Kendilerini devletin gerçek sahibi olarak gören cuntacı grubun, iktidarı kaybetmemek için ülkeyi önce kaosa sürükleyip ardından da bir balyoz gibi, milletin başına indikleri artık rahatlıkla görülebiliyor. Peki
darbe yaptıramazlarsa...
Türkiye'nin aydınları cuntanın, parti
kapatma kozunu kullanarak halkın iradesini budadığını söylüyor. İşte 28
Şubat'ın arefesinde bu millete vurulan darbeler...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk, "hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" dedi. Ancak bu ülkenin, milletten önce kendilerine ait olduğunu iddia eden cunta, hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti'ni kendi başına, hakimiyeti de millete bırakmadı.
1946'dan sonra
Millet ne zaman iradesiyle iktidarı eline almaya kalkışsa, ortaya
terör çıktı, sağ sol kavgaları başladı. Her seferinde cuntacı grup perde arkasından orduyu ileri sürerek Türkiye'yi rotasından saptırdı.
27
Mayıs İhtilali, Türkiye'de cuntanın ilk görüldüğü darbeydi. Halkın Adnan Menderes'i yüzde 50'lerin üzerinde oylarla iktidara taşıması ve Menderes'in de millet yanlısı yönetimi darbeyi getirdi.
Cunta 1960'tan sonra, her 10 yılda bir Türkiye'de bu operasyonu yaptı. 70'de 12
Mart muhtırasıyla 80'de de 12
Eylül Darbesi ile, ülkenin yetişen nesilleri, gelişen ekonomisi, büyüyen sanayii, uluslararası arenada kazanılan prestiji budandı.
Her darbe öncesinde binlerce
genç kullanıldı, öldürdü veya öldürüldü. Kısacası ülkenin geleceği kesilip atıldı. Siyasetçiler idam edildi, millete göz dağı verildi. Türkiye içine kapandı, yalnızlaştı.
Cuntacılar, Türkiye'de darbe yapmak ya da yaptırmak için öyle büyük sebepler de aramadı. Türkiye Cumhuriyeti son darbeyi de 28 Şubat 1997'de işte böyle sudan gerekçelerle yaşadı.
Milli
Güvenlik Kurulu'nun askeri kanadı 28 Şubat tarihli toplantıda
gazete kupürlerine dayandırılan gerekçelerle post
modern bir darbe yaptı.
Bu defa budama işlemi Refah-Yol hükümetine yaptırıldı. Cuntacı olmayan subaylar, bürokratlar, memurlar görevden el çektirildi. Okullar eğitim kurumları olmaktan çıkarıldı, devlet kendi okulunda okuyan öğrenciyi düşman ilan edip ya okuldan attı ya da önlerini kesti.
Her darbe ülkeden ve milletten bir şeyler götürdü.
12 Mart Darbesi ile 1961
Anayasası'nda getirilen demokratik hakların büyük bölümü budandı,
12 Eylül sonrası bütün
siyasi partiler kapatıldı demokratik haklar milletin elinden tamamen alındı. Sivil anayasa rafa kalktı.
Türkiye, bu yüzüyle Afrika'nın kabil
e devletlerinden ya da Muz Cumhuriyetinden farksız hale geldi. 1999 ve 2001'de yaşanan
ekonomik krizde birçok
banka buharlaştı. Bir çok
işadamı türlü gerekçelerle, aydın ve gazeteciler de düşünce suçuyla mahkum edildi.
Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturmada cuntacıların darbeyi nasıl hazırladıkları, neyi ve kimleri hedefledikleri bir bir ortaya çıktı. Ancak cunta yine de geri adım atmıyor. Darbe yaptıramazsa devlet içindeki uzantılar harekete geçirilerek siyasete müdahale ediliyor. Partiler kapattırarak milli iradeye yine darbe vuruyor.
Cunta bu işi de sistemli bir şekilde yapıyor. Kendi çıkarlarına ters ama millet iradesinin onayını alan partilerle birlikte, milletin geneliyle çatışan partilere de
kapatma davası açıyor. Böylece tepkilere karşı kendi çıkardığı yasaları perde olarak kullanıyor. Ergenekon soruşturmasıyla
darbe planları deşifre olan cuntacıların, önümüzdeki dönemde yine
parti kapatma davalarıyla
demokrasiye müdahale etmeye çalışacağı şimdiden görülebiliyor.
SAMANYOLU HABER