Asker abiler kızar sonra!
Galiba kimileri daha hâlâ farkında değil. Ayaklar hâlâ yere basmıyor anlaşılan.
Oysa, ayakları yere basmadığı için
seçim öncesi
Türkiye'yi doğru okuyamamış, bu yüzden 22 Temmuz'un gelişini görememişlerdi.
Sonuç hayal kırıklığı oldu.
Ama hâlâ inat ediyorlar.
Şimdi de 22 Temmuz'un anlamını doğru dürüst okudukları söylenemez. Türkiye
siyasetinde bazı şeylerin nasıl köklü bir değişimin eşiğine geldiğini göremiyorlar. Çünkü gözlerinde daha hâlâ köhne düzen gözlükleri...
Bir başka deyişle:
Daha hâlâ farkında değiller, Türkiye'nin 22 Temmuz'la nasıl bir 'dönüm noktası'na geldiğinin. 22 Temmuz seçimlerinin bu ülkede nasıl bir değişim sürecini tetiklemeye başladığını göremiyorlar.
Ya da görmek istemiyorlar.
İşlerine gelmiyor belki de.
Oysa, ayakları yere basmanın tam zamanı. Yoksa, 22 Temmuz'dan sonra bir kez daha hayal kırıklığı olabilir.
Enternasyonal'de der ki:
Yıkalım bu köhne düzeni,
Biz başka bir âlem isteriz!
Benim yıkılmasını istediğim köhne düzen, 'eski Türkiye'dir. Yaşamak istediğim başka âleme gelince:
Herkesin kendi farklılıklarıyla özgürce yaşadığı bir
demokrasinin, gerçek bir hukuk devletinin, dindarlığa ve dinsizliğe saygılı laikliğin, dinsel hoşgörünün, kadın-erkek bütün insanların eşitliğinin damgasını vurduğu 'yeni Türkiye'dir.
Böyle bir Türkiye'nin bu topraklarda yaşayan insanları daha çabuk barış, huzur ve refaha kavuşturacağını, yaşadıkları hayatın kalitesini çok daha iyileştireceğine inandığım için 'köhne düzeni'nin bir an önce yıkılmasından yanayım.
Kimileri 'köhne düzen'den yana.
Korkuları var çünkü.
Halktan korkuyor, seçim sandığına güvenemiyorlar. Halkın oylarıyla seçim sandığından çıkan çoğunluk öteden beri bu gibilerin uykusunu kaçırıyor.
Kim mi bunlar?
Aralarında
sivili de var, askeri de. Yargıda da, siyaset kurumunda da uzantıları olan ve daha çok asker ağırlıklı olan bir güç bu...
Avrupa'daki kadar demokrasiden hazzetmeyen bir güç denebilir bunlar için. Gerçek demokrasi ve hukuk devletinin Türkiye'yi böleceğine, laikliği yok edeceğine kendilerini inandırmışlar bir kere.
Nuh diyor, Peygamber demiyorlar.
Ama asıl bildikleri şu:
Demokratik hukuk devleti tüm
kural ve kurumlarıyla yerleşirse, rejimle ilgili bazı alanlardaki vesayetçi tekelleri, bazı ayrıcalıkları elden gidecek; bu gerçeğin farkındalar.
Yani 'kaybetmek'ten korkuyorlar.
Demokrasi korkusu içlerine öylesine işlemiş ki, bu korku yüzünden demokrasi onların gözünde Türkiye'nin en büyük iç düşmanı haline gelmiş durumda.
Köhne düzeni bu yüzden sürdürmek istiyorlar. Bu 'köhne düzen'in bunca yıldır Türkiye'ye nasıl bir ayak bağı olduğunu maalesef bir türlü anlayamıyorlar.
Günümüzde demokrasi ve hukuk ile aş ve iş sorununun çözümü arasındaki ilişkiye ne yazık ki kafaları ermiyor.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü
yerli yerine oturtamayan, özgürlükler düzenini kuramayan bir Türkiye'nin kalkınamayacağını göremiyorlar.
Demokrasisi birinci
sınıf olmayan, işsizlik sorununu çözemeyen, hukuk, eğitim ve sağlık reformlarını yapamayan bir Türkiye'nin, asıl o zaman bölünme ile, irtica ile
burun buruna kalacağını da anlamak istemiyorlar.
Asıl düşünemedikleri bu.
"Köhne düzen yıkılsın, yeni bir âlemde yaşamak istiyorum!" derken, benim aklımdan bunlar geçiyor.
Hrant Dink'lerin göz göre göre siyasi cinayetlere
kurban gitmedikleri, Hrant Dink'lerin parlamentoda da temsil edildikleri, Rahip Santoro'ların öldürülmediği, başka dine inandıkları ve yaymak istedikleri için misyonerlerin -
Malatya örneğindeki gibi- gırtlaklarının kesilmediği, anaların ağlamadığı, yani dağlardan batıya şehit cenazelerinin gelmediği ve doğuda taziye çadırlarının kurulmadığı, aydınlarının itilip kakılmadıkları,
ölüm tehditleri almadıkları bir ülkede yaşamak istediğim için köhne düzen yıkılsın diyorum.
Bir şey daha var:
Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü öteden beri kendi köhne siyasetlerine alet edenlere kızdığım için de yeni Türkiye'yi istiyorum.
Bu yeni Türkiye'de Atatürk'ün rahat bırakılmasını önemsediğim için, Atatürk'ün siyasi istismarından kurtulan bir Türkiye'nin birçok bakımdan rahatlayacağına, demokratikleşeceğine inandığım için de köhne düzen yıkılsın diyorum.
Kimileri zamanı değil havasında. 'Köhne düzen'in diktelerini daha hâlâ demokratik uzlaşma sanıyorlar. Bunun teslimiyetçilik olduğunu göremiyorlar.
O yüzden bu çevrelerde örneğin sivil anayasa fikri de hoş karşılanmıyor; değerli anayasa hukukçusu, yeni AKP milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül'e bu nedenle yıldırımlar yağdırılıyor.
Unutmayın:
Türkiye'yi ve Türk siyasetini okuyamadığınız için 22 Temmuz'u ıskaladınız.
Bir hayal kırıklığı yetmez mi?
Kaynağı 'köhne düzen'de yatan korku ve kaygıları artık bir yana bırakıp 22 Temmuz'un nasıl bir değişim kapısını açtığını görmekte yarar var.
"Asker abiler kızar sonra!"
Türkiye'de rejimin bu sendromdan kurtulması lazım, eğer siyasetimiz demokrasilerde olması gereken olağan raya otursun isteniyorsa...
Köhne düzen, yeni âlem yazılarının ikincisinde yarın Atatürkçülük var.
HASAN CEMAL/MİLLİYET