Ergenekon'dan son çıkış
Tarihin kader denk noktasındayız. Farkında olalım ya da olmayalım yeni bir dünya kuruluyor gözümüzün önünde.
Anadolu coğrafyası bir kez daha merkez olmanın sancılarını çekiyor. Tıpkı geçmişte onlarca kez şahit olduğu gibi…
Şüphesiz
kaos ortamlarında yaşananları anlamlandırmak çok da kolay değildir. Hele göz gözü görmüyorsa.
Ancak, sebep ve sonuçlara bakıldığında elimizde karamsar olmayı gerektirecek çok fazla veri yok.
Aksine, umutlu olmamız için çok sebep var aslında.
“Hadi canım sen de.” diyenleriniz olabilir aranızda. Hatta abartmıyor musun biraz diye söylenenler de…
Haklı olabilirsiniz. Öne sürebileceğiniz gerekçeler de üç aşağı beş yukarı belli zaten:
-
AK Parti hakkında
kapatma davası açıldı.
Türkiye, derin bir siyasi
kriz içinde.
-
Siyasi parti liderleri mevcut bunalımı çözmek için adım atmadıkları gibi, krizi derinleştirmek için ortamı daha da germekten çekinmiyorlar.
-Üniversitelerde öğrenciler birbirine giriyor.
Karanlık bir el yine kanlı provokasyonlar peşinde. Sağda solda el bombaları,
silahlar,
mühimmat ele geçiriliyor.
-Dışımızdaki gelişmeler de önemli.
Amerikan ekonomisi durgunluk içinde. Oradaki krizin dalgaları kıyılarımıza henüz ulaşmadı.
-
Avrupa’da yabancılara yönelik saldırılar her geçen gün artıyor. Avrupa bir kez daha ayrımcılık hastalığına tutulmak üzere.
-
Rusya eski ihtişamlı günlerine dönmek için gün sayıyor. Enerjiyi bir silah gibi kullanıyor. Gözü eski nüfuz alanlarında.
-Çin ve
Hindistan ekonomik ve siyasi alanda yükselen iki güç merkezi. Rusya ile
ittifak etmesi hâlinde bu iki ülkenin Batı İttifakı’nın alternatifi olacağı söyleniyor.
-NATO yeni bir stratejiyle kendini yeniden konumlandırıyor. Dünün
savunma örgütü şimdi
terörle mücadele eden, istihbarat toplayan ve gerekirse askerî müdahalede bulunan bir
teşkilat hâline geliyor.
-ABD, işgal ettiği
Irak ve
Afganistan’da zor durumda. Buna rağmen tavırlarıyla
İran’a da saldırmaktan çekinmeyeceğini gösteriyor. Yanıbaşımızda ikinci bir savaş çıkabilir.
Bu listeyi uzatmak mümkün.
Ancak…
Liste ne kadar uzarsa uzasın şu gerçek asla değişmeyecektir.
Her bunalım aynı zamanda bir fırsat demektir. Krizler iyi yönetilir, mevcut güç temerküzü heba edilmez ise her bunalım aynı zamanda bir hamle trampleni işlevi görebilir. Tarih buna şahit çünkü…
Birinci Dünya
Savaşı’ndan sonra güç merkezi ABD’ye kaydı. İmparatorluklar dönemi bitmişti artık. Wilson İlkeleri ile milletlere ‘self determinasyon’ hakkı tanındı. Ve ulus devletlerin yolu açıldı. Onlardan biri de Türkiye idi.
Siyasi merkez,
Atlantik’in öte yakasına, yani ABD’ye kaymıştı. Ama ekonomik güç hâlâ Avrupa’da idi.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu da ABD’nin eline geçti. Artık yükselen değer demokrasiydi, hukuktu, insan haklarıydı, özgürlüklerdi… Türkiye bu değişime de ayak uydurdu ve çok partili hayata geçti.
1989’da
Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla
Soğuk Savaş dönemi bitti. İki kutuplu dünya kalmamıştı.
Küreselleşmeyle birlikte Anadolu insanı da harekete geçti. Tarihin belirli dönemlerinde olduğu gibi, varlığını bütün insanlığa ışık tutacak bir ruh ve şuur hâlinde ve de evrensel bir
öneri hüviyetiyle ifadelendirmeye yöneldi. Bu yeniden doğuş hamlesinin doğru öngörülere dayandığı kısa zamanda anlaşıldı.
11
Eylül saldırılarından sonra tehdit değerlendirmesi iyice değişti. Komünizmin yerini terör aldı.
Özellikle de
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide gibi örgütler nazara verilerek “
İslamî terör” kavramı ön plana çıkarıldı. Dünyada bir korku oluştu ve adına da
İslamofobi denildi. İslam’a ve İslamî değerlere saldırılar arttı.
Böyle bir ortamda Türkiye
diyalog, hoşgörü ve uzlaşma kültürünü çoktan konuşmaya başlamıştı bile. Görüldü ki Medeniyetler Çatışması tezine de İslamofobi’ye de panzehir Türkiye’deydi…
Kısacası, ABD ve Avrupa menşeli modernite bugün krizde. Bu yüzden biz de krizdeyiz.
Kendimize güvenemediğimiz için yeni alternatifler arıyoruz şimdi. Oysa bazılarının alternatif olarak sunduğu Rusya’nın, Çin’in ya da Hindistan’ın insanlık âlemine verebileceği yeni bir şey yok. Ama Türkiye’nin çok şeyi var. Tabii içerideki suni krizlerden başını kaldırıp gözlerini ufka çevirebilirse... Yani Ergenekon’dan son kez çıkabilirse…
MEHMET YILMAZ/AKSİYON