Çankaya süreci '367 Hurafesi' kullanılarak suikasta uğrayınca haliyle
Abdullah Gül de cumhurbaşkanlığı
adaylığından çekildi. Bazılarının sevinçten ayağı yerden kesilmiş durumda. Ama unutmasınlar ki, 'Çankaya Maçı' henüz bitmedi...
Gül, ister genel
seçim sonrasında Meclis'te isterse
halk oyuyla fark etmez Çankaya'ya yine aday gösterilecek. Seçildiğinde ise "
Asker, Gül'ün üzerine kırmızı çarpı attı" diye yorum yapanların yüzlerinin kızarıp kızarmadığını hep birlikte göreceğiz...
Çağlayan mitinginde "ABD'ullah Gül Çankaya'ya çıkamaz!" pankartlarını açan Ulusalcı-Laikçi-Solcu takımı Ankara'nın Kaybedenleri tarafından kullanıldıklarını bilmiyor olabilirler. Pankarttaki kelime oyunu, perde arkasındaki 28
Şubat Kalıntıları'nın kamuflajıdır. Onların hayati rahatsızlığı "ABD'nin Türkiye'yi kaybetmiş olmasından" kaynaklanıyor...
"Kaybedenler" 367 ile son kozlarını oynadılar. İlk defa bir Çankaya seçimi vaktinde yapılamamış oldu. Türkiye'nin üç dört ayı gitti. Bununla birlikte Kalıntılar'ın sonuç almaları yani Ankara'yı yolundan döndürmeleri söz konusu dahi olamaz. Kaybetmeye
mahkumlar! Sandıkta ve sonrasında yaşanacak gelişmelerle kamuoyu bu gerçeği çok daha iyi algılayacak.
27
Nisan gece yarısı aniden internette beliren "
sanal açıklama"nın ardından esip gürleyenler,
darbe-toto oynayanlar vardı; sahi onları kimler aldı? O apoletli medya mensupları herhalde "
muhtıra"larının izini sürüyorlardır...
Öyleyse, Erdoğan ve
Büyükanıt'ın geçen hafta Dolmabahçe'de yaptıkları görüşmenin hemen ardından
Genelkurmay'ın sanal
bildiriyi sitesinden kaldırmış olduğu gerçeği ile de ilgileniyorlardır...
"Bildiri aleniydi, görüşme gizli kaldı" diye sızlananlar ise "e-muhtıra"nın sanallığını göz ardı ettikleri müddetçe ortada bir çelişki olduğunu sanacaklar...
Hükümetin "sanal açıklama"ya karşı dik duruşu sanal değildi ki: İki saati aşkın Erdoğan- Büyükanıt görüşmesi de "sivilleşme"nin hesabına yazılmış bulunuyor!
Gelelim, bildiriden haberi olanlar/olmayanlar muhabbetine:
Erkan Mumcu "Genelkurmay bildirisinden haberi olup da milleti haberdar etmeyen şerefsizdir" diye höykürürken hükümet sıralarını göstermişti. Orada oturanlardan Vecdi
Gönül bildiriden haberi olmadığını beyan etti...
Can alıcı soru şudur: 'Sanal' Açıklama ile "367 için iki parti liderine adam adama markaj" hadisesi aslında "Amca Çocukları" mıdır?
Mumcu, 25 Nisan öğleden sonra artı
27 Nisan Cuma günü öğle sularında kendisine gelen "367" eksenli telefonlardan (bakınız bildiri falan demiyorum) milletini haberdar etmeyi neden denemedi, dersiniz?
Sanal muhtıraya kafadan/prensipte karşı çıkamayan Mumcu "Bu bildirinin katıldığım tarafları var, katılmadığım tarafları var" demişti. Son olarak ekranda "
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinden başka verilecek örnek mi yoktu kardeşim?" diyerek bildiriye bir miktar daha tavır koyduğuna göre normale dönme ihtiyacı hissediyor olsa gerek...
Mumcu, Genelkurmay bildirisinin AKP'ye yaradığını da vurguluyor. Yaramaz olur mu? En çok da Mumcu'nun en etkili rolü oynadığı şu 367 filmi yaradı. Doğrusu, AKP'ye su içse yarıyor! "AKP'ye
kapatma davası" söylentisi bile AKP değirmenine su taşıyor. Tut ki, bir de dava açtılar. Sandıkta ne olur, bir düşünün...
Hakkını yemeyelim: AKP'nin seçim kampanyasını fiilen Deniz
Baykal üstlenmiş durumda! AKP yönetiminin Baykal'a kızması; yıllar önce bir kasabada halkın balkondan kendilerini selamlayan
Erol Taş'a öfkelenip yumurta atmasına benziyor...
"Baykal'ın
CHP'si" ile seçime girmek öyle her iktidara nasip olmaz!
Tamer Korkmaz/Zaman