Kitapta gündemdeki birçok konu ve
Ergenekon davasına da vurgu yapan Çakır'ın çok konuşulacak tespitleri ve ortaya attığı iddialar, demokratik
açılım, DTP'nin kapatılması ve her geçen gün tırmanan
sokak anarşisini anlamak için bir
rehber adeta…
Türkiye'de asimetrik bir savaşın varlığını da kabul eden Zihni Çakır, bu savaşın iddia edilenin aksine, milleti, milletin iradesiyle şekillenen parlamenter demokratik sistemi,
AK Parti iktidarını ve
Fethullah Gülen Cemaatini
hedef aldığını söylüyor.. Çakır'ın bir başka
bomba iddiası da şu;
Danıştay Saldırısı,
Hablemitoğlu Suikastı,
Dağlıca ve
Aktütün baskınlarıyla Reşadiye'deki
terör saldırısının, Asimetrik savaşın kontrollü gerilim stratejisi olduğu..
İşte çok Nergis Kavalcı'nın Zihni Çakır ile yaptığı çok konuşulacak o röportaj…
- Tepkiler nasıl son kitabınız Korku İmparatorluğu GLADIO'ya?
Sanırım beklentilerin üzerinde. Gündemin böylesine her gün farklı bir konuyla bombalandığı dönemde, kitabın yaklaşık 20 günde 2. baskısının da tükendiği bilgisini aldım. 3. baskı için
hazırlık yapılıyormuş yayıncı.
Okuyucularımdan aldığım yoğun mesajlar ve kamuoyunun algılamasını okuyunca bayağı müspet tepki var diyebilirim.
- Öceki çalışmalarınız Ergenekon yapılanması üzerineydi. Bu defa farklı bir konsept var sanırım kitapta…
Öyle de diyebiliriz.
Örneğin ilk kitap çalışmamda, ülkeyi
esir alan Ergenekon davasına konu gizli yapılanmanın daha
soruşturması başlamadan 7 ay evvel Ergenekon adlı bir
örgüt olduğunu ifade edip, bu örgütün bugün soruşturma ve davada tanımlanan örgütlenme biçimini anlatmıştım.
Yine sonraki kitap çalışmalarımda, söz konusu yapılanmanın hedef ve eylemlerini, üstelik iddianamelerden çok önce belgeleriyle ortaya koymuştum.
Türkiye'yi felakete sürüklemek, çok partili parlamenter rejimi asker maarifetiyle al aşağı edip yerine BAAS ideolojisi ekseninde tek partili totaliter bir rejim kurmak isteyen Ergenekon'un şifrelerini deşifre etmeye çalışmıştım.
Korku İmparatorluğu GLADIO'da ise, küresel güç odaklarının, GLADIO eliyle, hedef coğrafyalarda ulaşmayı amaçladığı egemenlik ve mutlak otorite savaşında zafere ulaşmak için kurduğu Korku İmparatorluğu'nu tanımlamaya çalıştım. Türkiye
operasyonlarını inceledim.
- Tapınak Şovalyeleri, Bilderberg ve Masonik yapılanmalara genişçe yer verdiğiniz de göze çarpıyor kitabınızda…
Eğer GLADIO'yu tüm yönleriyle ele alıyorsanız, bu gizli örgütlerin bilinmeyenlerini ortaya koymadan amacınıza ulaşamazsınız.
Haliyle GLADIO ve onun eliyle güçlendirilmeye çalışılan Korku İmparatorluğu'nun asıl sahibi olan Masonik yapılanmalar ve gizli cemiyetleri de irdeledim.
Yakın zamanda çok tartışılacağına inandığım ve İtalya'daki P2 benzeri bir yapılanmanın Türkiye'de ARMADA adıyla varlığını sürdürdüğü iddialarına dikkat çektim.
- Ama bizde yaygın kanaat GLADIO ve bağlı operasyon birimlerinin ABD kontrolünde olduğu yönündedir.
Maalesef sadece bizde değil tüm dünyada geçerli bir yargı bu.
Oysa ABD'yi bu işlerin içerisine sokan da yine bu ülkenin gerek
ekonomik gerekse siyasal varlığına hükmeden Masonik örgütlerdir;
Yahudi lobisidir.
Hatta ABD'den öte NATO da bunların kontrolünde kurulmuş ve hala onların hükmettiği bir örgüttür.
Kitabımda Kennedy suikastının arka planını anlattım örneğin.
Yahudi lobisinin bu suikastı Sovyetler,
Küba ve KGB'ye maletmek için hangi girişimlerde bulunduğunu ve bunda nasıl başarıya ulaştığını işledim.
Öyle ki benzer suikastlere ülkemizde de raslamak mümkün. Örneğin Uğur
Mumcu suikastıyla Kennedy suikastı gerek öncesi gerekse sonrası itibarıyla sanki karbon kağıdıyla yazılmışcasına benzer bir senaryodur.
- Dikkat çeken bölümlerden biri de ülkeyi mezhep çatışmasının eşiğine getiren
Malatya,
Maraş ve
Çorum olaylarının anlatıldığı kısım. Hatta günümüzle benzeştirdiğiniz de görülüyor.
Yanlış bir tespit değil ki bu.
O dönem, mezhebe dayalı çatışmaların fitilini ateşlemek isteyen GLADIO, bu kentlerde yaptığı etüd çalışmalarını, yine bir siyasi örgüte sızarak hayata geçirmiştir.
Belli bir davaya, ülkücülük ve Türk milliyetçiliğine
hizmet ettiğini sananlar, GLADIO'nun gizli askerliğini yapan bölgesel liderlerine aldanarak çatışmalarda ön saflarda yer almıştır.
Şimdi de etnik temele dayalı çatışmanın fitili ateşlenmek isteniyor. Bunu da MHP üzerinden körüklemeye çalışıyorlar.
2 yıl öncesine kadar bu tür kirli senaryolara karşı, kararlı bir duruş sergileyen ülkücüler ve Genel Başkanları
Devlet Bahçeli, şimdilerde, oy kaygısıyla bu odakların beklentileri doğrultusunda hareket ediyor maalesef.
Siyasi iktidarın savunduğu demokratik açılım,
Kürt açılımı ya da barış ve kardeşlik açılımı denilen süreçle hedeflediği huzur ortamını tehdit kabul edenler, MHP'yi marjinal milliyetçi örgüt potasına sokarak, bu sürecin baltalanmasında piyon olarak kullanmak istiyor.
GLADIO, eskiden kalma bir alışkanlıkla, tıpkı 12
Eylül öncesinde olduğu gibi olası bir darbeye gerekçe olacak sokak anarşisi ve kentlere yayılacak etnik terörün tarafı haline getirmek istiyor MHP ve ülkücüleri.
Tandoğan ile başlayan miting süreci de bu bakımdan büyük önem arzediyor.
- Yani darbecilerle GLADIO el ele mi demek istiyorsunuz?
Elbette öyle.
12 Eylül Askeri Darbesi öncesinde yaşanan olaylar, darbeye karar veren iradeden bağımsız düşünülemez.
O olayları körükleyen gizli el de GLADIO olduğuna göre söyleyecek çok söz var mı sizce?
Darbecilerle bu örgütü ayırt edebilir misiniz?
Bu sadece 12 Eylül'le de sınırlı değil.
Bu ülkede yaşanan tüm fiili darbeler, muhtıralar, post-
modern darbeler ve e-muhtıralar öncesindeki kaotik düzenin failidir GLADIO.
Bu kaotik düzenden nemalanan darbeciler, GLADIO'nun gizli askerleri değil de nedir?
NERGİS KAVALCI - HABERFORM.COM