Kazadan önce en son onu aramış

"Ağabeyim ve arkadaşları arabayla yola çıkıyorlar. İşin enteresan tarafı, ağabeyimin en son telefon açtığı kişi de Muhsin Başkan'dır."

Kazadan önce en son onu aramış

Alparslan Türkeş'in, 1991 seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP koalisyonuna MÇP'nin destek vermesine karşı çıkan Muhsin Yazıcıoğlu'na, "Sana hakkımı helal etmem" dediği ifade edildi. Yazıcıoğlu'nun ise Türkeş'in bu sözüne milletvekilliğinden istifa resti ile karşılık verdiği kaydedildi. Kahramanmaraş'ta geçirdiği helikopter kazasıyla hayatını kaybeden merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatından kesitler bir kitapta toplandı. Yazıcıoğlu'nun tanıyan, bilen, hayatının bir bölümünde arkadaşlık, ülküdaşlık, birlikte siyaset yapmış olanların anlattıkları 'Alperen' adlı kitapta toplandı. Nesil Yayınları'ndan çıkan ve Abdulkadir Selvi ile Erhan Seven'in kaleme aldığı kitapta ilginç anektodlar bulunuyor. Alperen isimli kitapta, 1991 seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP koalisyonuna MÇP'nin güvenoyu vermeyi düşünmesi sonrasında yaşanan olaylar da yer alıyor. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının, kurulan hükümete güvenoyu verilmesine karşı çıktığı anlatılan kitapta, o dönemin milletvekili olan Ökkeş Şendiller'in görüşleri şöyle yer alıyor: "Biz oylamaya girip hükümete ret oyu vererek ortamı sertleştirmekten ziyade hiç katılmadık. Rahmetli Türkeş, Muhsin Başkan'ı kolundan tutup içeri götürmeye çalıştı, oturttu yanına, biz dışarıda kaldık. 'Sana hakkımı helal etmem.' demiş, o da kâğıdı çıkararak, 'Milletvekilliğinden istifa ederim.' demiş. Başbuğ da yırtmış. Muhsin Bey de rahmetli Türkeş de hak dünyaya gitti. Bize karşı 'Siz partiyi parçaladınız' diye hâlâ o kafada olanlar var. Muhsin Bey'in Hakk'a yürümesinden sonra da bunun bilinmesi lazım. O zaman kıyamet koptu tabi 'MÇP-MHP bölünüyor' diye. Parti içinde farklı süreçler yaşandı. Bizi teşkilatlara sokmama kararı aldılar. Bizlerden birisinin gittiği herhangi bir ocağı görevden aldılar." ÇATLI, EN SON YAZICIOĞLU'NU ARADI Yazıcıoğlu'nun 1980 öncesindeki Ülkü Ocaklarında başkanlığı yaptığı dönemde yardımcısı olan Abdullah Çatlı ile olan ilişkileri de kitapta genişçe yer alıyor. Çatlı'nın ölümüne kadar Yazıcıoğlu ilişkisini sürdürdüğü anılarla aktarılıyor. Abdullah Çatlı'nın, vefat ettiği kazadan kısa bir süre önce Yazıcıoğlu'nu aradığına yer veriliyor. Olay Abdullah Çatlı'nın kardeşi Zeki Çatlı tarafından kitapta şöyle anlatıyor: "Ağabeyim ve arkadaşları arabayla yola çıkıyorlar. İşin enteresan tarafı, ağabeyimin en son telefon açtığı kişi de Muhsin Başkan'dır. Ağabeyim o gün, başkanı cep telefonundan arıyor, ancak cep telefonuyla konuşamıyor, irtibat sağlayamıyor. O zaman ev telefonunu arıyor. Muhsin Başkan evde olmayınca Gülefer Hanım'la konuşuyor ve ona not bırakıyor. Ancak ağabeyim, Muhsin Başkan ile irtibat kuramadan daha sonra yolda geçirdikleri kazayla vefat ediyor. Yani ağabeyim en son olarak telefonundan Muhsin Başkan'ı arıyor" İKİNCİ MEZAR KAZILDI Yazıcıoğlu'nun ani bir şekilde hayatını kaybetmesi sonrasında nereye defnedileceği sorununun ortaya çıktığına işaret edilen kitapta, Taceddin Dergâhı'na defnedilmesinde sorun çıkması durumunda başka yere defnedilmesi için alternatiflerin arandığına yer veriliyor. BBP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur olayı şöyle anlatıyor: "Taceddin Dergâhı'nda bir mezar yeri kazıldı ama her şeye rağmen bir mezar yeri de Söğütözü'nde kazıldı. Tâceddin Dergâhı olmasaydı Sögütözü'ne defnetmeyi düşündük Muhsin Başkan'ı. Ancak daha sonra defin gerçekleşti ve gerek kalmadı." MAMAK'TAN ÇATLI'YA ŞİFRELİ MESAJLAR Kitapta, Yazıcıoğlu'nun, Mamak Askeri Cezaevi'nde Ülkücülerin duruşmaları sürerken yurtdışında bulunan Abdullah Çatlı'ya Asala Operasyonu'na karışmaması yönünde mesajlar gönderdiğine yer veriliyor. Çatlı'nın kardeşi Zeki Çatlı, olayı şu şekilde anlatıyor: "'Muhsin Başkan, 'Çatlı'nın Asala Operasyonu'ndan sonradan haberim oldu.' dedi. 'Devletin işini devlet yapsın!' derdi Muhsin Başkan. 'Asala Operasyonu'yla ilgili görüşümüzü sorarken cevap olarak bizim çok şifreli bir haberleşme tekniğimiz vardı. Mamak'ta yargılanan arkadaşlarımızdan biri mahkemede ayağa kalkarak, gazetelere de başlık olacak şekilde, 'Devlet, kendi işini resmi görevlileri eliyle yapsın.' mesajını vermişti. Cumhuriyet gazetesinin manşetinden biz Abdullah'a haber vermiş olduk. Biz böyle dolaylı haberleşirdik' diye anlattı Muhsin Başkan. Ağabeyim görüş aldı, ama yine bildiğini yaptı." YAZICIOĞLU PANKART ASARKEN BEKÇİ DE YARDIM ETMİŞ Kitapta Muhsin Yazıcıoğlu'nun halasının oğlu Halil Yazıcıoğlu'nun, Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili anıları da yer alıyor. Halil Yazıcıoğlu, o günlerin meşhur sağ-sol hengamesindeki duvara yazı yazma, pankart asma günleriyle ilgili olarak da şunları aktarıyor: "Ortaokula kayıt olacağımız dönemlerdi. 13-14 yaşlarındaydık. Şarkışla'da afiş yapıştırmaya çıktık. İlk astığımız afişi unutmuyorum. Afiş, Muhsin Başkan'ın elindeydi ve 'Faşizme, Komünizme ve Emperyalizme Karşıyız' diye yazıyordu. Daha sonra da gece afiş asmaya devam ettik. 1969 senesi, gece saat 02.00'ydi. Aramızda Muhsin'in de bulunduğu 11-12 genç arkadaş afiş asmaya sokağa çıktık. Yanımıza gece bekçisi geldi. - Neden gece yapıştırıyorsun? Yasak şeyler mi yazıyor, dedi. Biz de afişi açıp, 'Faşizme, Komünizme ve Emperyalizme Karşıyız' yazısını gösterdik. Bunun üzerine bekçi de yardımcı oldu. Yazıyı beğendiği için bize afiş asacak yer gösterdi. " NAMAZ KILARKEN RADYOYU AÇARLARDI Annesi Fidan Yazıcıoğlu ise, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hapishane günlerini şöyle anlatıyor: "Hapishane günlerinde mektup yazıyorduk, ayrıca on beş günde bir görürdük. Muhsin'in büyüğü Yusuf gider görürdü, babasıyla ben gidip görürdüm. Çıkarırlar, gösterirlerdi. Arkadaşlarına demiş ki 'Gözümü bağladılar, solcuyla beraber aynı yere verdiler, ceza olsun diye.' İkisini bir araya koymuşlar, birbirlerini öldürsünler diye. Bir gün dedi ki bize: 'Namaz kıldığım için radyosunu sonuna kadar açardı inadına. Selam verirdim, almazdı.' dedi. 'Arkadaşım niye böyle ediyorsun. Aklın fikrin varsa düşün: İkimizi; öldürmek, vurdurmak için buraya koydular. Etme bunları, derken oğlan bunları bıraktı, benimle samimi oldu. Onunla beraber bir yıl yattık, çıktık' demişti Muhsin'im." İBRAHİM TATLISES'TEN ÜLKÜCÜLERE KONSER Kitapta, Ülkü Ocakları tarafından kurulan Töre, Musiki ve Folklor Derneği (TÖRFED) tarafından düzenlenen konserlere ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses'in de katıldığı anlatılıyor. Ülkü Ocakları'nda başkanlık yapmış Lütfi Şehsuvaroğlu, Tatlıses'in Ülkücülere konser verişiyle ilgili şunları söylüyor: "TÖRFED'e çok değişik sanatçılar gelir konser verirdi. İbrahim Tatlıses, ilk kez TÖRFED'e gelmişti. Bugün böyle bir mahfil yok. Muhsin Başkan'ın da orada eli vardı. Ülkü Ocakları aynı zamanda fikir ortamının olduğu bir yerdi. Türk müziğini geliştiren bir ortamı da vardı. Gençler kendi yeteneklerine göre orada yer bulurlardı. Ülkü Ocakları, gençlik kuruluşu olmanın yanı sıra sanat ve düşünce yönü olan yerlerdi. Ancak kamuoyu, çatışma ortamında ocağı, sol örgütlere karşı tutunma yeri olarak görürlerdi. " EROL TAŞ, ABDULLAH ÇATLI'YI HASAN DİYE TANIMIŞ Abdullah Çatlı'nın kardeşi Zeki Çatlı'nın anlattıkları arasında ilginç konular da dikkat çekiyor. Bunlar arasında "kötü adam" rolleriyle Türk sinemasında ünlenen Erol Taş, Abdullah Çatlı'yı yıllarca Hasan diye tanımış. Zeki Çatlı, olayı şöyle anlatıyor: "Sanatçı Erol Taş'ın İstanbul Cankurtaran'da bir kahvehanesi vardı. Ağabeyim Cankurtaran'daki kahvehaneye gidince gençler 'reis' diye ayağa kalkardı. Erol Taş'ın da bu saygılar dikkatini çekiyor. Ağabeyim o zaman 'Hasan' takma adını kullanıyor ve kendisini Taş'a 'Hasan Bey' olarak tanıtıyor yanındaki Ülkücüler. Bunun üzerine Erol Taş, 'Hoş geldin Hasan Ağa' diyerek bazen çay getirip kendi eliyle ikram ediyordu. Erol Taş'ı daha sonra 'Senin kahveye Çatlı geliyormuş' diyerek 12 Eylül sürecinde sorgulamışlar. Kendisinin de oynadığı TRT'deki Kuruluş dizisinin setinde ortak bir tanıdıkları, - Hasan Ağa'dan ne haber, diye sorunca kendine has, babacan ve şakacı tavırla, - 'Sus sus, yerin kulağı var, diyor' Erol Taş." (CİHAN)
<< Önceki Haber Kazadan önce en son onu aramış Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER