Keşke kulak verilseydi

Son sayısında Bediüzzaman Said Nursî ile Nazım Hikmet’in Ermeni meselesindeki görüşlerini kapak yapan Nokta dergisi ilginç bir habere imza attı.

Keşke kulak verilseydi

Son sayısında Bediüzzaman Said Nursî ile Nazım Hikmet’in Ermeni meselesindeki görüşlerini kapak yapan Nokta dergisi, “İslâmcılığın ve solun sembol isimleri” olarak nitelediği bu iki insanın “Ermeni meselesine kayıtsız kaldıklarına dair genel bir kanaat” bulunduğunu yazdıktan sonra, “Ancak şimdi anlıyoruz ki, zamanında sözlerini söylemişler” ifadesini kullandı. Said Nursî’nin cephede savaşırken Ermeni kadın ve çocukları kurtardığını anlatan, Münâzarat’taki Ermenilerle ilgili bahislerden örnekler aktaran ve Mehmet Fırıncı ile konuya dair yaptığı görüşmeyi yayınlayan dergi, Abdullah Aymaz’a atfen, “1910’larda ona kulak verilseydi, bugün geldiğimiz şu noktaya gelmemiş, soykırımı tartışmıyor olacaktık” yorumunu yaptı. İşte haberi detayları : Haksızlık ve adaletsizliğe karşı tavizsiz tavırlarıyla tanınan Nazım Hikmet ve Said Nursi, "Ermeni" konusunda çok ilginç sözler söylemişler. İşte sır kalan sözler. Bildiğimiz gibi değilmiş: Meğer zamanında sözlerini söylemişler “Mesela hem Said Nursi’nin kitaplarını okuyanlara, hem Nazım Hikmet’in kitaplarını okuyanlara takipsizlik kararı veriyordum. Çünkü böyle şeylerin suç oluşturmayacağını kabul ediyordum.” Hem 12 Mart’ın hem de 12 Eylül’ün ünlü savcılarından Faik Tarımcıoğlu’na ait bu cümlenin benzerlerine; yani Said Nursi ile Nazım Hikmet’in, iki farklı dünya görüşünün sembol isimleri olarak birlikte anılmasının çok sayıda örneğine rastlamak mümkün. Fikri Sağlar’ın Kültür Bakanlığı döneminde başlatılan bir tür “tabuları yıkma” kampanyasının baş sloganının “Devlet kütüphanelerinde hem Said Nursi bulunacak hem Nazım Hikmet” olduğunu da unutmayalım. İki sembol isim, işte şimdi de Nokta’nın kapağında buluştu. Yakın zamanlara kadar, haksızlık ve adaletsizliğe karşı tavizsiz tavırlarıyla tanınan bu iki insanın Ermeni meselesine kayıtsız kaldıklarına dair genel bir kanaat vardı. Şimdi anlıyoruz ki, gerek Nazım Hikmet, gerekse onunki kadar açık olmasa da Said Nursi zamanında sözlerini söylemişler… 1908 Meşrutiyetiyle birlikte ülkede bir hürriyet fırtınası esmektedir. Fakat aynı hürriyeti Ermenilere vermeye yanaşmayanlar da az değildir. Said Nursî ile bu dar düşünen Müslümanlar arasında aşağıda nakledeceğimiz ilginç sohbetler geçer. Münazarat adlı bu eser, II. Meşrutiyet sonrasında Doğuda aşiretler arasında kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır İşte Said Nursi’nin Münazarat adlı eserinde Ermeni meselesine ilişkin görüşleri: Pekâlâ, kabul ettik ki hürriyet iyidir, güzeldir. Fakat şu Rum ve Ermenilerin hürriyeti çirkin görünüyor, bizi düşündürür. Reyin nedir? Evvela: Onların hürriyeti, onlara zulmetmemek ve rahat bırakmaktır. Bu ise, şer’îdir. Bundan fazlası, sizin fenalığınıza, divaneliğinize karşı bir tecavüzleridir, cehaletinizden bir istifadeleridir. Saniyen: Farz ediniz ki, hürriyetleri bildiğiniz gibi size fena olsun. Lâkin, yine biz ehl-i İslâm zararlı değiliz. Çünkü, içimizdeki Ermeniler üç milyon olmadığı gibi, gayr-ı müslimler dahi on milyon yoktur. Halbuki bizim milletimiz ve ebedî kardeşlerimiz üç yüz milyondan ziyade iken, bunlar üç müthiş kayd-ı istibdat ile mukayyed (bağlı) olup, ecnebilerin istibdâd-ı mânevîlerinin taht-ı esaretlerinde ezilirler. İşte hürriyetimizin bir şubesi olan gayr-ı müslimlerin hürriyeti, bizim umum milletimizin hürriyetinin rüşvetidir. “Ermeniler zimmîdirler (İslam tebası olup, vergi veren gayrİ Müslimler). Ehl-i zimmet, zimmettarlarıyla nasıl müsâvi olur? (Bizim himayemizde olan bu halk, nasıl olur da bizimle eşit olur?)” Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadık, bihakkın adâlet-i şeriatı gösteremedik. Şeriat dairesinde, hukuklarını istibdâdın sünnet-i seyyiesiyle muhâfaza edemedik; sonra da istedik, kuvvetimiz kalmadı. Ben şimdi Ermenilere bir nevi zimmî-i muâhid (ortak ahdi olan halk, sözleşmeli teba) nazarıyla bakıyorum. Soykırım Şiirleri Sansürlendi mi? Prof. Murat Belge'nin "Nâzım Hikmet Ermeni meselesiyle pek ilgilenmedi" iddiasını araştıran Nokta dergisi şairin Akşam Gezintisi adlı şiirinde Ermeni sorununa ilişkin dizelerin bulunduğunu ortaya çıkardı. Ancak şiirin çoğu zaman Ermeni katliamı konusunun geçtiği beş dizesinin sansürlenerek yayınlandığı belirtilen haberde, Nâzım Hikmet ve Said Nursi için "Bildiğimiz gibi değilmiş; Meğer zamanında sözlerini söylemişler" denildi. Şair Turgay Fişekçi ise Sabah'a yaptığı açıklamada dizelerden 'Nâzım Ermeni soykırımı vardır ya da yoktur' dedi diye sonuç çıkarmanın yanlış olduğunu söyledi. Fişekçi şiirin kitaplarda sansür edilmesiyle ilgili olarak da "141 ve 142'den korkan yayıncıların kararıdır" dedi. 'SOYKIRIM' DEDİ Mİ? Nokta Dergisi tarafından gündeme getirilen tartışma Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı Prof. Murat Belge'nin Birikim Dergisi'nde çıkan "Türk Edebiyatında Ermeni Sorunu" başlıklı makalesiyle başladı. Makalesinde 1915 olaylarının Türk edebiyatı tarafından görmezden gelindiğini ileri süren Belge, Nâzım Hikmet'in de benzer bir tutum içerisinde olmasına çok hayret ettiğini yazdı. Nokta Dergisi de Nâzım Hikmet'in Akşam Gezintisi adlı şiirinde Ermeni meselesini yazdığını üstelik de bu dizelerin sık sık sansüre uğradığını ortaya koydu. Belge bu kez dergiye verdiği yanıtta "Nâzım Hikmet benim çok sevdiğim bir yazar. Ermeni soykırımı konusunda böyle bir şiirinin çıkmasına çok sevindim. Öbür türlüsü canımı sıkardı" dedi. SANATA SAYGISIZLIK Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Genel Sekreteri şair Turgay Fişekçi ise şairin Ermeni soykırımı ile ilgili tartışmaların içine çekilmesine tepki gösterdi. Nâzım Hikmet'in enternasyonalist bir komünist olduğunu vurgulayan Fişekçi "O halklar arasında bir çatışmayı değil, dayanışmayı kabul ederdi. Dolayısıyla Nâzım Hikmet herhangi bir halkı küçük düşürecek, karalayacak tutum ve düşüncede olamazdı" dedi. Fişekçi, Türkiye'de yıllarca cezaevinde yatmasına, baskılara uğramasına rağmen ülke dışına çıktıktan sonra Nâzım'ın ağzından Türkiye aleyhinde tek bir söz bile çıkmadığını hatırlattı. İşte o dizeler! bakkal karabetin ışıkları yanmış affetmedi bu ermeni vatandaş kürt dağlarında babasının kesilmesini fakat seviyor seni çünkü sen de affetmedin bu karayı sürenleri Türk halkının alnına Nâzım Hikmet Oratoryoda sansüre uğrayarak okunmuştu Nâzım Hikmet'in Akşam Gezintisi şiiri 2002 yılında da tartışma konusu olmuştu. UNESCO'nun 100'üncü doğum yılı nedeniyle 2002 yılını Nâzım Hikmet Yılı ilan etmesinin ardından Kültür Bakanlığı da etkinlikler düzenlemişti. Bunlardan biri de Nâzım Oratoryosu CD'siydi. Besteleri Fazıl Say'a ait olan oratoryoda sanatçı Genco Erkal Nâzım'ın şiirlerini seslendirmişti. Akşam Gezintisi de bu şiirlerden biriydi. Ancak burada da Ermeni bölümünün sansürlenerek okunduğu ortaya çıktı. Sansürlü oratoryo Ermeni sanatçı Khatchatour Pilikian tarafından 19 Şubat 2006 tarihinde verilen bir konferansta da gündeme getirilmiş hatta Pilikian Ermeni soykırımını ilk dile getiren sanatçının Orhan Pamuk değil Nâzım Hikmet olduğu vurgulamıştı. Derginin haberinde "Said Nursi'ye göre düşmanlık eden Ermenilere nasıl karşılık verilmeli", "Said Nursi Ermeniler’den VALİ ve Kaymakam olunmasına nasıl bakıyor?", " Talebesi Mehmet Fırıncı Nursi'nin bu sözlerini nasıl yorumladı?" "Solun sembol ismi Nazım Hikmet Akşam Gezintisi adlı şiirinde Ermeni’yi nasıl anlattı?" gibi sorulara da yanıt veriliyor. Ayla Buz/ NOKTA DERGİSİ
<< Önceki Haber Keşke kulak verilseydi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER