“
Türkiye’deki Derin Yapının Analizi” başlıklı yazımızda anlaşılmasını kolaylaştırmak için “Derin Yapı”yı, iç içe geçmiş üç halka şeklinde kategorize etmiştik.
“Derin Yapı”nın çekirdek (1.) kısmının genellikle Yahudilerden, orta (2.) halkanın masonik örgütlenmelerden, kenar (3.) halkanın ise kandırılmış veya satın alınmış kara Türklerden teşekkül ettiğini belirtmiştik.
Peki, bu tasnife göre ülkenin gündemine oturan “ERGENOKON” örgütlenmesi derin yapının neresinde? Hangi halkanın içinde?
Baştan ifade etmek gerekir ki;
Türkiye’deki “Derin Yapı” ve onun operasyonel gücü olan “Ergenekon Örgütü” milli söylemleri ve sembolleri bolca kullanmasına rağmen “Gayrı Müslim” ve “Gayrı Milli” odakların kontrolündedir.
Ergenekon örgütü “Derin Yapı”nın
eylemci guruplara sahip “operasyonel gücü”dür. Ergenekon örgütünün kullandığı eylem gurupları “TETİKÇİLER” ve “MEMURLAR” olarak tasnif edilebilir.
Tetikçiler, genelde suça ve şiddete temayülü olan kimselerden seçilir. Mahmut Yıldırım, Abdullah Çatlı, son yakalanan Osman Gürbüz vb. tetikçiler arasında sayılabilir. Tetikçiler “sorgulamayan”, “gözü kara” kimselerden seçilirler. Tetikçilerin bir kısmı “İDEALİSTLER”den, diğer kısmı ise “SUÇLULAR”dan oluşur.
“İdealist Tetikçiler”, Vatan-Millet-Sakarya hikâyeleriyle kandırılmış sağcı gençlerden, halkların özgürlüğü, emeğin kutsallığı peşinde koşan solculardan veya “cihat” ettiğini düşünen İslamcılardan seçilirler. Bir düşman ve hedef gösterilerek motive edilirler. Eylemi gerçekleştirdikten sonra davaları adına bir nevi manevi tatmine ulaşırlar. İdealist tetikçiler kirli işlerin ocağına düşürüldüklerini bir zaman sonra anlarlar; ama iş işten geçmiş olur. Zira artık boğazlarına kadar suça, cinayete bulaşmışlardır. Kodese girmemek için denileni yapmaya mecburdurlar.
Fakat Ergenekon Derin Örgütü daha çok
“Suçlu Tetikçiler”i kullanır.
Vukuatlı, hayattan beklentisi olmayan sadistler “tetikçilik” için idealdirler. Bu tür tetikçiler psikiyatrik hastalardan; yetimhanelerde, yetiştirme yurtlarında büyümüşlerden; problemli ailelerden devşirilir. İlaçlarla ve hipnoz yöntemleriyle tetikçiler eyleme hazırlanırlar.
Tetikçiler adam yerine konmaktan, önemli görülmekten hoşlanırlar. Bu nedenle “büyük işler becerdikleri”, “kahraman” oldukları hususunda taltif görürler. Bazen medyaya da yansıyan “hatıra fotoğrafları” aslında bir motivasyon aracıdır.
Tetikçilerin amele takımı görev başarıldıktan sonra çok kolay gözden çıkarılırlar. Zira ne zaman nerede ortaya çıkacağı belli olmayan ayaklı birer delildirler. Daha kaşarlı, teşkilatçı tetikçiler ise operasyonel tecrübelerine hürmeten estetiklerle, kimlik değiştirmelerle vs korunurlar.
Birde parça başı iş yapan DHKP-C, TİKKO, İBDA-C gibi tetikçi taşeron örgütler vardır. Bunların ipi yerli veya yabancı servislerin elindedir. Aktör ülkeler bu tür örgütlerle iş tutarlar, bunlar üzerinden örtülü operasyonlar yaparlar.
Ergenekon yapılanmasının eylemlerde kullandığı bir diğer gurup “Güvenlik Memurları”dır. Bu memurlar tetikçileri elemanlaştıran ve yönlendiren kimselerdir. Bu gurup ta, ikiye ayrılarak incelenebilir. Bunların büyük bir kısmı, devlet adına iş yaptığını, özel(!) görevlerle vatanı milleti koruduğunu düşünen; milli duyguları güçlü, ama zihni yetenekleri çevrilen dolapları göremeyecek kadar zayıf yurdum insanı kara Türklerdir.
Çok yıldızlı Beyaz Kripto ecnebiler bunları hamasi söylemlerle yönlendirirler, “vatan-millet-devlet ve bazı kurumlar adına!”, her türlü karışık ve karanlık işleri yaptırırlar. Bir de, kökü kökeni karışık, güvenlik birimlerine özellikle sokulmuş “kripto ecnebiler” vardır. Bunlar döndürülen numaraların farkındadırlar. Dışarıya sızan silahlar, bilgiler, Türk askerini teröre peşkeş çeken ihanetler bunların işidir. Ama bunlar her şeye rağmen korunurlar.
Ergenekon
terör örgütü Türkiye’deki hemen bütün karanlık eylemlerin, faili meçhullerin, milleti ayrıştırmak ve vuruşturmak isteyen provokasyonların faili ise de;
Derin Yapı= Ergenekon değildir. “Derin Yapı” Ergenekon’dan çok daha fazlasıdır. Ergenekon Derin Yapının kirli eli, operasyosnel gücü, icracısıdır. Ergenekon tarzı örgütlerde etkin olan “Çok yıldızlı” ve “itibarlı!” kimselerin derin yapının karar organı içinde olduklarını düşünmüyorum.
Derin yapı vücudumuzdaki sinirler gibi bir şeydir. Her organa her uzva uzanan çalışmaları, hedefleri vardır. Ergenekon yapılanması ise, bu sinirlerin hükmettiği el-ayak mesabesindedir, uygulayıcıdır. Kararları eyleme döken, operasyonları yürüten bir organdır.
Ergenekon, derin yapının bombalar atan, provokasyonlar, manipülasyonlar yapan, kirli ve hard elidir. Ama derin yapının Ergenekon dışında; yargı, sivil ve askeri bürokrasi, iş dünyası vb. içinde işleyen soft elleri de vardır. Bu ellerle derin yapı belki bomba atmaz, adam öldürmez. Ama ülkenin-devletin önemli mevzilerini kendi hesabına kullanır. Derin devletin soft eli Yargıdan, siyasete, iş dünyasına, sivil ve askeri bürokrasiye, STK’lara kadar uzanır. “Derin Yapı”, Ergenekon tarzı şiddete açık örgütleri bir sopa olarak kullanırken; diğer elleriyle sistemi kendi hesabına sürdürmeye çalışır, kadrolaşmalar yapar, zararlı gördüklerini bertaraf eder. Derin yapının Soft gücü, muhalif yapılar, tarikatlar, partiler, guruplar içinde elemanlar konuşlandırır, maniplasyonlar yapar.
Ergenekon örgütü derin yapının içinde, 2. ve 3. halkada yer almaktadır. Yani çekirdek halkada değildir. Ergenekon’un tetikçileri 3. halka dediğimiz en kenar halkadandırlar. Yani kullanılan kara Türklerdir. Örgüt içinde yer alan güvenlik memurlarının kahir ekseriyeti de kenar (3.) halkadandırlar. Ama memurların içinde orta halkada, yani masonik yapılar içinde yer alan; aslı kara, ama beyazlaşma hırsında olan epeyce kimse vardır.
Kökeni beyaz, “yıldızlı memurlar” birinci halkadan ve derin karar organı ile irtibatlı olabilir. Ama bütünü ecnebilerden ve kripto ecnebilerden oluşan “Derin Karar Organı”nın, sanılanın aksine sivillerden ve medyada tartışmaya açılma-yan kimselerden oluştuğunu düşünüyorum.
Türkiye’deki derin yapının ülkemiz sınırlarını aşan bir etkinliği vardır. Eski
Osmanlı coğrafyasının ve İslam milletlerinin tamamı bu tür derin cendereler altındadır ve bunların en güçlüsü Türkiye’deki Derin Yapıdır. Bunun deşifre edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi; pek çok ülkenin derin kontrol mekanizmalarından kurtulmasını tetikleyecektir.
100 yıl süren ince bir işçilikten sonra, tam yüz yıl önce (1908) ülkemizin sinirleri ve beyni bu derin virüslerce işgaline edilmişti. Geride bıraktığımız 100 yıl içinde genlerimizle oynandı, milletin özellikleri değiştirildi ve bir mutasyona tabi tutuldu.
Bu gün milli bünye savunma sistemini güçlendiriyor. Kendi genetiğine sahip çıkıyor, dışarıdan enjekte edilmiş ve sinir sistemimizi felç etmiş virüsleri temizlemeye gayret ediyor.
Ergenekon denilen derin ve operasyonel örgütün deşifre edilmesi, bu örgütün önde gelenlerinin tespiti ve tutuklanması milli egemenliğimiz ve demokrasimiz adına çok önemlidir.
Bu yapının üzerine mutlaka ve cesaretle gidilmeli, bağlantıları çıkarılmaya çalışılmalıdır.
Ama bütün derinliğine, karmaşıklığına ve karanlık eylemlerine rağmen Ergenekon’un, “Derin Yapı”nın sadece bir uzvu olduğu, başı ve beyni olmadığı unutulmamalıdır.
Bu habis urdan kurtulmak için savcıların-yargıçların cesareti yanında, kamuoyunun desteği çok önemlidir. Eğer bu fırsatı değerlendiremezsek, Derin Yapı deşifre olan Ergenekon yerine yeni operasyonel örgütler kurarak faaliyetlerine devam edecektir.
Türkiye,de Ergenekon’dan öte, “Derin Yapı”nın
tasfiye vakti gelmiştir.
Tarihin her döneminde büyük devletler kurmuş, bağımsızlığına düşkün Türk milleti “örtülü işgal”in farkındadır ve bundan kurtulma kararlılığındadır.
İçinde bulunduğumuz günler, kimin nerede durduğunu görmek, kimlerin Ergenekon’la, derin yapıyla iş tutuğunu tespit açısından mükemmel fırsatlar sunmaktadır.
YUSUF GEZGİN/AKTİFHABER