Dünya üzerinde ciddi bir problem olarak algılanan/algılatılan
İslam karşıtlığı konusunun birkaç sığ sloganla çözümlenemeyeceği; sebepleri ve sonuçları üzerinde derinlemesine tahlil ihtiyacını da birlikte getiriyor.
Yazar, konuyu küresel ölçekte ele alarak birbiriyle ilişkilendirip, kendine has farklı coğrafyaların değişik şartlarında oluşmuş bir dizi olayı sıralayarak soyut küresel yorumlar, genellemeler yapmak yerine,
Fransa örneği üzerinden hareketle
İslamofobiyi, tüm yönleri ve aktörleriyle derinlemesine tahlil ediyor.
Geisser kitap boyunca, halen değişim ve dönümünü sürdürmekte olan İslam karşıtlığının Fransa’daki resmini, küresel gelişmelerle de irtibatlandırarak okuyucuya sunuyor.
Kitapta; medyada İslamofobinin, gazeteci ve entelektüeller tarafından –her iki cephede de- nasıl işlendiği; devlet politikasını oluşturan kurumların konuya bakışı; anti-semitizm ve Müslümanlık ilişkileri; İslamofobik Müslümanlar konuları akıcı bir dil ve etkileyici örneklerle işleniyor.
Fransa’da yaşayan 5 milyon civarındaki Müslümanın 500.000 kadarı Türk. Bu bakımdan Fransa’daki İslamofobiyi sadece
Kuzey Afrikalıların yaşadığı bir sorun olarak görmek yanlış olur. Konu, bu boyutuyla Türkleri ve
Türkiye’yi de birinci dereceden ilgilendirmekte...
Diğer bir husus da şu ki; Fransa ve Türkiy
e devlet felsefesinin ve
laiklik anlayışının benzerliği sebebiyle kitap boyunca karşılaşılan pek çok sorun, tutum ve
akıl yürütmeler, bu topraklarda karşılaştıklarımızı hatırlatacak.
Denilebilir ki, Türkiye’de örneğine rastlamakta hiç sıkıntı çekmediğimiz İslamofobik elitlerin
zihin yapısını anlamak için işe bu kitabı okuyarak başlamak yanlış bir
tercih olmayacaktır.
Okuyucu bu kitabın son sayfasını çevirdiğinde, konuyla alakalı hazır yargılar kazanmayacak; karşılaştırma yapabileceği ve üzerinde düşünebileceği bir perspektife sahip olacak…