Elinde yeterli
belge bilgi var mı bilmiyoruz ama daha ilk günden bu işin avukatlığına savundu.
Görmediği bir iddianameyi, tanımadığı bir savcıyı ağır dille suçlayacak kadar ileri gidebiliyor.
Ama onun ağzından bir kez olsun,
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalarla ilgili bir söz duyamıyoruz.
Hrant Dink cinayetindeki ihmaller zincirini seslendirdiğine de
tanık olmadık.
Ona göre, AK Parti'ye açılan
dava hukuki,
Ergenekon'da açılan dava siyasi.
Toplum geriliyorsa sadece iktidarın yanlışlarıyla gerilmiyor, muhalefet de bu gerilime ciddi katkıda bulunuyor.
Sırp Kasabı Karadziç Türk olsa ve yakalanıp uluslararası
Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim edilse, Ergenekon muhaliflerinin tepkisi ne olurdu gerçekten merak ediyoruz.
Çünkü onlara göre, bizde böyle işler olmaz.
9
Mart Cuntası hayal ürünüydü, 27
Mayıs iyi
darbeydi, 12
Eylül yol kazasıydı, 28
Şubat balans ayarıydı.
Peki ya
demokrasi!
Peki ya bunca hay huy arasında yitip giden hayatlar.
İşkenceler, suçsuz yere idam edilen insanlar, yok yere
gençlik yıllarını hapishanede geçirmek zorunda kalanlar.
Türkiye'de darbeler geride kaldı diyenler, 28 Şubat'ı nasıl adlandırıyor merak ediyoruz.
Eski
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök bile
Sarıkız ve
Ayışığı darbe girişimlerini yalanlamazken
sivil siyaset bunları gülünüp geçilecek olaylar olarak görebiliyor.
Çünkü onlar 1960'dan beri değişmediler.
Hala seçimle işbaşına gelenleri cahil, ülkeyi satan soyguncular olarak görüyor, kendilerini ise bu toprakların gerçek sahibi.
Devletin zaman zaman rutin dışına çıkmasından rahatsızlık duymuyorlar.
Çete reisleriyle bir araya gelebilen
kamu görevlileri fikri onları tedirgin etmiyor.
Sabancı cinayeti, Eşref Bitlis'in ölümü onlar için teferruat.
Bir kere olsun bari şu karanlık cinayetlerin, faili meçhullerin üzerine gidin.
ERGUN BABAHAN- SABAH