Kılıçdaroğlu Başsavcı’nın yazısını gördü. Görmedim dedi!
Mengü, Kılıçdaroğlu hakkında önemli iddialarda bulundu:
“
Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazısı 26
Ekim 2010 tarihinde saat 16:45 civarında geldi. 20 dakika sonra, Sayın Genel Sekreter bu yazıyı alır almaz
telefon ile Genel Başkan’ı arıyor. Böyle bir yazı geldi diye izah ediyor. Genel Başkan, ‘ben Genel Merkeze geliyorum, orada konuşalım’ diyor. Akşam 20:00 gibi Genel Merkeze geliyor. Sayın Genel Sekreter, Sayın Hakkı Süha
Okay ve Genel Başkan ile beraber, 2 saat süre ile hem bu yazıyı, içeriğini hem de hukuki durumunu anlatıyor. Sayın Genel Başkan sabahleyin, havaalanında gazetecilere yazıyı görmediğini söylüyor. ‘Geldiyse böyle bir yazı gereğini yaparız’ diyor. Yazı geldi inceliyoruz deseydi çok
doğal bir
cevap. Bunları anlatmak mecburiyetinde kaldım. Sayın Sav’a benden
belge sakladı demek hoş bir şey mi?”
Kılıçdaroğlu, 5 ay içinde mi anladı korku imparatorluğu olduğunu?
Kılıçdaroğlu’nun ‘korku imparatorluğunu yıktım’ sözlerini şöyle yorumladı: “Sen bu korku imparatorluğu ile beraber o zaman Genel Başkan oldun. Sayın önceki Genel Başkan’ın başına gelen ahlak dışı felaket olduğu zaman dahi bu
ekip sana
destek vermediği sürece sen Genel Başkan
adaylığını açıklayamadın. Aday değilim diyordun. Eğer korku imparatorluğu varsa. Sayın Sav da bunun başındaysa niye bu korku imparatorluğu ile beraber yürüdünüz? 5 ay içinde mi anladı korku imparatorluğu olduğunu?
Olayın bu duruma gelme nedeni eksen kayması
Mengü, tartışmalar hakkında şunları kaydetti: “Bu olayın bu duruma gelmesindeki neden bir eksen kayması olayıdır. Çok ünlü bir araştırma şirketinin sahibi, eski bir
CHP’li, CHP’nin yaptığı bazı hatalardan ötürü, yani
türban ve af gibi gereksiz ve zamansız söylenen sözlerden ötürü, CHP’nin
kemik oyundan yemeğe başladığını söyledi. Bu çok üzücü.
Türbanı neye göre çözeceksiniz? YÖK Başkanı’na göre mi?
Hukukun üstünlüğünü savunan bir siyasi parti olarak
Anayasa Mahkemesi,
Danıştay,
AİHM kararları dururken ortaya çıkıp türban olayını çözeceğim deme hakkına sahip değilsiniz. Bu tür konuşmalar MYK’da söylenseydi bu daha iyi bir şekle getirilebilirdi. Sayın Kılıçdaroğlu’na hukuki durum anlatılırdı. CHP gibi devleti kuran ve kurarken temel felsefesi
laiklik olan bir siyasi partide laikliği örseleyecek hiçbir davranış içinde bulunamazsınız. Laikliği örseleyecekse de, ki buna hiç kimse izin vermez, bu konuda da son karar merci CHP büyük kurultayıdır.
Kurultayın iradesi hepimizi bağlar. Oraya götürmeyeceksiniz. Çıkacaksınız, ben bunu çözerim. Neye göre çözeceksiniz? YÖK Başkanı’na göre mi?
Çarşaflılara rozet taktık, oylarımız mı patladı?
"Bir dönem çarşaflı insanlara rozetler taktık Sayın Gürsel Tekin’in organizasyonuyla. Bize oy patlaması mı oldu? Hiç katkısı olmadı. Bilakis kendi kemik oyumuzdan örselemeye başladık."
Af gibi bir konuyu Kurultayınızı toplamadan karar veremezsiniz
"Arkasından af dediğimiz olay var. Af, hem hukuki hem sosyolojik bir olaydır. Sen bunları kimseye danışmayacaksın. Kimsenin haberi yokken, bir gün duyuyoruz ki Genel Başkan af çıkaracağını söylemiş. Şehit cenazeleri gelirken, şehit anaları ağlarken af derseniz toplumu irite edersiniz. Af konusu ne MYK’da ne Parti Meclisinde konuşuldu. Af gibi bir konuyu Kurultayınızı toplamadan karar veremezsiniz.”
Çirkinliğe izin vermeyiz, odalarımızı boşaltırız
Önder Sav’ın ‘Taşınmam zaman alır’ sözlerini şöyle yorumladı: “Hukuk da kendisine bağlı olduğu için, parti ile ilgili bütün evraklar orada, 3-4 odada. Parti içinde çirkin olaylar olmaması için herkes odasını boşaltacak. Eğer ben istersem de beni o odadan hiç kimse çıkartamaz. Ben oraya 50 tane delikanlı ile gelirim, kimse çıkartamaz. Kimin yüreği yetiyorsa gelsin. Ama böyle çirkinliğe izin vermez, boşaltırız. Aslında hukuken yok olan MYK üyeleri otururlar.
Bu tüzüğü antidemokratik bulan biziz
“Bu tüzük kelime kelime
AK Parti tüzüğünden
kopya çekilmiştir” diyen Mengü: “Sayın
Baykal Genel Başkan iken bir tüzük
komisyonu kuruldu. Komisyonda, ben,
Hakkı Süha Okay,
Önder Sav, başka
hukukçular da vardı. Hukukçu olmayan da
Mehmet Sevigen,
Yılmaz Ateş vardı. O zaman Genel Başkanımıza bu tüzük AKP’den kopya çekilmiş, o kadar kopya çekilmiş ki AKP’nin internet sitesindeki kelime hataları bile aynı dedim. Onun üstüne Genel Başkan çok kızdı. Arkasından yeni bir komisyon kuruldu. Bu komisyon, bizim antidemokratik bulduğumuz, AKP’den kopya çekilen bu tüzüğü kabul etti. Aksini iddia edenle tartışmaya açığım” kaydetti.
Başsavcısı’nın yazısı, ne emir ne uyarıdır. Bir bildirimdir
Mengü, Başsavcısı’nın yazısını şöyle yorumladı:“
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazısı ne bir
mahkeme kararıdır, ne bir emir, hüküm, uyarıdır. Bir bildirimdir.
Anayasa Mahkemesi kararları; ‘senin kimseye ihtar yazma hakkın bile yoktur, yazamazsın; bir aykırılık bulursan bana taşıyacaksın’ diyor.”
Önder Sav’ı savunmak benim haddim değil
Kendisine yöneltilen Önder Sav’ın adamı suçlamalarına
yanıt veren Mengü:
“Sayın Önder Sav ile
Ankara barosuna kaydolduğum günden beri hep aynı ekip içinde yer aldık. Evet, Önder Sav’a çok yakınım. Önder sav ile ilgili her şey söylenebilir ama hırsız denilebiliyor mu? Parasal olaylarla ilgili bir bağlantı kurulabiliyor mu?
Hayır. Hakkında en ufak bir şaibe çıkmamıştır. Kendisi hakkında şu anda Yargıtay’da bekleyen bir mahkumiyet kararı yoktur. Önder Sav'ı savunmak benim ne haddim ne hakkım. O kendisini savunacak çapta büyük bir hukukçudur, siyasetçidir." dedi.
Kurultay toplanırsa seçim olacak mı?
Mengü, “Seçimli kurultayı olağanüstü toplama hakkı sadece Genel Başkanlara verilmiştir tüzüğe göre. Genel başkan olağanüstü bir kurultay isteseydi bizim tüzük kurultayımızı bir beyanla, ben seçimli kurultay yapacağım derdi. İkisi birleşirdi. Hem tüzük hem seçim tartışılırdı. Bu iş bir seferde biterdi” dedi.