İsmet
İnönü başkanlığındaki
ekip tarafından
Lozan’da yapılan
anlaşmayla,
Kıbrıs İngilizlere bırakılmış ve Kıbrıs Türkleri İngiliz tabiiyetine geçirilmiş.
Türk
Tarih Kurumu’nun internet sitesinde halen yayınlanmakta olan Lozan Antlaşması’nın 20. Maddesi ile,
İngiltere’nin 1914 yılında tek taraflı olarak ilan ettiği ve o döneme kadar
Osmanlı tarafından kabul görmeyen Kıbrıs adasının İngiltere’ye ilhakı resmen kabul ediliyor. Anlaşmanın 21. maddesi ise adada yaşayan Türklerin İngiltere uyruğuna geçmesi; geçmek istemeyenlerin ise 2 yıl içinde adadan ayrılması hükmünü içeriyor.
Kıbrıs’ın Lozan’da satıldığını belgeleyen maddeler:
MADDE 20:
Türkiye, İngiliz Hükümeti'nce 5
Kasım 1914 tarihinden ilan edilen, Kıbrıs'ın [İngiltere'ye] katılışını tanıdığını bildirir.
MADDE 21: 5 Kasım 1914 tarihinden Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçme yetenekleri olacaktır; bu durumda, seçme hakkını (option) kullandıkları tarihi izleyecek oniki ay içinde Kıbrıs adasından ayrılmaları zorunlu olacaktır.
İşbu Andlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte Kıbrıs adasında yerleşmiş olup da, bu tarihte, yerel kanunun öngördüğü şartlar içinde yapılmış başvurma üzerine İngiliz uyrukluğunu edinmiş bulunan ya da edinmekte olan Türk uyrukları da bu yüzden Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Şurası kararlaştırılmıştır ki, Kıbrıs Hükümeti'nin, Türk Hükümeti'nin rızası olmaksızın Türk uyrukluğundan başka bir uyrukluk edinmiş olan kimselere, İngiliz uyrukluğunu reddetme yeteneği olacaktır.
10 BİN TÜRK, KIBRIS’I TERK ETTİ VE TÜRKLER AZINLIK DURUMUNA DÜŞTÜ
Lozan Anlaşması’nın, İngiliz uyruğuna geçmeyenlerin adayı terketmesi hükmünü getiren 21. Maddesi gereğince yaklaşık 10 bin Türk’ün Kıbrıs’ı terkettiği bildirilirken; o dönemdeki nüfus miktarı göz önüne alındığı takdirde Türklerin adada nasıl
azınlık haline düştüğü de ortaya çıkıyor.
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sadece 8 sene sonra Kıbrıslı
Rumlar arasında Enosis fikri yayılmaya başlarken, 1950’li yıllara kadar Türkiye,
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüne bağlı kalarak Kıbrıs konusunda önemli bir girişimde bulunmuyor ve bu kayıtsızlık Rumların baskısının iyice arttığı, EOKA çetelerinin fiili baskılarının iyice şiddetlendiği 1955’lere kadar sürüyor. Bu tarihte,
Londra’da toplanan konferansta Türkiye ilk defa Kıbrıs’ta taraf olduğunu kabul ettiriyor.
Kıbrıs Türkleri’nin hakkı Menderes ve Zorlu döneminde geri alındı
Kıbrıs Türklerinin hakkını ise idam edilen dönemin
Başbakanı
Adnan Menderes ve
Dışişleri Bakanı Fatin
Rüştü Zorlu’nun girişimleriyle geri almış. Menderes ve Zorlu’nun, 1959 ve 1960'ta imzalanan
Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla, Türkler haklarının bir kısmını geri almış. Ayrıca Türkiye, Londra ve Zürih Anlaşmalarına ek olarak imzalanan ek anlaşma ile Kıbrıs,
Yunanistan ve İngiltere’ye Kıbrıs Türkleri ile ilgili olarak garantörlük hakkı olduğunu kabul ettiriyor. Bu anlaşmayı, Türkiye adına dönemin Başbakanı Adnan Menderes imzalıyor. Bu arada Londra ve Zürih anlaşmalarının ilgili maddeleri uyarınca 16
Ağustos 1960 tarihinde iki
toplumlu Kıbrıs Devleti kurulur ve
Cumhurbaşkanlığına Makarios, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına ise Dr.
Fazıl Küçük getirilir. Kıbrıs’ta bütün bunlar olurken Türkiye’de 27
Mayıs darbesi olmuş, Türkiye’nin Kıbrıs’ta söz sahibi olmasını sağlayan sürecin mimarları Başbakan Adnan Menderes ve
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, darbeciler tarafından
Yassıada’ya gönderilmiştir. Zaten yaklaşık 1 yıl sonra da Menderes ve Polatkan idam edileceklerdir.
Zürih Anlaşması’yla Türklerin hakları kısmen iade edildi
1. madde: Kıbrıs Devleti, Cumhurbaşkanlığı rejimine dayanan bir
Cumhuriyet olacaktır. Cumhurbaşkanı Rum ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk olacak ve genel
oy verme yöntemiyle, adadaki Rum ve Türk toplumları tarafından ayrı ayrı seçileceklerdir.
2. madde: Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dilleri Rumca ve
Türkçe olacaktır. Yasama ve idari belgeler ve dokümanlar iki resmi dilde yazılacak ve yayınlanarak ilan edilecektir.
10. madde: Her toplum, kendisi tarafından saptanacak sayıda temsilciden oluşan bir
Cemaat Meclisi'ne sahip olacaktır.VAKİT