Bildiride,
Mardin,
Gaziantep ve
Diyarbakır illerinden toplanan bazı çocukların, geç saatlerde çeşitli etkinliklere katılmasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyordu:
"
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa'da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur."
Samanyolu Haber bildirinin gerekçelerinden biri olarak gösterilen bu etkinliği mercek altına aldı. Ve ortaya Mustazaf-der adlı sözde
sivil toplum kuruluşu çıktı.
Türkiye gündemini derinden etklileyen
27 Nisan tarihli
Genelkurmay Bildirisinde, askerin rahatsızlık gerekçesi olarak saydığı etkinliklerden biri de
Güneydoğu illerinde gerçekleştiriliyordu.
Bildirinin hemen ardından bütün gözler metinde sözü geçen etkinliklere çevrildi. Genelkurmay'ın şikayetçi olduğu olayların başında gelen söz konusu etkinlik hakkında ilgi
çekici bilgilere ulaşıldı. Bu etkinliği gerçekleştirenler arasında
Mustazaf-Der adlı kuruluş bulunuyordu. Türkiye bu derneğin adını son zamanlarda sık sık duyuyordu.
MUSTAZAF-DER VE HİZBULLAH
İstihbarat raporlarına göre, Mustazaf-Der, yasadışı
Hizbullah grubunun
legal örgütlenmesi niteliğinde. Dernek, Diyarbakır,
Adana,
Bingöl, Gaziantep,
Konya, Mardin,
Siirt, Şanlıurfa, Van,
İstanbul,
Osmaniye ve
Ağrı illerinde faaliyet gösteriyor.
BAŞKANI HİZBULLAH DAVASININ AVUKATI
Mustazaf-Der'in Başkanlığını Hizbullah ana davası sanıklarının savunmasını üstlenen ve örgüt üyeliğinden altı yıl üç ay mahkumiyeti olan
avukat İshak Sağlam yapıyor. Derneğin kurucuları arasında Hizbullah davasından yargılanan çok sayıda isim de bulunuyor.
İstihbarat raporlarında ayrıca, İkra, İhya,
Umut, Has, Seher, Kardeş,
Anadolu Gençlik ve Ay adındaki
derneklerin de Mustazaf-Der ile aynı çizgide olduğu dile getiriliyor.
Raporlar, bir süre önce büyük bir operasyonla polisten
darbe yiyen ve lideri öldürülüp çok sayıda üst düzey yöneticisi hapse atılan Hizbulvahşet örgütünün hala bütünüyle yok edilemediğine dikkat çekiyor.
HÜCRE TİPİ YAPILANMIŞLAR
Bunun sebebi, çok profesyonel biçimde kurulan örgütün hücre
tipi yapılanmaya sahip olması. Örgüt elemanlarının hiçbiri diğer bir hücrelerdeki elemanları tanımıyor, ne tür faaliyetlerde bulunduklarını bilmiyor. Bundan dolayı da örgütün baştan sona deşifre edilmesi mümkün olmuyor.
MASKELEME OPERASYONU
Devlet raporlarında örgütün son yıllarda yeni bir maskeleme stratejisi uyguladığına da dikkat çekiliyor. İllegal görüntüsünden kurtulmak isteyen örgütün Mustazaf-Der aracılığıyla legalleşme çabası sergilediği, verilen bilgiler arasında. Örgütün bu kapsamda olan bitenden habersiz
dindar insanları etkilemek için "
okuma evleri" açtığı ve burada insanlara
dini bilgiler vermek suretiyle kamuoyunun sempatisini kazanma amacında olduğu belirtiliyor.
İFTİRA ZEMİNİ HAZIRLANIYOR
Sözde legal dernek tarafından açılan evlerde, örgütün aslında kesinlikle dünya görüşlerini benimsemediği saygın din damlarının kitaplarının bulundurulduğu da alınan bilgiler arasında. Örgütün buradaki amacı ise daha sonra bu evlere yapılacak baskınlarda,
teröre hayatları boyunca hiç bulaşmamış muteber yazarların isimlerinin bir şekilde kayıtlara girmesini sağlamak.
TEOMAN KOMAN NE DEMİŞTİ?
Farklı isimler altında Türkiye'de faaliyetlerini devam ettiren Hizbulvahşet'in bağlantıları ise oldukça karanlık ve karışık. Türk suç tarihine "
domuz bağı" ve "
mezar ev" kavramlarını sokan kanlı örgüt hakkında eski
Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın sözleri pek çok basın kuruluşunda yer aldı. Koman'ın Hizbullah'la ilgili olarak şu sözleri söylediği biliniyor:
"Hangi hizbullah? Bir iran'daki hizbullah vardır. bir de Pkk'nin baskınlarına karşı kendini koruyan dini inançları kuvvetli vatandaşlar vardır."
Koman'ın bu ifadesi terör örgütünün derin bağlantıları olduğu şeklinde yorumlanmış ve basında bu doğrultuda çok sayıda haber ve yorum yayınlanmıştı.
AKSİYON'UN İLGİNÇ İDDİASI
İlginç bağlantılar konusundaki çarpıcı haberleriyle tanınan
Aksiyon Dergisi terör örgütünün öldürülen lideri
Hüseyin Velioğlu hakkında bilgi verirken ilginç tespitlerde bulunuyor.
Bir
jandarma yetkilisi, Velioğlu'nun dönemin Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele (Jitem) Grup Komutanı Ahmet Cem Ersever'le yakın ilişki içinde bulunduğunu ve daha sonra Mit için çalışmaya başlayacak olan "
Yeşil" kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım'la görüşmesinin bu bağlamda ele alınması gerektiğini söylüyor.
Bu arada
CHP Genel Başkan'ı Deniz Baykal'ın da kısa bir süre önce Gurup toplantısında söylemiş olduğu sözler de bu iddiaları doğrular nitelikte:
Türkiye'de efendim Pkk'yla mücadele edeceğiz diye Hizbullah'ın himaye edilmesi, bunun gibi çok ağır yanlışların yapıldığı açık bir gerçektir...
İşte bu yapının bir uzantısı olduğu devlet raporları tarafından iddia edilen Mustazaf - Der'in etkinliği geçen günlerde yayınlanan Genelkurmay bildirisine konu oluyor:
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa'da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
BİR PROVOKASYON DAHA
Olup bitenler 28
Şubat sürecinde ellerindeki kocaman asalarla ortalıkta dolaşan ancak post
modern darbeden hemen sonra bir anda görünmez olan Acz-i Mendi provokasyonunu hatırlatıyor.