Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon
Hastalıkları Ana
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, üniversitelerinde bu yıl
Kırım-
Kongo kanamalı ateşi
hastalığı ön teşhisiyle takip ettikleri 44 vaka olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Dökmetaş, yaptığı açıklamada, Kırım-Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığının ilk defa 1944 yılında Kırım'da
görüldüğünü, daha sonra benzer bir hastalığa 1956 yılında Kongo'da rastlandığını kaydetti.
Bundan 13 yıl sonra iki hastalığın aynı hastalık olduğunun tanımlandığını ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı adıyla ifade edilmeye başladığını anlatan Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle konuştu:
''Bizim ülkemiz de Kırım bölgesine yakın olması nedeniyle bu hastalığın görülmesi yıllar önce olmuş olabilir. 1987 yılında bizim kliniğimizde buna benzer 2-3 hasta yatmıştı. Bunlardan 2'si ölmüştü. O zaman Kırım-Kongo kanamalı ateşi değil, kanamalı ateş olarak biz bunu takip ettik. Nedenini o dönemde bulamamıştık.''
Prof. Dr. Dökmetaş, 2002 yılında yine benzer bulgularla
Tokat bölgesinde bu hastalığın görüldüğünü, 2003 yılında bunun virüslerle ortaya çıkan bir hastalık olduğunu, hastalığın bulaşmasında 'hiyaloma' cinsi
kenelerin temel rol aldığını tespit ettiklerini kaydetti.
HASTALIĞA YOL AÇAN ''HİYALOMA'' CİNSİ KENELER
Hastalığa yol açan Hiyaloma cinsi kenelerin 6-8 bacağı olan, uçmayan, sıçramayan,
küçük canlılar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle devam etti:
''Bu keneler otlaklarda, çalılıklarda bulunabilir. Buralardan büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara geçer. Kan emerek yaşar. Bu hayvanların değişik bölgelerinde beslenir, insanlar bunları temizlemek isterken ya ellerindeki çatlaklardan virüs insana bulaşır, ya da kenenin ezilmesi sırasında kenenin vücudunda bulunan kandan insanlara geçebilir. Veya hayvanlardan, çalılık alanlardan insanlara geçen kenenin insanları sokması ve beslenmek için kan alması sırasında vücudunda bulunan virüsü insanlara bulaştırmasıyla hastalık ortaya çıkar.''
Hastalığın hayvanlarda çok hafif şekilde seyrettiğini, klinik bulgu ve belirti vermeyebildiğini kaydeden Prof. Dr. Dökmetaş,
hastalığın insanlarda ölümlere yol açtığını bildirdi. Bu hastalığın daha çok bahar aylarında ortaya çıktığını, yaz döneminde zirveye ulaştığını, sonbahardan sonra kaybolduğunu ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, ''Bunun sebebi, kenelerin ilkbahar ve sonbahar ayları arasında hareketli ve aktif olmaları, kış döneminde yuvalarına çekilmeleri, ahırlarda, kovuklarda kalmaları, ortamda fazla bulunmamaları'' diye konuştu.
''850 KENE TÜRÜNDEN 30'U HASTALIĞA YOL AÇIYOR''
Türkiye'de yaklaşık 850 çeşit kene türü olduğunu, bunlardan 30 kadarının bu hastalığı bulaştırdığını bildiren Prof. Dr. Dökmetaş, ''Bu virüs dış ortama, kaynatmaya ve
temizlik malzemelerindeki dezenfektan maddelerine duyarlı. Şüpheli olgularda temizlik her şeyin başında geliyor'' dedi.
Hastalığın daha çok hayvanlarla ilgilenenlerde ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, ''Çok nadir de olsa hastaneden de bulaşabiliyor. Bu nedenle bu tür hastalara yaklaşımda bulunduğumuzda, biz, hekimlerin korunma önlemlerini almasını istiyoruz'' diye konuştu. Yıllara göre hastalıkla ilgili vaka sayısı hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle konuştu:
''2002 yılında Türkiye'de 17 vaka var, bunun 15'i Tokat ve
Sivas bölgesinden. 2003 yılında 133 olgunun, 84'ü Tokat ve Sivas bölgesinden. 2004 yılında 249 hastanın 92'si bu bölgeden. 2005 yılında kesin olmamakla birlikte yaklaşık 150 vaka var, bunun 100 civarı bu bölgeden. Yani Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı dendiğinde, bir yerde Tokat ve Sivas bunun merkezini oluşturuyor. Türkiye genelinde olguların büyük kısmı, CÜ Tıp Fakültesinde takip ediliyor.''
CÜ'DE 2006'DA 44 ŞÜPHELİ VAKA TEDAVİ GÖRDÜ
Prof. Dr. Dökmetaş, 2006 yılındaki
şüpheli vaka sayısı konusunda henüz net bilgiler olmadığını, kesin olmamakla birlikte bu sayının 100'e yaklaşmış olabileceğini kaydetti. Dr. Dökmetaş, şunları söyledi:
''Bizim üniversitemizde bu yıl Kırım-Kongo kanamalı ateşi ön teşhisiyle takip ettiğimiz 44 vakamız var. Bu vakalarımız da
kesinleşmiş değil. Bunların önemli bir kısmı ön tanı. Bunlardan 2'si hayatını kaybetti. 42 tanesi ise
tedavi oldu. Şu anda ise servisimizde 10 hastamız bu hastalığın şüphesiyle tedavi görüyor.''
Sivas bölgesinde görülen vakalarda, geçen yıla göre bu yıl biraz artış yaşandığını belirten Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle devam etti:
''Bu tabi araştırılması gereken bir konu. Sayıları kesin olarak vermemiz mümkün değil.
Panik yaratmamızın anlamı yok. Çünkü gerçekten bu bölgedeki vakalar başka bir hastalık da olabilir. Geçen yıl da Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı diye takip ettiğimiz hastaların bir kısmında 'brusella' çıktı. Birkaç tanesinde 'kan kanseri' çıktı. Bazılarında başka hastalıklar çıktı. Bu nedenle olayları büyütmenin hiçbir anlamı yok.''
Hastalık konusunda vatandaşları bilgilendirmenin önemine değinen Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle konuştu:
''Yeniden bir hastalık patladı, 'salgın var' gibi bir olay sorumsuzluk olur. Böyle bir olay yok, söz konusu değil. Geçen yıl ve
bir önceki yıl gördüğümüz vakalara benzer olgular var. Sayıda artış veya azalış olup olmadığı konusuna şu anda
cevap vermemiz mümkün değil.''
HASTALIK YAYILIYOR MU?
Türkiye'de hastalığın daha çok
Kelkit Vadisi'nde görüldüğünü, ancak o bölgede yaşayan bir insanın başka yere gidip
hastalanabileceğini belirten Prof. Dr. Dökmetaş, şöyle devam etti:
''Yani bu hastalığın kaynağı neresi, onu araştırmak lazım. Ayrıca keneler belli bir bölgede sınırlanmış değil, yayılım da gösterebilir. Her bölgede keneler var. Hastalığın ulaşması, bulaşması için, çevreye doğru yayılım da olmuş olabilir. Bu 'Ankara'ya geldi, İzmir'e geldi, Antalya'ya geldi, öldük, bittik' anlamına gelmemesi gereken bir durum.Ben
Sağlık Bakanlığı ve
Tarım Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalarla hastalığın önünün alınacağını düşünüyorum.''
Her hastalıkta bir başlangıç dönemi, daha sonra zirve ve düşüş dönemi yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, ''Bu her hastalık için geçerlidir. Uygun önlemler alındığı sürece bu kısa dönem içerisinde olur. Ben gerekli önlemlerin alındığını düşünüyorum'' dedi.
KUŞLARIN İTLAF EDİLMESİ KENE SAYISINI ARTIRDI MI?
Kuş gribinin ardından kuşların itlaf edilmesi nedeniyle kene sayısının arttığı ve bunun hastalığı artırdığı şeklindeki görüşe
katılmadığını belirten Prof. Dr. Dökmetaş, şunları kaydetti:
''Her konuyla ilgili belli görüşler olabilir. Bu görüşlerin bir kısmı da doğru olabilir. Ancak bunun doğru olabilmesi için kanıta
dayanması gerekir. Tahminen, 'güvercin sayısı azaldı, tavuklar öldürüldü, bu nedenle hastalık arttı' demek, çok doğru bir yaklaşım değil.
Avcılar ülkemizin her tarafında var, ülkemizin her tarafında tavuklarda belli bir itlaf yaşandı. Ama bu hastalık Kelkit Vadisi'nde olan bir hastalık. Şu aşamada bu bölgede, ama gelecekle ilgili bir şey öylemek mümkün değil.''
AA