Diyarbakır'da devam eden
KCK davasında, sanıkların
Kürtçe
savunma talebinde ısrar etmesiyle başlayan
kriz üç gündür devam ediyor. Avukatların isteği üzerine
mahkeme, neden
Kürtçe savunmaya izin vermediğini yazılı olarak avukatlara verdi. Mahkeme heyeti, kararında son dönemlerde yaşanan gelişmeleri ve
TRT Şeş'i örnek göstererek, Kürtçe'nin engellenmesinin söz konusu olmadığını, sanıkların Kürtçe ısrarının başka amaçlar taşıdığını dile getirdi.
Diyarbakır 6. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı
Menderes Yılmaz,
Kürtçe savunma talebine ilişkin verdiği ret kararının gerekçesini dünkü duruşmada okuduktan sonra bugün
itiraz dilekçesi için isteyen avukatlara yazılı olarak verdi. Mahkeme, gerekçesinde, bir kısım sanıklar ve müdafiilerinin Kürtçe savunma talebinde ısrarlı olmaları ve kamuoyunda yanlış algılamalara neden olacak şekilde açıklamalarda bulunmaları nedeniyle söz konusu ret kararının gerekçelerini açıklamaya ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Tercümandan yararlanma hakkının 'yargılamada kullanılan dili anlamama veya konuşamama nedeniyle yargılama eşitliğini sağlamaya dönük bir koşul' olduğu kaydedilen kararda, "Sanıkların yargılamada kullanılan
Türkçe dilini anladıkları ve konuşabildikleri hususunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır." denildi. Buna karşın Kürtçe savunma ve dolayısıyla tercüman atanması konusunda ısrarların devam ettirildiği belirtilen gerekçeli kararda şöyle denildi: ''Bir an için bir kısım sanıkların Türkçe dışında bir dille savunma yapma taleplerinin kabul edildiği düşünüldüğünde, sanıklar ve müdafileri istemeseler dahi bu talepte bulunan tüm sanıkların savunmalarının tercüman aracılığıyla alınmasının gerektiği, sanıkların kendilerinin ve mahkememizin anlayabileceği ve konuşabildiği dil olan Türkçe ile savunma yapmaları durumunda yargılamanın daha hızlı yapılacağı hususunda herhangi bir kuşkunun bulunmadığı, savunmaların tercüman aracılığıyla alınması durumunda yargılamanın uzayacağı hususu aşikardır.''
MAHKEME TRT ŞEŞ'İ ÖRNEK GÖSTERDİ: KÜRTÇE'NİN ENGELLENMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL
Mahkeme kararında, yasal düzenlemeler bir kenara bırakılsa dahi sanıkların savunmalarının tercüman aracılığıyla alınmasının sanıkların yararına olmadığı ve iddia edildiğinin aksine sanıkların savunma hakkını kısıtlayan bir durum oluşturduğunu belirterek, bu hususların bir kısım sanıklar ve müdafilerince de bilinmesine rağmen, bu hususta ısrar edilmesinin, yargılamanın dışında bir kısım amaçlar taşıdığı kanaatinin oluşmasına sebep olduğunu hatırlattı.
Bir kısım sanıklar ve müdafileri tarafından söz konusu kamu davası nedeniyle sanıkların şahsında Kürtlerin ve Kürtçe'nin yargılandığının iddia edildiği belirtilen gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi: ''Türkiye'deki mevcut tüm mahkemelerde Türkçe'yi anlamayan veya konuşamayan kişilere anladıkları ve konuşabildikleri dilde savunma yapmaları ve bunun tercüme edilmesi için tercüman atandığı herkesin bildiği ve yasaların gerektirdiği bir husustur. Bu itibarla mahkemelerde Kürtçe veya başka dilde savunma yapmanın engellenmesi söz konusu değildir. Mahkememizin, Kürtçe veya başka dilde savunma yapılmasını engellemesi söz konusu değildir. Yalnızca sanıkların anlayabildikleri ve konuşabildikleri yargılama dili olan Türkçe ile savunma yapmalarını istemekten ibarettir. Kürt kökenli vatandaşların veya diğer vatandaşların anadillerini kullanmalarına bir engel bulunmadığı bilinen bir gerçektir. Sanıkların Kürt kökenli olmalarından dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları yönünde bir iddianın bulunmadığı gibi yasalar kapsamında böyle bir iddiada ve talepte bulunulması da mümkün değildir. Hatta devlet tarafından 24 saat Kürtçe yayın yapan bir televizyon kurulmasının yanında yine Kürtçe yayın yapan özel televizyonların kurulduğu, ayrıca Kürtçe yayın yapan yazılı basın yayın organlarının da var olduğu herkes tarafından bilinmektedir.''
Kararda, mahkemenin yasal ve hukuki dayanıkları gerekçeli kararda anlatılan düzenlemeler dışında bir uygulamada bulunmasının mümkün olmaması nedeniyle bu yöndeki taleplerin reddedildiği belirtildi.