Kimdi o Genelkurmay Başkanı?-Yorum

Türkiye ABD'nin yanında Kore Savaşı'na katıldı; bu karar alındığında Genelkurmay Başkanı kimdi, bilen var mı?

Kimdi o Genelkurmay Başkanı?-Yorum

Savaşan her iki taraf da kendi yanına çekmek için az çaba sarf etmemişti, ama 2. Dünya Savaşı'ndan uzak durmayı başardı Türkiye; Genelkurmay Başkanı o dönemde kimdi peki? Bu soruların cevabını bilmiyoruz, ancak her iki kararı alan siyasî kadronun başında kimin bulunduğundan hepimiz haberdarız: Kore'ye gitme kararı DP'li başbakan Adnan Menderes'in yönlendirmesiyle alındı; Türkiye'yi 2. Dünya Savaşı'ndan uzak tutmayı başaran ise tek parti döneminin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ydü. Her iki siyasetçi sorumluluğunu üstlenerek savaş konusunda önemli birer karar verdiler; Meclis'i de kendi kararları istikametine yönelttiler. Mehmetçikler Kore gibi binlerce km uzaktaki bir ülkeye gidip kendilerini hiç ilgilendirmeyen bir savaşta kanlarını ve canlarını verdi. 2. Dünya Savaşı'na katılmadık ve tarihin belki de en kanlı savaşında tek bir askerimizin burnu kanamadı. Eskiye dair bu iki örneğin durup dururken nereden aklıma geldiğini herhalde sormayacaksınız. Her iki örnek de yarım asırdan önceye ait ve her ikisinde de askerî bir konuda son sözü siyasilerin söylediğini biliyoruz. 2007 yılında ise, Türkiye, yabancı bir ülkenin toprağına asker gönderme konusunu bambaşka bir zeminde tartışıyor ve bazıları bunu doğal sayıyor. Bıraksanız, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın sivilleri dinlemeksizin komutasındaki askerleri Irak'a göndermesini sağlamak için ellerinden geleni yapacaklar… Bereket, asker, hiyerarşik yapıda kendi yerini ve savaş konusunda işlemesi gereken prosedürü biliyor; bu sebeple de ısrarla “Talimatı siyasi iktidarın vermesi gerekir” görüşünü açıklıyor Genelkurmay… İyi de, mâlumun ilâmı olan bu cümleyi sıkça tekrarlama ihtiyacı neden duyuluyor? Genelkurmay Başkanlığı, görevi anayasayla belirlenmiş, ülkemizin iç ve dış güvenliğinden sorumlu, en önemli devlet kurumlarından biri. Asker savaşta kanını ve canını bu vatan için feda ediyor; barış zamanında da hem caydırıcı bir güç olarak varlığını sürdürüyor, hem de savaşa hazırlık yapıyor. Görevi bu. Şöyle düşünelim: Acaba bir başka ülkeye savaş ilânı yalnızca askerlere bırakılabilir mi? İlk bakışta cevabı olumlu verilebilecek bir soru gibi gelse de, insanlığın uzun tarihi savaş kararının görevi savaşmak olan askerlere bırakılmayacak kadar hassas bir konu olduğuna işaret ediyor. Askerin kararını etkileyen unsurlar ile demokratik sistemlerde var olan karar alma mekanizmalarının dikkate aldığı unsurlar aynı değil. Asker birkaç konu üzerinde yoğunlaşarak savaşabileceğine karar verebilir, oysa siyasilerin düşünmesi gereken yüzlerce farklı unsur var. Sivillerin askerî konularda verdiği her karar doğru olmayabilir; ABD'nin Irak'a girme kararını George W. Bush verdi ve kararının Amerikan tarihinin en vahim kararlarından biri olduğuna hiç kuşku yok. Yalanla dolanla süreci yamultarak aldı o kararı Bush, komutanların muhalefetine rağmen; onu daha şimdiden “Amerika Tarihi'nin en başarısız başkanı” olarak görüyor Amerikan halkı… Demokratik gelenekler ve hiyerarşik prosedür içinde kalındığında kârlı çıkan bir ülke aranıyorsa, TBMM'nin 1 Mart tezkeresini reddettiği Türkiye buna iyi bir örnektir. Sonradan istediklerini ilân ettiklerine göre, askerler, Washington'un isteklerinin karşılanmasından yanaydılar; Ak Parti liderliği de aynı düşüncedeydi ve tezkereyi Meclis'e sevk etti. Son sözün sahibi milletvekillerinin verdiği kararın ne kadar isabetli olduğunu bugün daha iyi görüyoruz. Askerlerin yabancı bir ülkeye gönderilmesi, savaş ilânı kolay bir karar değildir ve bu sebeple kararın alınması prosedürü de demokrasilerde zorlaştırılmıştır. İyi ki de öyle yapılmış… Fehmi Koru/Yeni Şafak
<< Önceki Haber Kimdi o Genelkurmay Başkanı?-Yorum Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER