Hrant Dink suikastinde
ihmalleri bulunduğu için yargılanan
jandarma personelleri ilginç itiraflarda bulundu. Sanıklar Jandarma Astsubay Baş
çavuş Okan Şimşek ve Jandarma
Uzman Çavuş Veysal
Şahin Dink'in öldürüleceği istihbaratını dönemin
Trabzon İl Jandarma Komutanı
Albay Ali Öz'e anlattıklarını açıkladı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinde istihbarat yönünden ihmalleri olduğu iddia edilen iki jandarma görevlisinin yargılanmasına devam edildi.
Trabzon 2. Sulh
Ceza Mahkemesindeki
duruşmaya, Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de
İstanbul Şişli'de tabancayla öldürülmesinde istihbarat yönünden ihmalleri olduğu iddiasıyla haklarında 6 aydan 2 yıla kadar
hapis cezası istemiyle
dava açılan ve bir önceki duruşmada yer almayan jandarma
astsubay O.Ş. ile jandarma
uzman çavuş V.Ş. katıldı.
Duruşmada ifadesi alınan O.Ş, duruşmaya, kendi isteğiyle talimat yazısını beklemeden katıldığını söyledi.
Bir önceki duruşmaya da katılmak istediğini, ancak bir görev nedeniyle
Ankara'da olduğu için duruşmada hazır bulunamadığını belirten O.Ş, Trabzon'a 2005 yılının ağustos ayında atandığını söyledi.
O.S, V.S ve Hrant Dink'in öldürülmesi davasında
tutuklu yargılanan Yasin Hayal'ın eniştesi C.İ ile ilk kez 2006 yılının ağustos ayında
Atatürk Alanı'nda bir araya geldiğini belirtti.
C.İ'nin, bu buluşmada kendilerine ailevi meselelerinde bahsettiğini ve kendilerinden
yardım istediğini ifade eden O.Ş, şöyle konuştu:
''Biz de bu konuda kendisine yardımcı olamayacağımızı söyledik. Daha sonra C.İ, Yasin Hayal'in akrabası olduğunu ve Hayal'ın,
Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink'i öldürmek için plan yaptığını, hatta Agos Gazetesi ile Dink'in evi arasındaki güzergahta
kroki çalışması yaptığını ve bunları kendisinin gördüğünü anlattı. Hayal tarafından,
silah alması içinde kendisine 500 YTL verildiğini söyledi. Biz de kendisine o an için
cevap veremedik. Sadece silah temin etmemesini söyledik.''
C.İ'nin, Hayal'in istediği silahı kendilerinin temin etmesini, bir senetle kendisine vermelerini ve silahı Hayal'in üzerinde yakalamalarını istediğini öne süren O.Ş, ''Biz de kendisine böyle bir talebin olamayacağını, konuyu amirlerimizle görüştükten sonra kendisine yön vereceğimizi söyledik'' dedi.
Kendisinin ve V.S'nin, C.İ'nin, bir kurumda güvenlik görevlisi olduğu, bu bilgileri bilmesinin doğruluk payının olabileceği düşüncesiyle konuyu üstlerine aktarmak için karar aldıklarını belirten O.Ş, şu iddialarda bulundu:
''Konuyu o zaman
İstihbarat Şube Müdürümüz olan M.Y'ye bildirmek için telefonla kendisini aradım. Kendisine önemli bir konunun olduğunu ve görüşmek istediğimi belirttim. Bir lokantada bir araya geldik. C.İ'nin anlattıklarını detayına varıncaya kadar kendisine anlattık. O da bize haberin kaynağını sordu. Biz de anlattık. Şube müdürümüz, 2004 yılında Mc Donald's bombalanması eylemine katılan Hayal'in aynı şubede görevli H.Y. tarafından izlendiğini söyledi. Edindiğimiz bilgileri H.Y. ile paylaşmamızı istedi. Kendisinin daha sonra H.Y'yi talimatlandıracağını iletti.''
-''TOPLANTIDA GÜNDEME GELDİ''
Bir sonraki gün
mesai başlangıcında, her gün yapılan istihbarat toplantısı öncesi M.Y'nin kendisine sözlü olarak verdiği talimatları aynı şekilde H.Y'ye bildirdiğini iddia eden O.Ş, sözlerini şöyle sürdürdü:
''H.Y'ye, M.Y'nin bu şekilde bana sözlü talimatı olduğunu söyledim. Toplantıda gündeme gelirse, bilgin olsun dedim. O da bana, 'konuyu toplantıda açayım mı?' dedi. Ben de açmasını söyledi. Toplantıda o dönemin İl Jandarma
Alay Komutanı A.Ö ile diğer üst düzey yetkililer bulunuyordu. Toplantı esnasında, M.Y, A.Ö'ye hitaben, 'Komutanım, 2004 yılında
bombalama eylemi yapan Yasin Hayal'in İstanbul'da bir Ermeni gazeteciyi öldüreceği yönünde edinilmiş bilgiler var' dedi. Bunun üzerine A.Ö'de 'bu konuya sonra daha kapsamlı görüşürüz' dedi. Toplantıdan çıktık. Aynı gün içerisinde, H.Y. tekrar yanıma geldi. Ben, V.S, H.Y. ve H.Ö.U. birlikte toplantı odasındaki internet bilgisayarına geçtik. C.İ'nin bize vermiş olduğu bilgileri ve Agos Gazetesi hakkında araştırma yaptık. Bunun üzerine bende olan bilgileri H.Y'ye aktardım. O da kendi emrinde çalışan H.Ö.U'ya emir verdi ve bilgileri el yazısıyla kağıda döktüler.''
-''ŞİFAİ OLARAK SÖYLEDİK''
Daha sonraki günlerde H.Ö.U'nun yanına geldiğini ve 'Komutanım, sizden aldığım bilgiler doğrultusunda Şube Müdürü tarafından çalışma yapılmasıyla ilgili herhangi bir emir verilmedi. Biz ne yapacağız' dediğini öne süren O.Ş, ifadesinde şu iddialarda bulundu:
''Ben de bunun üzerine M.Y'nin odasına gittim. Kendisine konuyla ilgili bilgilerin önemli olduğunu, kendisine bir kez daha vurgulayarak, arkadaşların kendisinden emir ve talimat beklediklerini söyledim. O da, 'Ya son ben emir veririm' dedi. Sinirlenerek odadan çıktım. H.Ö.U'ya 'size daha sonra emir verecekmiş' dedim. Bu son konuşmamızdan sonra, herhangi bir çalışma, bize herhangi bir emir ve talimat verilmediğinden dolayı çalışma yapmadık.''
Ç.İ. ile ilk görüşmelerinin ardından yaklaşık 15-20 gün sonra tekrar tesadüfen karşılaştıklarını ifade eden O.Ş, ''C.İ, Hayal'in kendisine vermiş olduğu parayı iade ettiğini söyledi. V.S'de doğrusunu yaptığını kendisine iletti'' dedi.
O.Ş, bu çalışmalarla ilgili olarak bir yazılı metin olup olmadığı yönündeki bir soruyu ''Bu çalışmaları yazılı bir metine dökmedik. Şifai olarak söyledik. Bunun nedeni konuyu H.Y'ye devretmiş olmamız. Ben bilgileri toplayıcı personelim. Bilgileri şube müdürüne veririm. Konu daha sonra kendisi tarafından değerlendirmeye alınır'' diye
yanıtladı.
-BİLDİRİM FORMU 20 OCAK 2007'DE ÇEKİLDİ-
Hrant Dink'in öldürülmesini 19 Ocak tarihinde televizyondan duyduklarını belirten O.Ş, sorgusunda şu ifadelere yer verdi:
''Bunun üzerine M.Y'yi aradım ve televizyon seyretmelerini istedim. Biraz sonra ise H.Y aradı, 'Abi ne olacak' diye sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. Aynı gün evlerimize gittik. Bize bu konuyla ilgili emir ve talimat verilmedi. Bir gün sonra, V.S ile İl Jandarma Komutanlığına gittik. M.Y'de oradaydı. Bizden, edinmiş olduğumuz bilgileri tekrar aktarmamızı istedi. Biz de kendisine aktardık. O da not aldı. Haber Kesit ve Bildirim Formu çekilmesi için talimat verdiğini öğrendim. Bu form,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Alay Komutanlığı'na gönderilmiş. Bildiğim kadarıyla 20 Ocak 2007 günü saat 21.30'da çekilmiş''
O.Ş, 22 Ocak 2007 tarihinde, sabah toplantısı sonrasında A.Ö ve M.Y'nin emir ve talimatları doğrultusunda, Ç.İ. görüşmelerinin istendiğini iddia eden O.Ş, ''M.Y. toplantıda, 'Ç.İ. size anlatmış olduğu istihbarati bilgileri başkasıyla paylaşmasın' diye söyledi. A.Ö, herhangi bir yanıt vermedi. Mimikleriyle bu istemi onaylar gibiydi. Daha sonra C.İ. ile görüştük'' dedi.
-''BELGELER DOĞRULARI YANSITMAMAKTADIR''
O.Ş, 20 Ocak 2007 tarihinde düzenlenmiş olan Görev Sonuç Raporu olduğunu anımsatarak, ''Biz o gün böyle bir görev icra etmedik. Bu
belge doğruları yansıtmamaktadır'' iddiasında bulundu.
İçinde bulunduğu durumun etkisiyle mülkiye ve jandarma
müfettişlerine ifadesini hür olarak vermediğini iddia eden O.Ş, ''Bunun için
mahkemenize başvurarak, doğruları burada söylemek istedim. Baskılar sonucu, daha önce gerçeğe uygun ifadelerde bulunmadım. Defalarca H.Y'ye bu konunun doğruluğunun anlatılması için talepte bulundum. Biz de sicil amirimiz ve askeri
disiplin nedeniyle, onun istediği şekilde beyanlarda bulunduk'' şeklinde konuştu.
O.Ş, bu konuda bir telkin alıp olmadığı sorusu üzerine de, ''Kimse bizi silah çekip de tehdit etmedi. Bu olayın daha fazla ortaya çıkmaması içinde tehdit almadık. Ancak,
psikolojik etkiyle ve işim etkisiyle hareket ettim. İlk etapta bildiklerimi anlatamadım'' dedi.
-V.Ş'NİN İFADESİ-
Sanık V.S ise O.Ş'nin ifadesine katıldığını, Ç.İ. ile tanışmasının ise 2004 yılının kasım ya da aralık ayında bir arkadaşı vasıtasıyla olduğunu söyledi.
C.İ'den, istihbarat elemanı olarak yararlanmadığını savunan V.S, C.İ'nin kayıtlı elamanlardan olmadığını belirtti.
V.S, daha önceki ifadelerini kendilerine verilen sözlü talimatlar doğrultusunda verdiğini, bunun suç olduğunu bildiğini, mesleki kaygılardan dolayı böyle ifade vermek zorunda kaldığını iddia etti.
V.S, ifadesini değiştirmesindeki en önemli etkenin, şu anda kendilerini daha rahat hissetmeleri ve o günkü kişilerin sicil amirleri olmaması olduğunu kaydetti.
-KARAR-
Mahkeme ifadelerin ardından, Trabzon İl Jandarma Komutanlığına müzekkere yazılarak,
sanıkların ifadesinde geçen isimlerin görev yaptıkları yerlerin ve ikamet adreslerinin mahkemeye bildirmesine, Trabzon'da görev yapan ve ikamet edenlerin adına davetiye, il dışında bulunanların adına ise talimat yazılmasına karar verdi.
Mahkeme, zabıtların tamamının onaylı fotokopilerinin çıkarılarak, sanıkların beyanlarında ismi geçen tanıkların suç işleyip işlemediklerinin takdiri için Trabzon
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
-MÜDAHİL AVUKATIN AÇIKLAMASI-
Dink ailesinin avukatı Engin Cinmen, duruşma sonrası basın mensuplarına yaptığı açıklamada, sanıkların duruşmada gerçeği söylediklerini belirterek, ''Daha önceki ifadelerini geri aldılar. Bundan çıkan sonuç şudur, Hrant Dink'in katlini Trabzon Jandarma Komutanlığı'nın hemen hemen tüm yetkilileri, Hrant Dink'in katlinden önce biliyorlarmış. Bu ortaya çıktı'' dedi.
Sanıkların ifadesiyle, görev sonuç raporlarının sahte olduğunun ortaya çıktığını iddia eden Cinmen, şunları söyledi:
''Daha önceden istihbarat alınmadığına dair ve Hrant Dink'in öldürüldükten sonra bilgilerinin olduğuna dair zaptın gerçeğe aykırı bir şekilde tutulduğu, yani sahte evrak düzenlendiği ortaya çıktı. Bu davadaki sanıkların amirleri tarafından buna zorlandığı ortaya çıktı. Bunlar peş peşe işlenen suçlardır. Zaten sayın
yargıç da duruşma zaptını gereğinin yapılması için Trabzon Cumhuriyet savcılığına gönderdi. Bugün her şey ortaya çıktı, yani mızrak çuvala sığmadı.''
-DAVANIN GEÇMİŞİ-
Hrant Dink'in öldürülmesini ilişkin İstanbul 14.
Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada tutuklu yargılanan Yasin Hayal'in eniştesi C.İ'nin, Hayal'in, Dink'i öldürme planı yaptığı, bu amacıyla silah temin etmesi için kendisini para verdiği, bu durumu tanıdığı jandarma istihbarat görevlilerine bildirdiği iddia edilmişti.
Müfettiş raporlarında, C.İ'nin bilgi verdiği görevlilerin Jandarma Astsubay O.Ş. ile Uzman Çavuş V.Ş. olduğu öne sürülmüş, Trabzon Valiliği İl İdare Kurulu'ndan, bu iki görevli hakkında, Dink'in öldürüleceğini haber almalarına rağmen görevlerinin gereğini yerine getirmedikleri gerekçesiyle
soruşturma izni istenmişti.
İl İdare Kurulunun soruşturma izni vermesi üzerine, O.Ş. ile V.Ş. hakkında, görevi ihmal suçundan, 6 aydan 2 yıla kadar
hapis cezası istemiyle Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı.
Albay Ali Öz'ün geçmişi ilginç
Bu arada, Trabzon'un Pelitli Beldesi'nin güvenliğini polise teslim etmemesi ve "Trabzon Jandarma Komutanlığı'ndan duyuru. Beldemizin asayişi jandarma sorumluluğunda olması nedeniyle yanında resmi kıyafeti olmayan kişiler haricinde hiç kimseye bilgi verilmemesi ve kesinlikle herhangi bir yere gidilmemesi önemle duyurulur" şeklinde
anons yaptırmasıyla dikkat çeken Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Öz'ün adı Ankara İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kemal Bayalan'ın yardımcısı olarak görev yaptığı sırada gerçekleştirdiği
Ulucanlar Cezaevi baskınında da geçmişti.
Yarbay Ali Öz'ün 26
Eylül 1999'da gerçekleştirdiği baskında 10 tutuklu hayatını kaybetmişti. Mahkemeye intikal eden baskının davası halen sürüyor.
Öte yandan 21
Ekim 1999 tarihinde Prof. Ahmet
Taner Kışlalı Ankara Çayyolu Engürü Sitesi'ndeki evinin önünde bombalı suikastle hayatını kaybetmişti.
Suikast sonrasında Ankara İl Jandarma Komutan Yardımcısı Yarbay Ali Öz, olay yerinde ilk incelemeleri yapan askeri yetkililer içinde yeralmıştı.