JİTEM hakkında dudak uçuklatan iddia

JİTEM ile ilgili tüyler ürperten şok iddialar...

JİTEM hakkında dudak uçuklatan iddia

JİTEM’in asit ölüm çukurları nerede? Ergenekon'u deşifre eden, kilit adam, kara kutu Tuncay Güney'in, şehir efsanesi haline getirilen medyatik yaşam öyküsü, ilişkileri sanal mı, gerçek mi bilinmiyor. Güney'in en önemli özelliği 1990'lı yılların derin paşası Veli Küçük ile 9 yıl süren sıkı fıkı ilişkileri. Karakutu Yayınları tarafından yayımlanan Toronto'da yaşayan gazeteci Faruk Arslan'ın kaleme aldığı Karakutu: Ergenekon'un Karanlık İsmi Tuncay Güney kitabında gizemli tanık, yine şok açıklamalarda bulunuyor. Güney, JİTEM elemanları tarafından PKK'ya yataklık gerekçesiyle yargısız infazlarla öldürülen binlerce Kürt kökenli vatandaşın cesetlerinin asit çukurlarında eritildiği için bulunamadığını savunuyor. Bu oldukça orijinal ve yeni bir bilgi. Güney, kemikleri dahi eriten asitle dolu ölüm çukurlarını bulmak için JİTEM'in 1990'lı yıllarda Güneydoğu bölgesinde kullandığı BOTAŞ tesislerine bakılmasını tavsiye ediyor. Faili meçhul cinayete kurban giden 18 bini aşkın çoğu Kürt kökenli vatandaşımızın mezarının nerede olduğunu yıllardır kimse bilmiyor, nerede olduğunu sorgulamıyor veya sorgulamaya cesaret edemiyor! Asit çukurlarının Güneydoğu'nun neredesinde kazıldığını bilen az sayıda insan olduğunu, Veli Küçük'ün bunlardan biri olmasına rağmen konuşmadığına değinen Güney'in verdiği bir de net adres var, kitapta şöyle anlatılıyor: "Küçük'ün ekibi ve JİTEM'cilerin kullandığı mekanlar buralarıydı. Net adres olarak, Habur sınır kapısına giderken Mardin'in eski ilçesi Cizre'den sınıra yakın yerde solda karşına bir tesis çıkar, askerler koruyordur. Orayı kazarsan çok ceset çıkar. BOTAŞ'ın Diyarbakır, Batman, Adıyaman'da da işletmeleri bulunuyor, oralara da bakılsın." Asiti nereden bulmuşlar sorusuna klasik cevap veren Güney, 'İzmit'te bir sürü fabrika var, Küçük'ün selamı bile emirdir. Ayrıca uyuşturucu ticaretinde asit lazım olduğu için asit getirmede uzmanlaşmışlardı.' diye konuşuyor. Doğu Perinçek, Güney'i CIA elemanı olarak lanse ediyor, ve Güney'in Türkiye'ye getirilip ifadesinin alınmasını talep ediyor. Arslan kitabında Güney'in CIA ajanlığını oldukça komedi dram bir olayla çürütmüş. Takip edelim: Şubat 2008'de Muhammed El Attar'ın Mısır'da İsrail lehine casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklanmasının ardından Kanada'da yaşayan üç isim MOSSAD'a casusluk olayıyla gündeme gelmişti. Bu üç isimden birisi olan Daniel Levi, Tuncay Güney'in kullandığı bir isim. Mısır'ın Attar'ı tutuklamasının ardından CIA'ye bağlı bir ekip, Toronto'da Tuncay Güney'in yaşadığı eve baskın yaptı. Yapılan baskında, CIA ekibinin başında sarışın güzel bir kadın var. Tuncay Güney'e kimliğini gösteriyor ve ilk söylediği şu oluyor: Mossad'a çalıştığını biliyoruz. Arkadaşlarıyla oturan Güney'i ayrı bir odaya alan CIA ajanı kadın, sadece Attar ile ilgili sorgulamak istiyor. Ancak şok bir bilgi ile karşılaşıyor. Alemi birbirine katan, bunca iş karıştıran, CIA ajanı olduğuna CIA'nın bile güldüğü Tuncay, İngilizce bilmiyor. En önemlisi CIA, Tuncay'ın İngilizce bilmediğini bilmiyor. Mossad'a bordrolu çalışmadığını, sadece birkaç yaptığı parça iş karşılığı para aldığını bilmiyor. Bu parça işleri ABD'den Emin adlı bir Türk Rabbe'den görüntülü MSN aracılığıyla aldığını bilmiyor. İstenilen raporları, oraya gönderdiği için sanırım Mossad ajanı sanıyorlar. Baskın sırasında evde bulunan kişilerden birisine- (yazarın) arkadaşı, tercümanlık yapması için ricada bulunuyor sarışın güzeli CIA ajanı. İngilizcesi yeterli olmayan Tuncay Güney'e sorgu sırasında tercümanlık yapan genç, bunları anlatırken gülmekten yerlere yatıyor. CIA, zorluk çıkarmadan verdiği bilgilerden dolayı Tuncay Güney'in adresine 100 dolarlık bir çek gönderiyor. Güney, bu olayı önce reddediyor, sonra kabul ediyor. Türkiye'den en az on gazeteci, bu haberi Güney'in CIA ajanlığına delil olarak sunuyor. 100 dolar alıyormuşsun ya diyorlar. CIA efsanesi bitiyor. Nuh GÖNÜLTAŞ - Bugün
<< Önceki Haber JİTEM hakkında dudak uçuklatan iddia Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER