Koalisyon değil, tek parti -YORUM

22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye? başlıklı yazı dizisinin ilkinde Hasan Cemal seçimler sonrasında niçin koalisyon değilde tek parti iktidarı istediğinin sebeblerini yazdı.

Koalisyon değil, tek parti -YORUM

Seçim sonrası Türkiye'nin ihtiyacı nedir? Sözü uzatmak gerekmiyor. 22 Temmuz sonrası Türkiye'nin ihtiyacı koalisyon değil, 'tek parti hükümeti'dir. Türkiye'de değişimi yönetecek bir tek parti hükümeti... Neden öyle? Çünkü koalisyon hükümetleri bu ülkeye daha çok kayıp yıllar yaşattı. Türkiye'nin yılan hikayesine dönmüş yapısal sorunlarını çözmekten çok biriktirdiler. Zayıf hükümetlerdi koalisyonlar. Çok partiye bölünmüş politika sahnesinde, parti liderleri birbirleriyle didişmeyi siyaset olarak bellediler. İktidarı bir şey yapmak ve Türkiye'yi değiştirmek için değil, sadece kendileri için istediler. Demokrasi onların gözünde yalnız kendi seslerinin çıkmasından ibaretti. Demokrasiyi hep siyah beyaz bir oyun olarak gördüler. Gri alanları reddettiler. Türkiye böylece kutuplaştı. Cepheleşti. 1970'leri anımsıyorum. Milliyetçi Cephe hükümetlerini... Temel sorunlara dokunamadılar. Türkiye ekonomide 70 cent'e muhtaç hale geldi 1970'lerde. Öylesine bir şiddet ve anarşi sarmalına takıldı ki, sonunda 12 Eylül darbesiyle 1980'de yine duvara çarptık. 1990'ları anımsıyorum. Siyaset sahnesi gene çok bölünmüştü. Güçsüzdü koalisyon hükümetleri. Siyasi liderler, birbirleriyle uğraşmaktan yapısal sorunlara el atamadılar. Günü kurtarmaktan başka bir şey de yapmadılar. Ekonomide sorunlar bekledi. Kürt sorunu bekledi. Hukuk sorunu bekledi. Eğitim sorunu bekledi. Sağlık sorunu bekledi. Laiklik sorunu bekledi. Türban sorunu bekledi. Kıbrıs sorunu bekledi. Özellikle PKK ve Kürt sorunu bu yıllar içinde Türkiye'yi kanatmaya devam etti. Bu sorunu neresinden tutacağını bilemeyen iktidarlar, bir yandan ekonomide çözümsüzlüğü derinleştirirken, öte yandan 'demokratik hukuk devleti'ni geliştiremediler. Bu yolda aciz kaldılar. Özellikle 1990'lı yıllarda koalisyon hükümetleri her seferinde söz verdiler, 12 Eylül askeri yönetiminin anayasasını değiştirmek ve sivil bir anayasa yapmak için. Ancak sözleri kağıt üstünde kalmaya devam etti. 12 Eylül'ün yaptığı 'askeri anayasa'nın özüne el süremedikleri için Türkiye'nin asker sorunu gitgide dallanıp budaklanarak bugünlere geldi. 1990'ları anımsıyorum. Koalisyon liderleri kapalı kapılar arkasında söz verdiler ama askeri, demokrasilerdeki olağan yerine oturtacak siyasal kararlılığı gösteremediler. Ama şunu belirtmek istiyorum. Demokrasilerde ilke olarak koalisyon karşıtlığı olmaz. Türkiye yapısal sorunlarına el atamayan nice tek parti hükümeti de görmüştür. Bunun gibi, son örneğine kısa süreliğini de olsa, 2001 krizi sonrasında tanık olduğumuz üçlü bir koalisyon hükümeti de vardır, ekonomide reform kapısını aralayan... Ama şunu da unutmayın: Türkiye'yi yoksulluk çukuruna yuvarlayan 2001 Şubat Krizi de bu üçlü koalisyon hükümeti döneminde patladı. Bu öylesine korkunç bir krizdi ki, yapısal sorunlara el atmaktan başka çare kalmadığı için, yani deniz bittiği için reform kapısı aralandı. Gerçek anlamıyla reform kapısı ise 3 Kasım 2002 genel seçimleriyle birlikte tek parti hükümeti ile açıldı. Ekonomide yapısal sorunların çözümünde çok ciddi sıçramalar yapıldı. Dört yıl üst üste ortalama yüzde 7.4 büyüme sağlandı. Hem fert başına milli gelir, hem toplam milli gelir katlandı. Enflasyon tek haneye indirildi. Türkiye'ye 1980'le 2003 arasındaki 23 yılda giren toplam 20 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı geçen yıl sadece bir yılda geldi. AB'ye uyum çerçevesinde ciddi demokratikleşme adımları atıldı. Kürt meselesi konusunda doğru yaklaşımlar sergilenmeye başladı. Ankara'daki tek parti hükümetinin siyasal kararlılığı sayesinde, Kıbrıs sorununda da ezber bozuldu, Kuzey'de 'barış hareketi' güçlendi ve yüzde 65 evet çıktı Annan planına... Bu gelişmelerin tümü, Türkiye'nin AB ile müzakere kapısını da açtı. Kırk yıldır siyaset izliyorum. Özellikle son çeyrek yüzyıldır Ankara siyasetini yakın takipte tutuyorum. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ankara'daki tek parti hükümetinin son dört yıldaki siyasal ve ekonomik reformculuğu, bazı alanlardaki siyasal kararlılığı birçok eksiğine gediğine rağmen, eleştirilmesi gereken birçok yanına rağmen Türkiye'nin önünü açmıştır. Uzun lafın kısası: Örneğin 1991-2001 döneminin güçsüz koalisyon hükümetleriyle Türkiye'nin 10 yılını boşa harcamadığını söyleyebilir misiniz? Sanmıyorum. Onun için de bu ülkenin ihtiyacı koalisyon değil, tek parti hükümetidir. Türkiye'de değişimi yönetebilecek bir tek parti hükümeti... Peki, hangi parti?.. Buna karışmam. Bu konudaki son kararı önümüzdeki pazar günü seçim sandığında siz vereceksiniz. 22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye yazılarının ikincisi yarın... Hasan Cemal/Milliyet
<< Önceki Haber Koalisyon değil, tek parti -YORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER