Raporda ''Kara
deniz'de özellikle
soğuk mevsimlerde hamsilerin kuzeye yaptıkları göçler ya azalacak ya da duracaktır. Bu da
ülkemize zarara ve birçok
balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacaktır'' denildi.
TÜDAV'ın resmi internet sitesinde yayınlanan ''
Küresel Isınma ve
Türkiye Denizleri Raporu''nda, ulusal iklim değişimi çalışmalarına göre geçen yüzyılda deniz seviyesinin küresel ölçekte 10-20 santimetre yükseldiği, bu yüzyılda ise deniz seviyesinin 40-60 santimetre daha yükseleceğinin öngörüldüğü belirtildi.
Bunun ağırlıklı olarak küresel
ısınmadan kaynaklandığının vurgulandığı raporda, bu değişimden en çok Maldiv ve Tuvalu gibi ada devletlerin etkileneceği, Bangladeş'te ise toplam ülke alanın yüzde 12-28'sinin kaybedileceği vurgulandı.
TÜRKİYE'DE NELER OLACAK?
Türkiye'de küresel ısınmanın denizleri çok yönlü etkileyeceğinin belirtildiği raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Küresel ısınmanın denizlerimize etkisini sadece biyoçeşitlikteki değişime indirgeyemeyiz. Bozulan atmosferik ritm ile denizlerimizde daha farklı bir
rüzgar ve akıntı sistemi ortaya çıkacak, bazı limanlarımızda
ulaşım aksayacak, balıkçı filolarımızın ve her türlü deniz araçlarının seyri zorlaşacak, balık çiftlikleri şiddetli dalgalara maruz kalacak, adalara ulaşım aksayacak, deniz ortamı kara alanından daha riskli bir hal alacaktır. Böylesi bir felakete
hazırlıklı olanlar denizlerde
bayrak gösterirken hazırlıksız yakalananlar ya ciddi acılar yaşayacak ya da karaya hapsolarak denizi seyretmek zorunda kalacaktır. 27 ilimizin deniz
kıyısında olmasından dolayı bu illerimizdeki kıyı yapıları, balıkçılık, turizm gibi ticari faaliyetleri ciddi zarar görecektir.
Nüfus artışının yüzde 2,1 olduğu ülkemizde denizlerimiz hala bir protein deposu iken küresel ısınma ile ortaya çıkacak sorunlar geleneksel balık
avcılığına, av türlerine ve yöntemlerine ciddi bir
darbe vuracaktır. Bununla birlikte bunun hangi
bölgelerde ve hangi şiddette olacağını şimdiden söylemek mümkün değil. Hazırlık ise yok.''
AKDENİZ TROPİKALLEŞİYOR
TÜDAV'ın raporunda,
Süveyş Kanalı yoluyla birçok türün
Akdeniz'e girdiği ve hala girmeye devam ettiği belirtildi.
Akdeniz'de bulunduğu bilinen 650 balık türünden 90'ının havzanın yeni müdavimleri olduğu ifade edilirken bunlardan 59 türün Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz'e girdiği vurgulandı.
Halen 300 civarında
Kızıldeniz kökenli denizel türün Akdeniz'de olduğuna işaret edilen raporda, ''Ülkemiz sularında tespit edilen
Hint Okyanusu kökenli balıkların sayısı şimdiden 30'un üzerindedir ve bunların arasında ticari değere sahip olanlar
balıkçılarımızca avlanmaktadır. Sadece
İskenderun Körfezi'nde avlanan
yabancı türler toplam avın yüzde 20'sini oluştururken bu oranın yakın zamanda artması beklenmektedir'' denildi.
Bu türlerin
Doğu Akdeniz'e girmesi ve koloni oluşturup
yerli türlerle alan rekabetine girmesinin ana nedenlerinden birinin Akdeniz'deki su sıcaklığının artışı olduğunun belirtildiği raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Akdeniz'de artık tropikalleşme yaşanmaktadır ve bu tüm havzayı etkilemektedir. Daha şimdiden, tropikal türlerden olan ve
katil yosun olarak bilinen caulerpa taxifolia türü yosun ile bir çok balık havzada başarılı bir şekilde gelişmekte, hatta alan kazanmaktadır. Çünkü Batı Akdeniz'de son 10 yılda yüzey suyu sıcaklığı 0,2 santigrat derece artmıştır. Bu artış 13 santigrat gibi sabit bir sıcaklıkta yaşamaya alışan derin deniz balıkları için tehdit oluşturmaktadır. Akdeniz içinde Doğu Akdeniz her zaman daha sıcak bir bölge olmuştur. Öyle ki, bazen yaz aylarındaki yüzey suyu sıcaklığı 28-29 santigrat dereceyi bulur. Bu sıcaklıklar kış aylarında bile her zaman 20 santigratın üstünde su sıcaklıkları bildiğimiz tropik denizleri yansıtmaktadır.''
Raporda, Akdeniz'de deniz suyundaki sıcaklık artışlarının göçmen türler için de
tehlikeli olduğu belirtildi. Bu değişimin devam etmesi halinde sıcaklık artışına duyarlı olan veya dar sıcaklık aralıklarında üreme yeteneğine sahip deniz türlerinin üreme dönemlerinin değişmesi ve dağılım alanlarının alt üst olmasının kaçınılmaz olduğunun vurgulandığı raporda, ''Son yıllarda Orta Akdeniz ve Ege Denizi'nde de görülen yumuşak mercanların (Gorgonlar) ölümü de küresel ısınmayla ilintilidir'' denildi.
Akdeniz'de yaşayan,
Karadeniz ve
Marmara'da 20 yıl önce nadir görülen
sardalye, kupes ve salpa gibi balıkların bu denizlerde daha sık görülmeye
başlandığına da dikkat çekilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Hatta bu balıkların İğneada gibi Batı Karadeniz'de avcılığına başlanması deniz suyu sıcaklığının artışıyla ilişkilendirilmektedir. Yine gün balığı türü
balıkların artık Marmara Denizi'nde de görülebilmesi, dağılımının Akdeniz'in güneyinden daha kuzeye çıkması, küresel ısınmasın etkileriyle açıklanmaktadır. Sıcağı seven arbacia lixula denilen bir tür deniz kestanesinin
Kuzey Ege ve Marmara Denizi'nde yoğun olarak görülmeye başlanması, bu denizlerdeki faunal değişimin öncü işareti olarak değerlendirilmektedir.
Diğer yandan, Karadeniz'in Akdenizleşmesi süreci devam etmektedir. Karadeniz'de Akdenizleşmenin hızlanması ve bir çok yeni türün bu denize girmesi ve
besin zincirini değiştirmesi önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşebilir.''
KARADENİZ'DE BALIKÇILAR İŞSİZ KALABİLİR
Raporda, yaşanan gelişmelerin ardından Karadeniz'deki av kompozisyonunun da değişeceği vurgulandı. Bu gelişmenin,''yüzyıllardır geleneksel hale gelmiş Karadeniz balıkçılığının değişime uğraması'' anlamına geldiğinin belirtildiği raporda, küresel ısınmanın etkisiyle Karadeniz'deki
hidrojen sülfür tabakasının kalınlığının da değişebileceğine işaret edildi.
Raporda, ''Karadeniz'de özellikle soğuk mevsimlerde hamsilerin kuzeye yaptıkları göçler ya azalacak ya da duracaktır. Bu da ülkemize zarara ve birçok balıkçı ailesinin işsiz kalmasına yol açacaktır'' denildi.
Karı hedefleyen
üretim anlayışının dünyayı ve insanlığı bir kaosa götürdüğünün de belirtildiği raporda, şu ifadeler kullanıldı:
''Mevcut üretim ilişkisiyle gezegenimizde tüm canlıların geleceği tehlike altına girmiştir.
Küresel iklim değişikliği yaklaşık 200 yıllık sanayi devrimi ve bunu izleyen kapitalist üretim süreçlerinin bir sonucu olduğuna göre, bu süreçlerin yeniden değerlendirilmesi ve tüm canlılığın mutluluk ve refahına göre dizayn edilmesi gerekir. Aksi takdirde, suyu ısınan okyanuslar, denizler veya dünya değil, buna neden olan biz insanlar ve hiçbir suçu olmayan diğer canlılar olacaktır.''