Yargı bağımsızlığının zedelendiğini öne süren
Kanadoğlu, 2002 yılından beri
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı haline getirilmesini ısrarla her
koalisyon hükümetine ve ondan sonra kurulan tek parti
iktidarlarına anlattığını ama başarılı olamadığını söyledi.
Kanadoğlu, telekulak korkusunun 70 milyonu salgın bir hastalık gibi sardığını da ileri sürerek, insanların düşüncesini ifade edemez hale geldiğini belirtti.
Avukatlar Haftası münasebetiyle İzmir'de düzenlenen "Yargı
Bağımsızlığı" konulu panelde görüşlerini açıklayan
Sabih Kanadoğlu, "İstediğimiz gibi bir
Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı yerleştirebilseydik, gerek devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik, gerek işkence, gerekse çıkar ve
terör amaçlı örgütlü suçlarla mücadele etme yolunu açabilecektik. Her savcının da aklına estiği gibi
iddianame yazma dönemi bitecekti." dedi.
Asıl problemin telekulaktan kaynaklandığını savunan Kanadoğlu, vatandaşların dinlenmekten korktuğunu ve bunun giderek bir
salgın hastalık haline geldiğini söyledi. Kanadoğlu, "Eğer 70 milyon kişi dinlenme korkusuna kapılıyorsa özgürlükleri yoktur.
Temel hak ve özgürlükler yoksa, o ülke çağdaş ve demokratik ülke değildir." şeklinde konuştu.
Kanadoğlu, işin daha vahim tarafının da 2007 Ocak ayında çıkarılan müfettişlerle ilgili yönetmelikte yattığını iddia etti. Kanadoğlu, "Bir büyük şehirde, 25 hakim ve savcının bu şekilde dinlenmesi kararı alınmıştır. Başka şehirlerde yürütülen işlem de budur. Eğer hakim ve savcıları müfettişler tarafından izlenen bir ülkede yargı bağımsızdır denirse, bu sözün itibarı yoktur." dedi. Yargı bağımsızlığını zedeyelen birtakım kurumların bu iktidar döneminden önceye dayandığını söyleyen
Sabih Kanadoğlu, liyakatlinin değil, "bizden olanın" seçilmesi alışkanlığının yüksek yargıya kadar yükselme eğiliminde olduğunu kaydetti.
Hukuk devletinin şartı olan yargı bağımsızlığı için mücadelesine devam edeceğini belirten Kanadoğlu, bunun demokratik zeminde yapılması gerektiğinin
altını çizdi.
Panele katılan Yargıçlar ve
Savcılar Birliği (
YARSAV) Başkanı Ömer Faruk
Eminağaoğlu ise tam bağımsız olmayan bir ülkenin yargısının da tam bağımsız olmasından söz edilemeyeceğini kaydetti.
Avrupa Birliği'nin (AB), kendi normlarına rağmen Türkiye'deki uygulamalara ses çıkarmayışını da eleştiren Eminağaoğlu, yeni binalar yerine yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünü istediklerini söyledi.
Eminağaoğlu, "Altın kafeslerde görev yapmak istemiyoruz." ifadesini kullandı. Tek tip savcı ve hakim yetiştirildiğini savunan Eminağaoğlu, eğitim masraflarının AB tarafından fonlanmasını da sert bir dille eleştirdi.
Türkiye'de gizli bir
sıkıyönetim yaşandığını iddia eden
Ömer Faruk Eminağaoğlu, bütün meslektaşlarına çağrıda bulunarak,
Adalet Bakanlığı teftişleri ve müfettişler için suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Eminağaoğlu, "Duyuruda bulunuyorum ve bu çağrının gereğini YARSAV yapacaktır." diye konuştu.
Panelin soru
cevap kısmında ise bir generalin, hapishaneye kadar gidip
Ergenekon sanıklarını ziyaret ettiğini ve
Genelkurmay adına yaptığını açıklamasını hatırlatmasına rağmen tepki gösterilmemesini eleştirmesi, ortamın gerilmesine sebep oldu. Moderatör, bunun üzerine daha fazla soru sorulmasına müsaade etmeyerek paneli kapattı.
CİHAN