General Ali Fuad Cebesoy,
Yazar Falih Rıfkı Atay ve beraberindeki
heyet, onurlarına verilen beş çayında “Führer”in iltifatlarına mazhar oldu.
Daha İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce Alman propaganda örgütü Türkiye'de açıktan açığa çalışıyordu. Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi bu propagandanın en ateşli gönüllülerindendi. Hatta adı “Yunus Nazi” olarak anılmaya başlanmıştı.
Geçtiğimiz cuma
Hitler'in 118.
doğumgünüydü. Bu lanetli gün yıllardır
Avrupa'daki ırkçılar tarafından
azınlıklara ve yabancılara düzenlenen saldırılarla kutlanıyor. Her 20
Nisan'da
Almanya'nın caddelerinde polis ve neo
naziler arasında çatışmalar yaşanıyor. Halklar unutmak için elinden geleni yapsa da Alman diktatörün sureti bir şekilde karşımıza çıkıyor. Hatta Türkiye'de bile. Geçen yıl Hitler'in "Kavgam" adlı kitabı,
Ankara ve İstanbul'da
satış rekorları kırmış, reklam yaparak satışları daha da artımak isteyen yayıncının bastırdığı gamalı haçlı afişler, hem şaşkınlık hem de panik yaratmıştı.
Son aylarda hükümet ve muhalefet arasında da bir Hitler tartışmasıdır gidiyor. Geçtiğimiz haftalarda Deniz
Baykal,
Başbakan Erdoğan'ı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kastederek, “Hitler de böyle iktidara gelmişti” buyurdu.
Hitler'in nasıl iktidara geldiği
siyaset bilimcilere kalsın, biz tarihçilerin alanına girelim.
Bir zamanlar hem devlet ricalinde hem de aydınlar, sanatçılar ve gazeteciler arasında Hitler hayranlığı alıp yürümüştü. Tek partili yılların Türkiyesi, daha gettolar kurulmadan, gaz odalarının bacası tütmeye başlamadan önce, Alman propagandasıyla tanıştırılmıştı.
Türkiye'deki Hitler hayranlığı, İsmet İnönü'nün muhtemel bir dünya savaşına bulaşmamak için herkese göz kırpan politikasıyla birleşinc
e devletin temsilcileri ve bazı gazeteciler soluğu "Führer"in 50. yaşgünü partisinde almıştı.
SAMİMİ HASBIHALLER
1939 senesinin 20 Nisan sabahı
Berlin sokaklarında telaşlı bir koşuşturmaca vardı. Potsdamer, Platz gibi yıllar sonra müttefik bombalarıyla yerle bir olacak meydanlar, baştan başa gamalı bayraklarla donatılmıştı. Hitler'in ikamet ettiği sarayın pencerelerinde mızıkalar çalınırken, Zafer Takı'nın altından yürüyen 50 bin asker, resmi geçidini tamamlamak üzereydi. Hitler'in 50.
doğumgünü tüm Almanya'da coşkuyla kutlanıyordu.
Hitler, uluslararası sistemin o yıl kendisine sunduğu doğumgünü
hediyeleri olan Varşova ve Prag'ı teslim almaya hazırlanırken, yeni hediye paketleri olmaktan korkan Doğu Avrupa ülkelerinin temsilcileri de “Führer”in yaşgününü
tebrik etmek üzere Berlin'e gelmeye başlamışlardı.
50. yaşgününde Hitler'in Türkiye'den de çok özel konukları vardı.
CHP ve aynı zamanda hükümet yönetimi “Führer”in
doğum gününe bir heyetle katılmayı kararlaştırmış, heyette, Cumhuriyet gazatesinin sahibi ve başredaktörü Yunus Nadi, dönemin Nafıa Vekili General Ali Fuat Cebesoy, Yazar ve Ankara Mebus'u Falih Rıfkı Atay,
Dışişleri Vekili Necmettin Sadak, General Pertev Demirhan ve Or
general Asım Gündüz yer almışlardı.
18 Nisan'da
Sirkeci Garı'ndan Doğu Ekspresi'yle yola çıkan heyet, 20 Nisan sabahı Berlin'e varmıştı.
Heyet'in yola çıkışını ve “Führer”in yaşgünü kutlamalarını manşetten duyuran Cumhuriyet gazetesi, 2
1 Nisan 1939 tarihli sayısında heyetin Berlin'de Hitler tarafından büyük “hüsnü kabul” gördüğünü ve Alman Ricali ile de samimi hasbıhallerde bulunduğunu halka müjdeledi.
HİTLER'LE BEŞ ÇAYI
Hitler'in doğumgünü programı oldukça yoğundu. Saat 9.00'da ordu ve polis kuvvetlerinin resmi merasimi tamamlanmış. 9.45'te “Führer”, makanında tebrikleri kabul etmeye başlamıştı. Papa Monsenyör Cesare Orsonico ve İtalyan Faşist Milisleri'nin Erkanıharbiye Reisi General Russo ilk tebrik edenler arasındaydı. Cumhuriyet gazetesi, Türk heyetinin tebrik merasimindeki sırasından bahsetmemiş ancak, Hitler'in gelen heyetler onuruna Hariciye Nezareti'nde verdiği beş çayını detaylarıyla anlatmış.
“Öğleden sonra saat 17.00'da Hariciye Nezareti'nde mükelef bir çay ziyafeti verilmiştir. 23 devletin murahhasları Berlin'deki elçiler ve yüksek Alman ricali ziyafette hazır bulunmuşlardır.
Türkiye Nafıa vekili General Ali Fuad'ın riyasetindeki murahhas heyet de Hitler'e takdim edilmiştir. Almanya Devlet reisi (Hitler) Türk heyet-i azasının
teker teker ellerini sıkmış ve kendilerine iltifatta bulunmuştur. Türk murahhasları diğer Alman ricali tarafından da büyük hüsnü kabul görmüştür. Mareşal Göring bu münasebetle kısa bir hitabede bulunarak Hitler'in Alman tarihinde tesadüf edilen en büyük adam olduğunu söylemiştir.” Cumhuriyet 21 Nisan 1939
MAVİ GÖZLÜ HİTLER ELLERİMİZİ SIKTI
Heyette yer alan Falih Rıfkı Atay, Almanya'dan döndükten sonra Hitler'in doğumgünü kutlamalarını ve beş çayını şöyle anlatmıştı: “Hitler'in ellinci yıldönümü şenliklerine Türkiye de davetliydi. General Ali Fuat Cebesoy'un reisliği altındaki heyetle birlikte Berlin'e gidenler arasında ben de vardım. Şehir sırma,
silah ve
kibir kadar koyu bir gurur içindeydi. Harbin yüzümüze soluduğunu hissediyorduk.
Başbakanlık sarayının somaki sütunları arasında
mavi gözlü Hitler ellerimizi sıktı. Sonra hep beraber şeref salonuna geçtik. Heyet reislerini birer birer karşısına götürdüler. Kimine
tatlı kimine acı baktı.
Balkan memleketlerinden birinin dış bakanına çıkıştığını bile gördük.
Osmanlı padişahlarının Yedikule günlerini hatıra getiren korkulu bir hava idi. Ali Fuad Cebesoy hepsinden talihli çıktı. Hitler onunla konuştuğu sırada güler yüzünü ve sıcak bakışını takındı…
Onlar Hitler'e hayrandı
Yazar Solmaz Kamuran son romanı “
Çanakkale Rüzgarı”nda Hitler'in 50. yaşgünü kutlamalarına yer vermişti. Kamuran, sözkonusu doğumgünü kutlamasına Türkiye'den heyet gittiğini öğrendiğinde şok olduğunu söylüyor. Çanakkale Rüzgarı Atatürk'ün ölümünden sonra çalkalanan Türkiye'de, Almanya'yla paralel bir biçimde yükselen ırkçılığı, Varlık Vergisi'ni, Alman işgali altındaki ülkelerde toplama kamplarını anlatıyor.
“O doğumgünü partisi Türkiye'nin Nazilerle ne denli flört ettiğinin somut bir ispatı” diyen Kamuran, romanını ve o yılların Türkiye'sindeki Hitler hayranlarını anlattı.
Azınlıklara çöpçü üniforması
Bu
ekip hükümet tarafından görevlendirilmişti. Hadi, Yunus Nadi de gazeteci olarak gitti diyelim. Ama durum tam olarak böyle değil onlar Hitler'e hayrandılar. Türkiye'nin ikinci savaşta ilginç bir politikası vardı. Bir yandan
Fransa ve İngiltere'ye göz kırparken diğer yandan Almanlarla saldırmazlık anlaşmaları yapıyordu.
Türkiye'de pek konuşulmayan iki konuyu romanıma aldım. Bunlar başta da bahsettiğim Hitler'in 50. doğumgünü partisi ve tam da o yıllara denk gelen
Trakya olayları ve 20 Kura olayı. Bu olayda Türkiye'deki azınlıklar aynen Almanların yaptığı gibi
baskı altına alınmıştı. 20 ile 44 yaş arasındaki
Yahudi,
Ermeni ve
Rumlar askerliklerini yapmış olsalar da silah altına alınıp toplama kampı benzeri yerlerde çalıştırılmışlardı. Bu askerlere silah verilmediği gibi ordu üniforması da verilmemişti. Yunanistan'dan alındığı söylenen çöpçü üniforması benzeri kahvrengi bir
giysi giydirilmişti. Bunlar daha Varlık Vergisi öncesi uygulamalar. Vitali Hakko o dönemde zorla orduya alınıp bu uygulamaları yaşayan azınlıklardan biriydi örneğin.
Faşizmden ucuz kurtulduk
Bugünden bakınca Türkiye faşizmden ucuz kurtulmuş diye düşünüyorum. Çünkü tek parti döneminde Hitler hayranlığı Türkiye'de sanatçıları bile etkisi altına almıştı.
Tarih ve Toplum dergisinde Ressam
Aliye Berger'in mektupları yayınlandı. Bu mektuplara bakarsanız Nazilerden nasıl hayranlıkla bahsettiğini görürsünüz. Kocasıyla birlikte Almanya'da katıldığı balolarda Nazi subaylarıyla nasıl dans ettiğini anlatır.
Birinci Dünya Savaşı'ndaki ilişkilerin bu yakınlıkta büyük payı var. Ayrıca o dönemki uluslaşma Almanya'yı örnek almış. Irkçı temelli Türkçü akımlar Hitler'i
model alarak örgütlenmiş. Yalnızca Hitler'in doğumgününe gitmeleri değil. Benim romanda konu ettiğim Trakya olayları var. Bütün azınlıkların özellikle de Musevilerin Trakya'yı terk etmesine neden olacak çok ciddi olaylar yaşanıyor o dönemde.
Atmosfer tamamen Alman faşizmini andırıyordu. Almanya'yla yakın ticari ilişkiler vardı. Zaten tek başına doğum günü kutlamasına gidilmesi bile büyük bir yakınlık belirtisi değil mi?
Türkiye bu tarihle mutlaka yüzleşmelidir. Eğer bir
toplum kendi gerçeğiyle yüzleşmezse duvara çarpar.
Yenişafak