Kore Gazisi Hasan Alanlı'nın 60 yıllık hayat arkadaşı Emine Alanlı (78), AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendisini ''Atatürk'ün Askeri'' olarak tanımlayan 7 çocuk babası olan eşi Kore Gazisi Hasan Alanlı'nın (80), solunum yetmezliği sonucu
vefat etmesinin ardından vaziyeti üzerine askeri törenle defnedildiği söyledi.
Eşinin ölümünün kendisini çok yıprattığını anlatan Alanlı, ölmeden önce eşinin kendisi dahil herkesle helalleştiğini belirterek, ''Hatta ölmeden birkaç gün önce Kore Savaşı'nda gözünün önünde şehit olan arkadaşları ile kollarında son nefesini veren Resul Çavuş'un sürekli kendisini çağırdığını söyleyip duruyordu'' dedi.
Yaşadıklarını bir türlü unutamayan, savaşlarda projektör kullanıldığı için evde çok aydınlık bir odada oturmak istemeyen kocasının ''koca bir
çınar'' olduğunu anlatan Alanlı, ''
Vatanını çok seviyordu. Savaşta başına isabet eden 58 yıldır taşıdığı şarapnel parçasının kendisi için
madalya olduğunu söylüyordu. Gerçekten yaşadıkları unutulacak şeyler değil. Özellikle de gömleğine Türk bayrağını çizerek ölümden kurtulması gibi... Sürekli 'ben ölürsem askeriyeye haber vermeyi unutmayın' derdi. Biz de onun bu vasiyetini yerine getirdik. Cenazesi istediği gibi oldu'' diye konuştu.
Hasan Alanlı'nın tabutuna sarılan
Türk bayrağını evinin duvarına asan, onun anılarıyla yaşamını sürdüren eşi, kendisini, yaşantısı
boyunca birçok kişiye örnek olacak davranışlarda bulunan biriyle evlendiği için çok şanslı hissettiğini bildirdi.
-ÖLMEKTEN TÜRK BAYRAĞI ÇİZEREK KURTULMUŞTU-
Yaklaşık 60 yıl önce vatani görevine topçu olarak başladığını daha sonra Kore Savaşı'na katılmak üzere 33 günlük
deniz yolculuğunun ardından
silah arkadaşlarıyla bu ülkeye gittiğini belirten Hasan Alanlı, AA muhabirine Haziran ayında verdiği röportajda, şunları söylemişti:
''Birçok çatışmaya girdim. Gözümün önünde arkadaşlarım şehit oldu. Özellikle Resul Çavuş'un kollarımda son nefesini verişini hiç unutamıyorum. Düşman bizi pusuya düşürdü. Arkadaşlarım 'vatan sağ olsun' deyip şehit oluyorlardı. Atılan bir bombanın şarapnel parçası ayağıma, yüzüme ve başıma isabet etti. Ağır yaralanmışım. Başıma isabet eden şarapnel parçası
beyin zarıma yakın bir yerde kaldı. Alındığı zaman
felç olabilirmişim. O yüzden parçayı almadılar. Bu nedenle 58 yıldır başımdaki bu şarapnel parçasıyla yaşıyorum.
Bir çatışmada ise son mermime kadar savaştım. Ancak 9 arkadaşımla düşmana
esir düşmekten kurtulamadım. Tam 7 ay 23 gün esir kaldık. Türk askerine yakışır şekilde hiç boyun eğmedik. Hep başımız dik oldu. Bize, sürekli dağda odun kestirip, taşıtıyorlardı. Bir gün 9 arkadaşımla bir yolunu bulup, dağdan kaçmayı başardık. Ancak 7 arkadaşımın vurulduğunu öğrendim. Bir arkadaşımla bizim askerlerin bulunduğu yere geldiğimizde bizi düşman zanneden Türk askerleri üzerimize ateş açmaya başladı. Hemen gömleğimizi çıkarttık, elimizi bıçakla kesip kanımızla üzerine Türk bayrağı çizdik. Bizi böylelikle tanıdılar.''