Burada düzenlenen yürüyüşlerin,
bayrak yakma
eylemlerinin kanlı
örgütün tez-gâhı olduğunu gösteren iddianamede, "Türk-
Kürt çatışması çıkarmayı,
ülkede
kaos oluşturmayı
hedefledikleri anlaşılmaktadır." deniliyor.
Ergenekon iddianamesi, kaos ortamı oluşturarak darbeye zemin hazırlamak isteyen örgütün planlarını gözler önüne serdi. Örgüt, Türk-Kürt çatışması çıkarmak için yürüyüşler düzenleyip birçok olayı provoke etmiş. Milleti birbirine düşürmek için seçilen
pilot kent ise Kürt vatandaşların yoğun olarak yaşadığı
Mersin.
İddianamede, Kuvayı Milliye Derneği Başkanı Fikri
Karadağ'ın
silah üstüne
yemin ettirdiği Mersin'de
bayrak yakma eylemlerinin yapıldığına dikkat çekiliyor. Ergenekon'a bağlı Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği halkı galeyana getirmek için bayrak yürüyüşleri tertip etmiş. Talimatını da
Doğu Perinçek vermiş. İddianamede yer alan bir
telefon görüşmesi ise Mersin'in ardından
Diyarbakır'da oynanmak istenen oyunun nasıl tezgâhlandığını gösteriyor. Özetle şunlar konuşuluyor: "Diyarbakır'da bir tantana çıkaracağız / Mersin yürüyüşünde dört bin asker vardı, kimse farkında değildi / Evet aynı şekilde askerlere
sivili çektirelim, yürüyüşe katalım / Başka alternatifi yok. Çünkü o
bölgede yapmak istediğim çok şey var benim. Operasyonel olarak da var."
PKK, DHKP/C, Hizbullah'la ilişki kuran Ergenekon, ülkede tansiyonu yükseltmek için her yolu denemiş. Terör örgütlerine parasal ve
lojistik destek sağlayarak, Mehmetçik'e kurşun sıktırmış. Şehit cenazelerinde boy gösteren örgüt üyeleri, vatandaşı
tahrik ederek halkı devlete karşı kışkırtmış. Bununla da yetinmeyen Ergenekon, etnik çatışma için bir dizi plan hazırlayarak uygulamaya koymuş. Ayrıca
Alevi-
Sünni tartışmasını körüklemiş.
Türk-Kürt çatışması çıkarılması konusunda öncülüğü Fikri Karadağ'ın başkanı olduğu Kuvayı Milliye ve
Taner Ünal'ın liderliğindeki Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Dernekleri yapıyor.
Türkiye'nin her yerinden Mersin'e adam taşıyan bu dernekler, önce kahvehane toplantılarında halkı kışkırtmış, ardından da mitingler düzenleyerek provokatif sloganlar attırmış. İddianamenin 'Sivil Toplum Örgütlerinin Amacı' başlıklı bölümünde şu ifadeler yer alıyor: "Kuvayı Milliye ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi derneklerine bakıldığında daha ziyade örgüte istihbarat ve silahlı eylem gerçekleştirebilecek kadrolardan oluştuğu, gerçekleştirdikleri ya da gerçekleştirmeyi planladıkları eylemlerle ülkede kaos, anarşi ve
terör meydana getirmeyi amaçladıkları, özellikle Türk-Kürt düşmanlığını körükleyerek kardeş kavgası çıkmasına sebebiyet verecek eylemlere giriştikleri görülmüştür."
Ergenekon, PKK ile amaç birliği yapmış
Ergenekon ve PKK terör örgütlerinin nihai amaçları aynı. Türk-Kürt çatışması çıkararak, kaos ortamı oluşturmak. İddianamede bu noktaya özellikle dikkat çekiliyor: "Bölücü
terör örgütü nihai hedefi olan, bağımsız birleşik Kürdistan'ı kurabilme amacıyla bölge halkına ayrı bir etnik kökenden geldiği aşılaması yapılarak ülke genelinde Türk-Kürt çatışması meydana getirerek sonuca ulaşmaya çalışmıştır. Mevcut Ergenekon yapılanması da aynı tarzda Türk-Kürt çatışmasını körüklemek suretiyle hareket tarzı/stratejisi konularında bölücü terör örgütü ile paralellik arz etmekte olup, bu düşünce ve planlamalar
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bölmeyi ve parçalamayı amaçlamaktadır."
Örgüt üyelerinin aralarında yaptıkları konuşmaların dökümleri de bu bilgileri doğruluyor. Şüpheliler
Muhammet Yüce ve Fikri Karadağ arasında geçen
telefon görüşmesinde ilginç ayrıntılar dikkat çekiyor. Yüce, "DTP'yi bombalayacağım." diyor. Karadağ ise "Bizim istediğimiz zaman yapacağız, onlar istediği zaman değil." diyor. Karadağ ile Nazmi isimli şahıs arasında geçen görüşmede ise Nazmi'nin "Ne olacak bu Kürtlerin durumu ya?" demesi üzerine, Karadağ, "Bu millete
ihanet eden herkes belasını bulur. Bu memlekette yeri yok. Hepsi def olur gider cehenneme. (Kürtlerin) En iyisi ölüsüdür biliyorsun." diyor.
Sivil
toplum alanındaki diğer bir yapılanma olan VKGB'nin de 'Mersin'in PKK terör örgütünün eline geçtiği' propagandasıyla şehrin Yörük köylerini savaş vermeye çağırdığı, bu çerçevede Mersin'de toplumsal gösteri yürüyüşü ve eylemler düzenlediği belirtiliyor. Derneğin Mersin Başkanı Mesut Sezer, köylüleri mitinge çağırıyor. Sezer, Yörük kahvesinde köylülere "Maalesef artık Diyarbakır'a bir Türk şehri diyebilir miyiz arkadaşlar? Mersin'e artık diyemiyoruz değil mi? İki sene sonra Mersin'e de Türk şehri diyemeyeceksiniz. Bu bir
İstiklal savaşıdır arkadaşlar." diyor. İddianamede, gizli
tanık 17 de, 'Mersin'deki bayrak mitinginde Türk bayrağının VKGB tarafından yaktırıldığını' söylemişti.
Mersin mitinginde askerler yürümüş
VKGB'nin Mersin'de düzenlediği yürüyüşte, 4 bin askeri sivil kıyafetlerle yürüttüğü ortaya çıktı. İddianamede, 'Girdap' operasyonunda tutuklanan VKGB'nin Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Cinali ile Zeki Balaban ve Selahattin isimli şahıslar arasındaki görüşmeye değiniliyor. Konuşmanın dökümü özetle şöyle: Zeki: Oraya (Diyarbakır) bin kişiyi bir şekilde atacağım. Kara Kuvvetleri'nden de takviye alabilirim. Çünkü Mersin yürüyüşünde de orda dört bin asker vardı. Kimse farkında değildi. Cinali: Evet
evet ordan aynı şekilde askerleri organize ettirebiliriz. Mersin mitinginde askerler yürümüş. Çünkü garnizonda aşağı yukarı 14 bin asker var, kolordu karargahı var. Cinali: He, onlara sivili çektirelim yürüyüşe katalım. Zeki: Aynen öyle komutanım. Cinali: He öyle yapacağız. Gelirler yürüyüşü yapar dağılırlar. Zeki: Mersin'de de askerler başladı almaya bayrağı, sivillere devretti. Çektik ondan sonra çocukları. O bölgede çünkü yapmak istediğim çok şey var benim. Operasyonel olarak da var. Selahattin: Sağol teşekkür ederim, sen nasılsın? Cinali: Napalım uğraşıyoruz işte. Diyarbakır'da bir tantana çıkartacağız biliyorsun sen işi. Zeki sana haber vermiştir. Şöyle bir şey yapalım, ses gelsin.
UĞUR SAĞINDIK- ZAMAN