Kılıçdaroğlu,
Afyonkarahisar gezisine giderken parti otobüsünde beraberindeki bir grup gazetecinin sorularını
yanıtladı.
Heron konusunda açıklama yapması gereken hükümettir
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, ''
AK Parti'nin, Heronlarla ilgili
Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklama yapması yönünde bir talebi olduğu'' ifade edilerek bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
''Bu çağrıyı anlamakta zorlanıyorum. İktidar kendisini muhalefette mi zannediyor? Eğer Heronlarla ilgili bir sorun, yanıtlanması istenen bir soru varsa bunun muhatabı hükümettir.
Genelkurmay Başkanı hükümete bağlıdır. Bu konuda eğer 'Genelkurmay'dan bilgi alamıyoruz' diye bir düşünceleri varsa onu da açıklasınlar. Hangi Genelkurmay Başkanı hükümete niçin bilgi vermiyor?
Sayın Genelkurmay Başkanı hükümete karşı sorumludur. Yanıt vermesi gerekiyorsa hükümete yanıt vermelidir. Özellikle hükümetin bu konuda kamuoyunu süratle aydınlatması gerekir. Aydınlatmadığı takdirde gereğini yapamıyor demektir. Sayın Başbakan bu konuda daha kararlı ve daha tutarlı tavır sergilemeli. Varsa bir olumsuzluk onun sorumlularını bulup yargının önüne çıkarmalıdır.''
SAMANYOLU HABER TV'YE KONUK OLAN KAMER GENÇ BİLE TEPKİSİZ KALMAMIŞTI
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu,
terör örgütü
PKK ile pazarlık yapıldığına ilişkin tartışmalar ve buna ilişkin AK Parti'den yapılan açıklamayı da değerlendirdi. AK Parti'den yapılan açıklamada ''
terör örgütü'' yerine ''illegal örgüt'' ifadesinin kullanıldığının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, ''bir pazarlık olduğunu, bu konuyu inceleyen, bu konuda kafa yoran bütün kesimler ortak bir söylem olarak dile getiriyorlar. Pazarlığın sonuçlarından birisi de öyle anlaşılıyor ki terör örgütü, illegal örgüt söylemi konusundaki belirginleşmedir. Artık AKP, PKK'yı terör örgütü olarak görmemeye başlamıştır. Bu da pazarlığın çok açık bir örneğidir'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir başka gazetecinin, ''Referandum öncesinde terör örgütünün
ateşkes ilan ettiğini açıklayarak terörü bir anlamda gündemden düşürmüş olduğunu'' ifade etmesi ve ''Bunu mu kastediyorsunuz' diye sorması üzerine, ''Bir pazarlık olarak 'hayır' çıkma endişesi hükümette vardı zaten. Bu konuyla ilgilenen değişik çevreler tarafından da zaman zaman dile getiriliyordu. Öyle anlaşılıyor ki hükümetin yaptığı çalışmalarda da 'hayır' çıkma endişesi belirginleşiyordu. AKP, '
evet'i garantilemek için bir pazarlık süreci başlattı. BDP de bu pazarlık sürecine zaten açıktı. Öyle mesajlar veriyordu. Bu pazarlığın önümüzdeki günlerde somutlaşması bekleniyor. Terör örgütünden gelen açıklamalarda hükümetin doğrudan kendileriyle pazarlığa geçtiğini ifade ediyorlar zaten'' dedi.
-''SÖMÜREN KİŞİLERİN BAŞINDA DA RECEP BEY GELİYOR''-
Kılıçdaroğlu, ''demokratik özerkliğin pazarlığın bir parçası olup olmadığına ilişkin'' soruyu da yanıtladı. CHP genel Başkanı, ''Bugünden bu pazarlığın ayrıntılarına ilişkin yorum yapmanın doğru olmayacağını söyledi.
Kılıçdaroğu, ''AKP'nin PKK'yı artık terör örgütü olarak görmediğini söylediniz. Bunu biraz açar mısınız'' sorusuna, ''Ben böyle bir tespitte bulunmadım. Yapılan açıklamalar bunu gösteriyor'' yanıtını verdi.
Kılaçdaroğlu, bugün bir gazetede yer alan ve ''Başbakan Erdoğan'ın bir ülkücünün katilini partisinden milletvekili yaptığına ilişkin iddianın'' sorulması üzerine şunları kaydetti:
''Geçmişte yaşanan acı olayların günümüze taşınmasının ne kadar yanlış olduğunu bu örnek açıkça gösteriyor. Geçmişte acı çekenleri acıları hiç acı çekmeyen kişiler tarafından sömürülmeye başlandı. Sömüren kişilerin başında da Recep Bey geliyor. 12
Eylül'de
fatura ödemedi. Acılarını yaşamadı.
12 Eylül bunların sırtını sıvazladı. Bunlar büyük ölçüde 12 Eylül
Anayasası'na 'evet' dediler ama bugün yargıyı ele geçirmek için 12 Eylül'de acı çekenlerin acılarını istismar etmeye başladılar, sömürmeye başladılar. 12 Eylül'e karşı bir tavır sergiliyormuş gibi bir tutum takındılar. Ama bugün gelinen noktada açıkça görülüyor ki bütün bu eylemlerinin tek bir nedeni var. Acaba biz yargıyı ele geçirmek için yaptığımız Anayasa değişikliğine nasıl geçmişte 12 Eylül'de acı çekenlerin oylarını alabiliriz... Bu tuzak üzerinden hareket ediyorlar. Bilinçli hiç bir yurtseverin, acı çekenlerin bu tuzağa düşmeyeceğini sanıyorum.''
Kılıçdaroğlu bir başka soru üzerine
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (
HSYK) yaşanan atama krizine değindi. Davalara bakılırken yargıcın ya da savcının ismi üzerinden
uygulama yapmanın doğru olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, AK Parti ile beraber belli davaları belli savcıların, belli hakimlerin yürütmesi gibi bir durumun ortaya çıktığını savundu. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunun açık anlamı şudur: Benim yargıcım vardır, benim davama bakacaktır ve benim istediğim gibi sonuçlandıracaktır. Bu yargıca kimsenin dokunmasını istemiyorum. Eğer
Yargıtay bu yargı süreci içerisinde yanlış verilen kararlar nedeniyle belli yargıçları tazminata mahkum etmişse o yargıçların zaten orada durmaması lazım. Hukuksuzlukları yargı kararıyla tespit edilmiştir. Hukuksuzlukları yargı kararı ile tespit edilmiş kişileri ısrarla aynı görevde tutmak istiyorlar. 'Benim istediğim davaya benim istediğim gözlüklerle bakılsın'. Bunun adı hukuk değildir. Zaten olağanüstü mahkemelerin varoluş nedeni de siyasetin emrinde olmasıdır olağanüstü mahkemelerin. Burada da siyasetin emrinde bir yargı düzeni var ve bu düzen sürdürülmek istiyor.''
Kılıçdaroğlu, CHP'nin hazırladığı
referandumda neden ''hayır'' denilmesine ilişkin mektupların muhtarlara ve
sivil toplum örgütlerine gönderileceğini de açıkladı.