Bu irade imtihanında oruçlarını tutanlar çok şey kazanırlar, hiçbir şey kaybetmezler. Tutmayanlar ise hiçbir şey kazanmaz, ama ahiretleri adına çok şey kaybederler. Bunun için nefse ve şeytana uymayanlar
Ramazan-ı şerifin şanına ait hürmeti çiğnemeyerek herkesle birlikte oruç tutarlar, yine herkesle birlikte bayram yaparlar. Bir aylık irade imtihanından yüz akıyla çıkarlar..
Bununla beraber Rabb'imiz yine de kullarının oruç tutamayacak derecede olan özür sahiplerini ayırır, onlara oruçlarını ileride mazeretleri geçince tutma izni de verir. Böylece oruç tutamayacak durumda olan mazeretliler de zorlanmazlar, oruç tutacak imkana kavuşuncaya kadar oruçlarını tehir edebilirler.
-Kimlerdir Ramazan ayında herkes oruçlu iken oruçlarını sonra tutma iznine sahip olanlar? Bu izin sahiplerini kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
1- En başta oruç tutacak güce erişmemiş çocuklar: Bunlar
ergenlik yaşına ulaşmadıkça oruç tutmakla yükümlü olmazlar. Tutarlarsa sevabı, onları alıştıranlara da
şamil olur. Ergenlik yaşının son sınırı on beş yaş denmişse de, esas yükümlülük, kızlarda özel hal, erkek çocuklarda da ihtilam olma halinin başlamasıyla kesinleşir.
2- Yaşlanmış, kötürüm halindeki ihtiyarlar:
Oruç tutacak kuvvete sahip olmayan bu
yaşlıların halsizlikleri oruç tutmaları halinde daha da artacak, zor durumda kalacaklarsa tutmazlar. Bunların maddi imkanı müsait olanları, tutamadıkları her oruç başına yoksula birer (fitre miktarı) fidye verirler. Oruçlarını böyle tutmuş sayılırlar. Bunu veremeyecek durumda olanlardan ise Rabb'imiz onu da istemez, bağışlar, borçlu da kalmazlar..
3- Yaşlı değil, fakat
hasta olanlar: Oruç tutacak olurlarsa hastalıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacak.. Bunlar da sıhhatine kavuşunca tutmaya niyet ederek beklerler..
4-
Hamile hanımlar: Taşıdıkları bebeklerine bir zarar geleceğini düşünüyorlarsa
doğumdan sonraki müsait devrede tutmayı niyet ederek oruçlarını tehir ederler.
5- Doğum yapmış, çocuk emzirmekte olan anneler: Oruçlu iken sütün azalacağını, emen çocuğun, ya da annenin zarar göreceğini düşünüyorlarsa oruçlarını tehir eder, sonra tutarlar.
6- Her ay belli günlerdeki özel halleri başlamış bulunanlar: Bunlar da oruçlarını bu halleri başlayınca bırakırlar; bitince başlarlar. Bu özürlerini başlatmamak için önceden ilaç almaya mecbur değiller. Çünkü oruç tutamadıkları günlerinde de Rabb'imizin emrine itaat ettikleri için oruçlarını tehir etmekteler. Yani
isyan yok yine emre itaat var.
7- Seferde olanlar: Oruç günlerinde doksan kilometreden az olmayan yolculuğa çıkmış bulunanlar tutarlarsa sevaplısını
tercih etmiş olurlar,
yolculuk sebebiyle tutmazlarsa izinden istifade etmiş olurlar, vebale girmiş olmazlar. Çünkü Rabb'imiz kulları için zorluk değil kolaylık murad etmekte, güçlerinin yeteceğini emretmiş bulunmaktadır.
Demek ki, mazereti olanların oruç tutamayışlarında bir vebal söz konusu olmamaktadır. Ancak
özürlü olmadıkları halde kulluk görevlerini yerine getirmeyenlerin sorumluluklarının da ağır olacağına işaret olunmakta, mazeretsiz alenen oruç yiyene, 'aleni günahkar' adı verilmekte, aflarının da kolay olmayacağına dikkat çekilerek, baştan iyi düşünmeleri ikazına muhatap olmaktalar..
AHMED ŞAHİN-ZAMAN