CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül'ün adaylığıyla ilgili ilk kez bu kadar net konuştu: 'Eğer bir aday adayı anketlerde diğerlerine olağanüstü fark atmışsa o bizim adayımızdır. Bitti!'
Radikal Gazetesi'nden Ezgi Başaran'a konuşan Kılıçdaroğlu, bu seçimin neden herkes tarafından bu kadar önemsendiğini şu sözlerle yorumladı: 'Türkiye şu anda bir tek parti devletine dönüşmüş durumda. Valisi AKP’li, kaymakamı AKP’li, emniyet müdürü AKP’li, memuru, sendikası AKP’li, hâkimi, savcısı AKP’li, YÖK AKP’li… İnsanlar görünecek bir yerden bu zincirin kırılmasını istediği için bu kadar önem veriyorlar bu seçime. Sonuçta şu söyleniyor: 'Demokrasinin güvencesi için AKP’nin oyları mutlaka geriletilmeli.' Bunda CHP’nin de aydınların da sendikaların da sorumluluğu var"
ESKİSİ KADAR ÇATIŞMACI DEĞİLİZ
'Aday adayı belirlemek için 5 kişilik bir komisyon kurduk. Her biri seçim çevresini tek tek ele alıyor. Diyelim ki Beşiktaş yahut İstanbul Büyükşehir. Verdiğim talimat şu: En çok oyu alacak adayla yola çıkacağız! Buna göre her aday adayı için çalışma yapılıyor. Bazen anket, bazen eğilim yoklaması... Ayrıca o bölgenin il başkanı, milletvekili ve parti meclisi üyesinin de görüşü alınıyor. Sonuçlar MYK’ya geliyor ve aday belirleniyor. Dolayısıyla 'A mı aday olsun B mi', 'Bu benim yakınımdır” türü tartışmaların benim için geçerliliği yok. Eğer bir aday adayı anketlerde diğerlerine olağanüstü fark atmışsa o bizim adayımızdır. Bitti! Geçmişteki kavgalardan kalan sorunları bir kenara bırakmalıyız. O çatışmalar artık bizim için lükstür. Eski çatışmacı kültürümüzden aslında koptuk ama hâlâ gidecek yolumuz var. Büyükşehir adayı için benim aldığım oyun üstüne çıkması yeterli değil. Kazanacak adayı istiyorum.'
HITLER'LE CHP BİR DEĞİL
'Ulusalcılığı ben yurtseverlik olarak tanımlıyor, dolayısıyla CHP’nin tekelinde olmadığını düşünüyorum. Benim için ulusalcılık asla kafatasçılık değildir. Bu ülkenin her karışında hepimizin yurtseverlik ölçüsü eşittir. Kimse kimseden daha ulusalcı değildir. Hitler’in milliyetçilik anlayışı ile CHP’nin ulusalcılık anlayışı arasında hiçbir bağ yoktur. Kürtçe eğitim veriliyor diyelim. Sonra bunun sınavı var, iş hayatı var… Bu sisteme ne altyapı ne öğretmen olarak hazır değiliz. Ayrıca çift dilli ülkelerin, örneğin Belçika’nın yaşadığı sorunları da görüyoruz.'