Taslağı hazırlayan Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı Teknik
Araştırma ve Uygulama Genel Müdürü (TAU) Dr. Hami
Yıldırım, konuyla ilgili iddiaları yanıtladı.Yıldırım, öncelikle taslağın bir 'imar affı' olmadığını,
uygulamada karşılaşılan sorunların çözümü, bürokrasinin azaltılması ve kanunun ana
yasaya daha uygun hale getirmek için taslağın hazırlandığını söyledi. Taslakla, 'belediyelerin
yetkileri alınıyor' şeklinde eleştirilerin bulunduğunu hatırlatan Yıldırım, genel anlamda tasarıda belediyelerden yetki alınması değil, aksine yetki verilmesinin söz konusu olduğunu ifade etti.
Taslak neyi öngörüyor?
Hazırlanan
taslak kapsamında Türkiye'deki bütün kıyı kenar çizgileri tespit edilecek, böylelikle nerenin devletin tasarrufunda olduğu ve nereye
yasak getirileceği bir standarta kavuşacak.Kıyalarda otellerin, konutların işgali son bulacak.
Kaçak yapılar konusunda da herhangi bir değişikliğe gidilmedi, mevcut yasa ne öngörüyorsa o uygulanacak.Taslak ayrıca, güncel ihtiyaçlar sebebiyle yasaya yeni tanımlar eklenmesi, plan onay sürecinin kısaltılması, kıyı kenar çizgisi onayının il özel idarelerine bırakılmasını, planlarda bütünlük sağlanması, kıyı alanlarında tapu iptallerinden kaynaklanan
mağduriyetlerin önlenmesi, sahil şeridi uygulamasında haksızlıkların giderilmesi, planlama ve uygulama sürecinin belirginleşmesini amaçlıyor.
Yatırımcıya yetki verilmiyor
Taslakla yatırımcıya herhangi bir yetki verilmesinin söz konusu olmadığını dile getiren Yıldırım, taslakta yatırımcı kavramına kamu kurum ve kuruluşlarının da dahil olduğunu söyledi.
Planların yatırımcı tarafından yapılacağının öngörülmesinin, sanki bu planların yatırımcı tarafından onaylanacağı şeklinde anlaşılmaması gerektiğini ifade eden Yıldırım, bakanlığa iletilen tekliflerin tüm kamu kurum ve kuruluşlarının görüşüne sunulacağını, herhangi bir olumsuz görüş verilmesi halinde de teklifin onaylanmayacağını söyledi.Plan onama sürecini kısalttıklarını da anlatan Yıldırım, bunun kamunun zararına değil, lehine olduğunu ve bürokrasinin azalması yönünde yapılan bir işlem olduğunu söyledi.
Yıldırım, tekliflerin fizibilite raporun doğrultusunda hazırlanmasını istemelerinin nedenini de kıyıda yatırım yapacakları bir
disiplin altına almak, standartlara uygun olması ve tekliflerin Valilik görüşüyle gelmesi için olduğunu ifade etti.
Kıyı kenar çizgileri belli olacak
Sahil şeridinin denizden değil, kıyı kenar çizgisinden itibaren 100 metrelik alan olarak belirlendiğini anlatan Yıldırım, Türkiye'nin en az yüzde 80'nin kıyı kenar çizgilerinin tespit edilmediğine dikkati çekti.Kıyı kenar çizgilerinin tespitinin, bugüne kadar mevcut kanuna göre valiliklerce kurulan komisyonlar tarafından yapıldığını, onayını ise bakanlığın verdiğini hatırlatan Yıldırım, taslakla bu onayı valiliklere bıraktıklarını, böylelikle daha kısa sürede, işi yerinde bitirmeyi amaçladıklarını söyledi.Yıldırım, ''bunun anlamı şu, yüzde 80'inde hangi kısım kıyı, hangi kısım sahil şeridi bilmiyorsunuz. Orada yapı yapacak olanlar, kafasına göre yapıyor. Kaçak yapılarak yasak getiriyorsunuz ama nereye yasak getirdiğinizi bilmiyorsunuz. Kıyı kenar çizgilerini tespit edin dediğimizde de bu kıyıya halka kapatmak değil bilakis açmak, mülk sahiplerine kapatmak anlamına geliyor'' dedi.
Vatandaş istediği gibi denize girecek
Kıyı kenar çizgilerinin belirlendiğinde,
Maliye Bakanlığı'nın kıyı kesimlerindeki özel arazilere dönük tapu iptal davaları açabileceğine ve bu tapuları bedelsiz alabileceğine işaret eden Yıldırım, bunu önlemek ve vatandaşı mağdur etmemek için, bu tapuların bedelsiz iptal edilmeyeceğini ve
kamulaştırma maliyetlerinin karşılanacağını bildirdi.
Yıldırım bu arada, bazı turistik sahil kentlerinde, otellerin ya da tesislerin vatandaşların denize girmelerini engellendiği yönünde şikayetlerin de bulunduğunu hatırlatarak, taslak ile gerekli çalışmaların yapılacağını ve bu konuda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın denetim yetkisi olacağını söyledi.