Semih Tufan Gülaltay, "tam bir şizofren" dediği Kuvayi Milliye Derneği Genel Başkanı Fikri
Karadağ’ın kendini
Hitler'e benzettiğini not etmiş. Ayrıca, Karadağ'ın Kur'an-ı yeniden yazma niyetinde olduğunu yazmış.
Susurluk davası hükümlülerinden
Yaşar Öz ile İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Genel Başkanı Akın Birdal'a silahlı saldırı davasında yargılanarak ceza alan
Ergenekon davası sanığı, Türk
İntikam Tugayı'nın (TİT) kurucusu
Semih Tufan Gülaltay’ın bilgisayarından çıkan "çok gizli" ibareli istihbarat içerikli bilgilerde Kuvayi Milliye Derneği Genel Başkanı Fikri Karadağ’a "şizofren" yakıştırması yapılıyor.
Delil klasöründeki belgede
Ergenekon iddianamesinin 232.
delil klasöründe yer alan belgeler, Gülaltay ’ın Kuvayi Milliye Derneği hakkında istihbarat topladığını ortaya koyuyor. Belgelerde Kuvay-i Milliye Derneği yöneticileri hakkında
hakaret ve ağır suçlamalar içeren ifadeler bulunuyor. Derneğin faaliyette bulunduğu binanın Milli
Emlak İdaresi’ne ait olduğu halde 2005’te gayri meşru yollardan işgal edildiği anlatılan belgelerde
Kadıköy Kaymakamlığı tarafından derneğin binayı işgalci olarak kullandığı ifade ediliyor.
Polis operasyon yaptı
Zabıta ve polisin çabalarıyla derneğin işgaline son vermek için binaya operasyon düzenlediği ancak bu operasyonun
İstanbul Vali Yardımcısı tarafından ertelendiği belirtiliyor. Binanın daha sonra yıllık 22 bin 500 YTL’ye başka
teklif veren çıkmayınca Kuvay-i Milliye Derneği’ne kiralandığı kaydediliyor. Kuvayi Milliye Derneği yöneticileri aleyhinde delil olan belgelerde aşağıda verilen suçlamalar yer alıyor.
İDAREYE EL KOYACAKMIŞ
"Kendini etrafına ‘Paşa’ olarak tanıtan Karadağ, tipik bir şizofreni hastasıydı. Hayal dünyasında yaşıyordu. Kendini Hitler’e benzeten Karadağ, beklentilerini olduğunu ve bu beklentileri gerçekleştiğinde
Ankara’da idareye el koyacağını çevresine anlatmaktan çekinmiyordu.
Haydar
paşa Tren Garı’nın arka tarafında bulunan büyük araziye el koyacağını arkadaşlarına anlatan Karadağ, burayı Kuvayi Milliye Derneği’nin Genel Karargâhı yapacağını belirtiyordu. Karadağ’ın ütopik düşüncesine göre
karargahın çevresinde de lojmanlar olacak ve çalışanları oturacaktı. Karadağ’ın hayali gerçek olduğunda
Türkiye’yi buradan
Haydarpaşa Tren Garı’ndan yönetecekti."
ABD'DEN PARA GELECEKTİ
Fikri Karadağ aynı zamanda yönetimde bulunan Prof. Dr. Burhan Omay’ın uzun yıllar çalıştığı Kur’an-ı Kerim’i çözdüğünü, buna göre Kur’an’da zinanın suç sayılmadığını ve 5
vakit namazın da emredilmediğini ortaya çıkardıklarını söylüyordu. Karadağ, Kuvayi Milliye olarak yeniden bir Kur’an-ı Kerim yazılacağını ve halkın doğruları öğreneceğini anlatıyordu. Karadağ'ın idareye el koyduktan sonra 1938’den itibaren idareye gelmiş olan
sivil ve askeri her kişiden
hesap soracağı iddiası da Gülaltay'ın belgeleri arasından çıktı. Karadağ’la ilgili şu ilginç ifadeler de yer aldı:
"ABD'de yerleşik bir
Ermeni’den 13 milyon dolar paranın yanı sıra yine ABD’den 3 milyar dolar para Karadağ'a gelecek ve planını o şekilde uygulamaya koyacaktı."
GÖRÜM'DE DE ŞİZOFRENİ VAR
Derneğin Genel Başkan Yardımcısı ise yine Ergenekon sanığı Hüseyin Görüm’dü. Görüm, kendisini ‘imam’ olarak tanıyordu.
Danıştay saldırısı ile gözaltına alınarak Ankara’ya götürülen Görüm, Kuvayi Milliye’nin perde arkası başkanıydı. Aynı Fikri Karadağ gibi gözü kapalı Prof. Dr. Omay’a inanan Görüm, İstanbul
Maltepe’de bir fabrikanın bahçesinde ‘Karargah’ dedikleri yerde çok gizli işler çeviriyordu.
İddiaya göre tahsilat işleri, adam korkutma, gözdağı verme, esrar içme ve dini toplantılar düzenleyen Görüm, İstanbul ve Ankara polislerinde kendisine ‘biat’ edenlerin olduğunu söylüyordu. Sokak çocuklarını ve tinercileri çevresinde toplayan Görüm, onların bazı ihtiyaçlarını gidererek çete kurma hayali taşıyordu. Kendini
mafya reisi olarak gören Görüm, Karadağ gibi şizofrenik belirtiler gösteriyordu."
(
Tolga Atar / Bugün)