siyasetçilere suikast planlayan,
cinayetler işleyen Yunanistan derin devleti konusunda neler söylersiniz? Türkiye'de de darbe planlayanların benzer yolu denediği anlaşılıyor.
Yunanistan'da derin devlet v
e devlet içindeki gizli güç odakları probleminin bulunduğu ve 1967 darbesine zemin hazırladıkları doğru. Yunanistan'da daha çok sol akımlar ve komünizme karşı mücadele edildi. Türkiye'de de sol bir dönem etkili oldu; ama özellikle son dönemde Erdoğan hükümetine karşı gayrı resmi plan yapıldığı anlaşılıyor. Kısa süre once
Kafes Planı'yla, Rum ve diğer azınlıklara karşı provokasyon amaçlı eylemler yapılması hedeflendiği anlaşılmıştı.
Hükümet devirme adına herhangi bir ülke için bunlar bir anormalliktir. Bunlar karanlık işlerin döndüğü, halka karşı ve şiddet amaçlı kurulan yapılardır. Bir halk tarafından çoğunluğun oyuyla seçilen bir hükümet varken, bunu geçersiz sayacak, saygı duymayacak hiçbir hukuki ya da hukuk dışı oluşum veya yapı olamaz. Geçmişte olduğu gibi suikastlar, provokasyonlar, politikacılara yönelik cinayetler gibi darbeye zemin hazırlamaya yönelik teşebbüsler, demokrasiyi katleden deliliklerdir.
- Türkiye'nin güçlü bir demokrasi olması yolunda Ergenekon davasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ergenekon davasında tam ve dürüst bir yargılama yapılır ve suçlu olanlar örnek olacak şekilde cezalandırılırsa, bu Türkiye'de
üniforma giysin giymesin bütün vatandaşların aynı oranda sorumlu oldukları mesajının verilmesine neden olur. Bunu ihlal eden kim olursa olsun ceremesini öder.
- Türkiye'de son dönemdeki asker-siyaset ilişkileri üzerine yürütülen tartışmaları nasıl yorumluyorsunuz?
Bu tartışmalar ordu-siyaset ilişkisinin değişmesi için bir ortam oluşturuyor. Türkiye son dönemde Avrupa Birliği üyelik müzakereleri bağlamında Milli Güvenlik Kurulu'ndan başlayarak farklı alanlarda adımlar attı. Ancak biraz daha alması gereken yol var. Dışardan bakarak yorum yapacak olursam, ordu hem iç hem dış düşmanlar tarafından tehdit edildiğini düşünüyor.
- Hükümetin başlattığı "demokratik açılım" konusundaki değerlendirmeniz nedir?
İç problemler anlamında
Kürt meselesi Türkiye için bir yara. Bu, kendini Kürt olarak tanımlayan önemli bir kesimi marjinalleşmeye itiyor.
Kürtlere yönelik son adımlar çok iyi ve doğru yönde atıldı. Sanıyorum bu zamanla bütün Türkiye ve muhalefet tarafından kabullenilecektir. Bu konuda öncelikle açılıma kimin tepki verdiğine bakmak lazım: Katı Kemalistler ve katı Kürtler. Çünkü Kürt vatandaşlarla ilişkiler yumuşar ve temel haklar konusunda genişleme olursa Türkiye'de toplumsal
refah olur. Bunda kaybeden
PKK olur. Diğer yandan katı Kemalistler ise "Türkiye Türklerindir" anlayışına inanıyorlar. Süreç devam ederse 30 yıllık problem son bulur.
BALYOZ, EGE'DE "HÜKÜMETE RAĞMEN MANEVRA VAR" İZLENİMİ VERİYOR
-Türk
dış politikası başta olmak üzere Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Yunanistan'ın bugün için önceliği ekonomidir. Yakın gelecekte olağanüstü gelişmeler beklemiyorum. Ancak
Başbakan Yorgo Papandreu genelde dış politika özelde ise Türk-Yunan ilişkilerine çok önem veriyor. Eskiden dışişleri bakanı olduğu dönemdeki gibi bu konularla yakından ilgilenecektir. 1999'dan bugüne yaptığı gibi ikili ilişkilerin gelişmesi için kayda değer çabaları olacaktır. Türkiye'ye bakıldığında ise farklı bir dış politika takip ettiğini ilgiyle izliyoruz. Değişik ülke ve bölgelere yapılan açılımlar, rolünü yükseltiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "komşularla sıfır problem" yaklaşımı oldukça dikkat
çekici. Ermenistan'la problemler çözülerek normalleşme sağlanacaktır.
Suriye ile sorunlar aşıldı. Yunanistan ve Kıbrıs'a sıranın ne zaman geleceğini göreceğiz. İlerleme arzusu olduğuna inanıyorum. Ancak geçen yıl yerleşimin olduğu Yunan adalarından Eşek ve Bulamaç üzerinde alçak uçuş ve ihlaller yapıldığını
itiraf etmeliyim. Karasuları ve
hava sahası konusunda görüş ayrılığı olabilir; ancak nüfusun olduğu adalar her ülke için çok önemli. Halkın bulunduğu bir adanın reddi iki ülke ilişkilerine güçlü bir negatif mesaj gönderiyor. Bilemiyorum bu mesaj bugünkü resmi
iktidar tarafından değil de başka yönetim merkezlerinden mi kaynaklanıyor? Son günlerde kamuoyuna yansıyan Balyoz Planı, Ege'deki bazı girişimlerin hükümetin onayı dışında yapıldığı izlenimi veriyor.
---
THANOS DOKOS KİMDİR?
Yunan Avrupa ve Dış Politika Vakfı'nın Genel Müdürü Thanos Dokos, Cambrige Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Çalışmalar konusunda dersler veriyor. Yüksek lisansını Türkiye'de tamamlayan Dokos,
Almanya ve Amerika'nın farklı üniversitelerinde araştırmacı olarak bulundu. Yunanistan Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları'nda NATO ve diğer çalışma konular üzerine uzman olarak çalışan Dokos, Atina'da farklı üniversitelerde
öğretim üyeliği yaptı. Dokos, Yunanistan Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri'nin
Ulusal Savunma ve Ulusal Güvenlik okulları ile Dışişleri Bakanlığı'nın Diplomasi Akademisi'nde dersler verdi. Dokos'un Türk-Yunan ilişkileri, savunma politikası ve uluslararası güvenlik üzerine çok sayıda kitabı ve
makalesi bunuluyor. Thanos Dokos, düzenli olarak Kathimerini gazetesine makale yazıyor. (CİHAN)