14 Aralık'ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Hizmet Hareketi'nden bazı isimlere karşı başlatılan soruşturmada cumhuriyet savcısı, Amerika'nın Pensilvanya eyaletinde kalıcı göçmen statüsüyle ikamet etmekte olan Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkartılması için sulh ceza hakimliğine başvuruda bulunmuştu. Yapılan başvuru kabul edilerek Gülen hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
Savcı, hakimliğe yaptığı başvuruda; ‘Gülen'in silahlı terör örgütü kurucusu olduğu ve iftira ile hürriyeti kısıtlama suçlarını işlediği yolunda somut deliller bulunduğu' iddiasında bulundu. Savcının talebi hakimlik tarafından kabul edilerek Fethullah Gülen hakkında, üzerine atılı suçlardan yakalama kararı çıkartıldı. Yakalama kararından sonra Fethullah Gülen'in, ikamet ettiği Amerika Birleşik Devletleri'nden Türkiye'ye iade edilmesi için sürecin başlatılacağı anlaşılıyor. Peki, Amerika'ya bu talep ulaştığında Türkiye'nin iade istemi yerine getirilebilecek mi?
İki ülke arasında 1980 yılında imzalanan suçluların iadesi anlaşması uyarınca Türkiye, Amerika'dan Fethullah Gülen'in iadesini talep edebilir. Türkiye tarafından usulüne uygun olarak iletilen iade talebi Amerika'nın yetkili mercileri tarafından sonuçta Fethullah Gülen'in ikamet ettiği yerdeki görevli mahkemeye intikal ettirilerek bu konuda bir karar vermesi istenilecektir. Mahkemenin öncelikle değerlendireceği konu; silahlı örgüt kurmak ve atfedilen diğer suçlar yönünden sözleşme hükümleri gereğince iadenin mümkün olup olmayacağı ve soruşturmanın somut delillere dayanıp dayanmadığı ayrıca şüphelinin bu suçlarla bir bağlantısının bulunup bulunmadığı hususlarıdır.
Bahsi geçen sözleşme uyarınca siyasi suçlar nedeniyle iade zaten mümkün görünmemektedir. İadesi istenilene atfedilen silahlı örgüt kurma ve bununla bağlantılı suçların Türkiye'de bu oluşumla hükümet arasındaki gerginlikler ve Hareket'in hükümete muhalefeti de dikkate alındığında siyasi suçlar grubunda değerlendirileceğinde kuşku yoktur. Şüpheli hakkında yapılmakta olan soruşturmada somut delillerin mevcut olup olmadığı hususuna gelince:
Bunun için soruşturmanın yasalara uygun olarak yapılıp yapılmadığını da birlikte değerlendirmek gerekmektedir.
1. Soruşturmanın asıl nedeni, iadesi istenilen Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009 tarihinde bir internet sitesinde yayınlanan konuşmasıdır. Bu konuşma dikkatlice okunduğunda adı geçenin özetle; "Bazı karanlık güçlerin Tahşiye gibi oluşumlar icad edebilecekleri, bunlara ait yerlere silah konulabileceği, arkasından 'bakın, irtica silahlanıyor' denilerek insanlara terörist damgası vurulabileceği söylenilerek dikkatli olunması" noktasında dikkat çekiliyor. Bu konuşmadan iki ay kadar sonra Gülen grubuna yönelik olarak ortaya çıkan "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" ve benzeri belgelerde Gülen Hareketi'nin nasıl silahlı terör örgütü haline getirileceğine yönelik planlar yapıldığı hafızalarda sıcaklığını korumaktadır. Bu içeriğine rağmen konuşma, Tahşiye isimli bir oluşuma komplo kurmak temalı olarak değerlendiriliyor.
2. Daha sonra aynı konuda benzer temalı birkaç makalede kısa bazı bölümlere yer veriliyor ve bir televizyon dizisi konu ediliyor.
3. 2010 yılı başlarında Tahşiye isimli gruba mensup kişilere ait yerde polisin yaptığı aramada poşet içerisinde patlayıcılar ele geçiriliyor. Arama yapan polisin eldiveni yırtılınca parmak izinin poşete geçmiş olabileceğinden kuşku duyan polis, bunu aynı anda tutanağa geçiriyor ve görüntülü kayıtta da bu durum anlaşılıyor.
4. Sonraki günlerde şikâyete konu olan bu konuda ilgili polisler hakkında soruşturma yapılıyor ancak takipsizlik kararı ile sonuçlanıyor.
5. Olayın üzerinden beş yıldan fazla bir sure geçtikten sonra Tahşiye davasından yargılananlardan birisi, 16.5.2014 tarihinde, bu kez Fethullah Gülen'in yukarıda bahsi geçen konuşmasını dayanak göstermek suretiyle şikâyetçi oluyor ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Aralık soruşturması olarak bilinen bu soruşturma başlıyor.
6. Soruşturma savcısı, çok sayıda kişiyi şüpheli olarak gözaltına alıyor ve yasanın öngördüğü azami sürede şüphelileri gözaltında tuttuktan sonra hakime tutuklamaya sevk ediyor.
7. Sulh ceza hakimi, içlerinde Samanyolu Televizyonu grup başkanının da bulunduğu birçok kişiyi tutuklayarak cezaevine gönderiyor.
8. Savcılığın talebi üzerine mahkemece soruşturmada gizlilik kararı alınıyor ve dosyadan avukatların örnek alması engelleniyor.
Mahkemece gizlilik kararı alınsa da, şüphelilere sorulan sorulardan aslında dosyada nelerin bulunduğu son derece anlaşılabilir durumda. Fethullah Gülen'in iddiaya konu olan konuşma metni, iki gazete köşe yazarının iki makalesinden birer paragraf yazı, bir haber, Samanyolu TV'de yayınlanan ‘Tek Türkiye' isimli dizinin ilgili bölümlerinin CD'si ve bir de Fethullah Gülen'le Hidayet Karaca arasında geçtiği ve dizideki bölümün konu edildiği iddia edilen konuşma metni. Bu konuşma sosyal medyadan elde edilerek dosyaya dahil edilen bir metin. Ayıca Tahşiye örgütü hakkında yapılan soruşturma ve dava dosyası örneklerinin de dosyada olduğu anlaşılıyor. Hakkında gizlilik kararı alınan dosyanın tamamı bu kadar. Tamamen konuşma metni ve makale yazılarına dayalı ve üzerinden beş yıl geçmiş bir dosyada neden gizlilik kararı alınır ve neden beş güne yakın bir zaman insanlar zor koşullar altında gözaltında tutulur?
9. Soruşturma dosyasında bahsi geçen konuşma ve makaleler dışında somut hiçbir delil mevcut değildir. Somut delil olarak gösterilen ve Gülen-Hidayet Karaca'ya ait olduğu iddia edilen konuşma kaydı sosyal medyadan alınmış yasa dışı bir delildir. Hidayet Karaca'nın avukatları, bu kayıtlar yayınlandığında ilgili internet sitelerine erişim yasakları aldırmışlar ve bunu yayınlayanlar mahkemece mahkûm edilmişlerdir.
Yasa dışı delil olduğu mahkemelerce de saptanan ve hiçbir hukuki değeri bulunmayan (yasal kayıt olsaydı dahi bir suçun delili olmaktan uzak) konuşma kaydı savcı tarafından maalesef geçerli delil olarak kullanılmış, Hidayet Karaca'nın tutuklanmasına hakimlik tarafından gerekçe yapılmıştır.
10. Soruşturmada savcı tarafından ‘Neden dershanelerin kapatılmasını gazetenizde bu kadar çok işlediniz?' şeklinde sorular sorulabilmiştir.
11. Başka önemli bir nokta da, silahlı terör örgütü kurmak suçundan suçlanan ve bir kısmı bu suçtan tutuklanan şüphelilere ciddi bir terör sorusu sorulmamış olması, soruların neredeyse tamamına yakınının konuşma, makale ve ses kaydıyla ilgili olmasıdır. Oysa silahlı terör örgütü kurmak ve örgütsel faaliyette bulunmak iddiası son derece ciddi bir suçlamadır. İadesi istenilen Fethullah Gülen ve diğer şüpheliler silahlı terör örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak fiillerinden suçlandıklarına göre; bu suçun unsurları olan örgüte ait silahlar veya patlayıcı maddelerin ya da Gülen ve arkadaşlarının silahlı faaliyetlerinin neler olduğunun ve bunların somut delillerinin hem sorgular da hem de tutuklama gerekçesinde gösterilmesi gerekirdi.
Görüldüğü gibi Fethullah Gülen ve diğer şüphelilerin bir konuşma ve iki makaledeki iki paragraf nedeniyle silahlı terör örgütü kurucusu ve üyesi sayıldıkları anlaşılmaktadır.
12. Gerçek bir hukuk devleti olduğundan şüphe duyulmayan Amerika'da bir mahkemenin; bu kadar hak ihlalinin bir arada yapıldığı ve somut hiçbir delilin bulunmadığı böyle bir soruşturmaya dayanarak Fethullah Gülen'i iade etmeye yönelik bir karar alacağı düşünülebilir mi? Aksine, iade talebine ilişkin evraklar önlerine gelen Amerikalı siyasetçi ve bürokratlar ile yargıçlar Türkiye'deki mevcut yargı sisteminin ne durumda olduğunu ve hükümetle yargı arasındaki ilişkilerin ne kadar iç içe girdiğini bizzat görecekler ve dehşete düşeceklerdir. Rezaletimizi, kendi ellerimizle tüm dünyaya duyuracağız.
*Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı